'Evcilik yerine atari oynadım'
Pek çok kadının ilgi dahi göstermediği mobil oyun teknolojisine yatırım yapan Simay Dinç’in mobil oyunlarla dolu girişimcilik hikâyesi...
Çağlar boyunca oyun oynamaktan vazgeçmeyen insanlar bazen çamura şekil vermişler, bazen de kağıttan gemiler yüzdürmüşler. Zaman geçse de oyun oynama isteği geçmeyen insanlığın bugünkü oyuncağı ise akıllı telefonlar. İşte bu tutkuyu fark eden ve bunu oyuna olan merakıyla birleştiren girişimci Simay Dinç, 12 yaş üstü için mobil oyunlar geliştiriyor. Elde ettiği başarılarla hem kendi hem de şirketinin adını dünyaya duyuran, Recontact Games’in kurucu ortağı, Women in Games Türkiye’nin kurucusu Simay Dinç ile girişimcilik serüvenini, oyunlara olan tutkusunu ve oyunların tasarlanma sürecini konuştuk.
Oyunlara olan merakınızın çocukluktan geldiğinden bahsediyorsunuz. Sizinle oynayan kız arkadaşlarınız var mıydı?
Oyun dünyasına ilgim, eve ilk bilgisayarın gelmesiyle başladı. İnşaat mühendisi olan babamın projelerini hazırlayabilmesi için gerekli olan bilgisayarda keşfettiğim “Prince of Persia” oyunu nedeniyle bilgisayar başında saatlerimi geçiriyordum. Oyunlara harcadığım o zamanın, girişimcilik hayatıma çok büyük etkisi olduğunu gördüm. Çünkü babam, “Tamam kızım bilgisayarı kaldırıyoruz” dediğinde, benim tekrar oyunlara dönmem gerekiyordu. O dönemlerde Game Boy meşhurdu ama ailemden para isteyemezdim. İlkokulda arkadaşlarıma evden götürdüğüm çeşitli şeyler sattım ve bundan kazandığım parayla ilk Game Boy’umu aldım. Oyun sevdam beni henüz o yaşlarda girişimciliğe yönlendirdi. Daha sonra evimize atari alınca, davet ettiğim kız arkadaşlarımla evcilik yerine atari oynamaya başladık.
Türkiye’nin ilk sinematografik oyunu olan “Eyes of Sky” dünya çapında ödüller aldı. Oyunun içeriğinden bahseder misiniz? Oyun, sektöre girmek isteyen pek çok kişiye de ilham oldu, onlara bu konuda nasıl bir tavsiye verirsiniz?
İstanbul’un başrolde olduğu ilk sinematografik oyun; Fikret Kuşkan başrolünü oynadı. Ahmet Ümit senaryo danışmanlığını yaptı. Oyun, bir kültür endüstrisi... İstanbul’u 153 ülkede tanıtabildiğimizi düşünebiliyor musunuz? Dünyada şu an 3.2 milyar, Türkiye’de de 40 milyon oyuncu var ve yarattığı değer yaklaşık 200 milyar dolar civarında. Biz buradan nasıl pay alabiliriz? Oyun sektörüne giren arkadaşlarımızın da “Burada nasıl değer yaratabiliriz” diye düşünmesi lazım.
2015’te Apple tarafından “En İyi Mobil Oyun” seçilen “Recontact: İstanbul’un tasarlanma aşamasını nasıl oldu?
Sektörde birbirine benzer milyonlarca oyun var. Peki, biz minimum bütçeyle, milyon dolarlar harcayan oyun şirketlerinin arasında fark edilecektik? Kardeşim Eray’la “sinemayı nasıl oyunlaştırabiliriz” diye düşündük ve ilk olarak video sanatından başladık. Bu ilk adım çok önemliydi. “Recontact: İstanbul”, basit dinamiklerle video sanatını ön plana çıkaran bir dedektiflik oyunu. Biz üç kişiyle deneysel bir iş yapmayı başardık.
Yaratıcılığın ticari başarıya dönüşmesi için iletişim ağı da önemli diye düşünüyorum. Sektöre girmek için yeterli fonu, bilgisi ya da iletişim ağı olmayanlar ne yapmalı?
“Nereden başlayacağız, nasıl yapacağız” diye gençler hep soruyor. Şu an Türkiye’de bu bölümü okumak isteyenler için lisans ve yüksek lisans programları var. Fakat farklı bir bölüm okuyup, bu alanda çalışmak istiyorlarsa, oyun sektörünün dinamiklerini anlayabilimek için “gamejam”lere, “hackathon”lara katılmalarını; üniversitelerin bünyelerinde yer alan oyun kuluçka merkezlerine başvurmalarını öneririm.
Girişimcilerin seçilen değil, seçen olması gerektiğini söylemiştiniz. Peki, sizce girişimciler yatırımcıları seçerken nelere dikkat etmeli?
Bir girişimci kendi oyun şirketini kurmak istiyorsa, aldığı yatırımcının uzmanlığı nedir buna bakmalı. İletişim ağı ve deneyimiyle şirketinize dahil olması lazım. Ayrıca yabancı yatırımcılara ulaşmaktan da korkmamak gerekiyor. Türkiye şu an oyun ekosistemi açısından önemli bir rolde. Türkiye’de ilk “unicorn’’ (ilk milyon dolarlık değerlemeye ulaşan şirket) oyun sektöründen çıktı. Yabancı yatırımcılar da artık Türkiye’deki girişimcilere yatırım yapmaktan çekinmiyor.
Bildiğim kadarıyla şu anda yeni bir proje üzerinde çalışıyorsunuz...
Kardeşim Eray, Türkiye’nin antik şehirleriyle ilgili yeni bir proje üzerine çalışıyor. Çok önemli bir proje olacak, “Recontact: World” olarak devam edecek. Bu sefer bütün dünyada, artık oyuncuların da bir üretici haline geleceği block chain tabanlı yepyeni bir dünya bizi karşılayacak. Bunun heyecanını yaşıyoruz.
KÖY ÇOCUKLARI KODLAMA ÖĞRENİYOR
- KıraARThane projenizden bahseder misiniz?
Çocukluğumuzun geçtiği Ayvalık’taki tarihi ve kültürel zenginliği yeni yeni keşfedilen Küçükköy’ün sanat köyü olabilmesi için 2013 yılından bu yana büyük özveri ile çalışıyoruz. Köyün meydanında kardeşim Dr. Eray Dinç ile birlikte kurduğumuz KıraArthane’de bu zamana kadar 21 ülkeden sanatçıyı, bilim insanını, girişimciyi ağırladık; “Hacking the Future” ve “C.A.T.S” gibi uluslararası projelere imza attık. Köy çocuklarına ücretsiz kodlama, tasarım, robotik eğitimleri verdik. Bu yaz da eğitim programlarımız, sergilerimiz, atölyelerimiz devam edecek.
En Çok Okunan Haberler
- Op. Dr. Dericioğlu başında poşetle ölü bulundu
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- 500 bin TL'nin aylık getirisi belli oldu
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- Suriye'de herkesin konuştuğu ölüm listesi
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Apple'dan 'şifre' talebine yanıt!
- Erdoğan'dan işgale 'isimsiz' tepki
- Suriye'nin yeni başbakanından ilk açıklama