‘Hedefim mutlu olmak’

‘Hedefim mutlu olmak’

21.12.2025 11:33:00
Güncellenme:
‘Hedefim mutlu olmak’

Pskiloloji alanında aldığı eğitiminin hem yaşamda hem de oyunculuk kariyerinde “sayfalar yetmeyecek kadar çok” yararı olduğunu söylüyor Feyza Sevil Güngör. “Vicdansız”da rol verdiği Nilüfer’i “öz farkındalığı yüksek bir kaıdn olarak tanımlayan genç oyuncu karakter analizinin oyunculuğun önüne gememesi gerektiğini de söylüyor.

Küçükken içinde yanan sahne ateşini üniversiteye kadar içinde tutmuş Feyza Sevil Güngör. İlk tiyatro deneyimiyle birlikte tutkusunun geçici olmadığını anlamış. İstikrarlı biçimde gelişen sahne ve ekran akriyerinde şimdi yeni bir adımın eşiğinde. TOD’da yayıma giren “Vicdansız” dizisinde Nilüfer’e yaşam vererek ilk dijital platform deneyimini yaşıyor. Güngör ile Nilüfer’i ve adım adım ilerlettiği kariyerini konuştuk.

- “Vicdansız” ile yollarınız nasıl kesişti. Nilüfer'de sizi çeken ne oldu?

“Vicdansız” çok güzel bir zamanda çıktı karşıma. Bir rahatsızlık geçirmiştim ve yaklaşık altı ay çalışmam yasaktı. Tam bu süreç atlatıldıktan sonra beni heyecanlandıran ve içinde olmak isteyeceğim özel bir proje oldu.. Nilüfer ise Feyza'ya çok uzak bir karakter olduğu için ilgimi çekmişti. İstemediği durumlara verdiği dürtüsel tepkileri oynayacağım günler için çok heyecanlandım çünkü çok oyuncaklı bir karakter.

- Belli bir yaşa kadar farklı meslek ve ilgi alanlarıyla ilgilenen insanların sonrasında asıl mesleklerinde daha başarılı olduğuna yönelik bir düşünce var son zamanlarda. Bilmem katılır mısınız ama siz de voleybol ve psikoloji gibi alanlarda kendinizi geliştirerek büyüdünüz. Bu ilgileriniz size mesleğinizde neler kattı?

Hayat hiç başladığı veya kurgulandığı gibi ilerleyen bir akış değil ve iyi ki değil bence. Hep başka fırsatlar, anlar, sürprizler çıkıyor karşımıza. Oyunculuk da benim yolculuğumda profesyonel yapmayı hiç planlamadığım bir meslek dalıydı. Şu an koca bir iyi ki benim için. Ama başka iyi kilerim de öncesinde deneyimlediğim diğer alanlarım. Voleybol sayesinde fiziksel açıklığım ve ekip olma dürtüm gelişti. Psikoloji tarafını açıklamaya kalksam, sayfalar sürecek avantajlarını yaşıyorum. Bence oyunculuk gibi bir meslekte insan bilimi üzerine okunmuş bir bölümün neler sağlayacağına paha biçilemez.

- Bir kurgusal karakteri anlamak açısından psikoloji bilgisi nasıl katkı sağlar? Bir de rol verdiğiniz karaktere zaman içinde teşhis koyar mısınız? Örneğin “Vicdansız”da Nilüfer'i nasıl değerlendirirsiniz veya davranışlarını nasıl savunursunuz?

Burası aslında biraz tehlikeli bir nokta bence. Oyuncu kimliğimden kopup sadece psikolojik katmanlarına daldığımda oynanabilir kısımlarını es geçebilirim. Bir nevi içinde boğulma tehlikesi gibi. Bu süreci dengede geçirmek ise bambaşka bir keyif. Çünkü her oyuncu sürece oynayacağı karakteri merak ederek başlar. Ben de bu merakımı bildiklerim ya da bildiklerim doğrultusunda edindiğim doğru araştırma yöntemleriyle boyutlandırıyorum. Nilüfer'in öfkelendiği, değersiz hissettiği, hayal kırıklığına uğradığı, üzüldüğü anlarda verdiği çok da sağlıklı olmayan tepkileri bir psikolojik geçmişe veya savunma mekanizmasına dayandırmak onu daha iyi görebilmemi sağladı. Hayatındaki en büyük eksiğin koşulsuz, karşılıksız sevgi görmemiş olmasıyla başlayan derin bir psikolojik yolculuk olduğunu anladım.

ÖZ FARKINDALIĞI GELİŞMİŞ BİR KADIN

- Nilüfer'i oynamak size ne kattı veya neyi eksiltti?

Bir şey eksiltti diyemem açıkcası. Çok keyifli ve filtre düzeyi çok düşük, öz farkındalığı da çok az gelişmiş bir kadını oynamak benim için çok keyifliydi. Çünkü hep rasyonel olmaya çalışan Feyza olarak dürtüsel ve maddiyatı hayattaki en büyük güç olarak görüp çekinmeden kullanan birini oynamak tatmadığım bir deneyimdi. Şımarık bir komforu ve eğlencesi vardı.

- Birçok dizide psikolojik zayıflıkları tarafından yönlendirilen karakterler daha görünür olmaya başladı. Peki sizce bu gelişme oyuncular açısından ne gibi yenilikleri beraberinde getiriyor?

Ben yapılan işleri takip ettiğim, duyduklarım veya tanık olduğum gelişimsel süreçler kadarıyla sürekli kendini geliştirme odaklı büyük bir topluluğa sahip olduğumuzu düşünüyorum. Bana göre psikolojiyle yakından ilgilenmek sadece proje ve karaktere yaklaşım odaklı bir avantaj sağlamıyor. Aynı zamanda kendimizi, hayatımızı görünür kıldığımız bir iş yaptığımız için her konuda da eleştiriye ve yorumlara mecburen açık bir haldeyiz. İster istemez bazen okuduğumuz, duyduğumuz şeylere gereğinden fazla önem verip kendi merkezimizden kayabiliyoruz. Psikolojik dayanıklılık bu noktalarda da çok kıymetli.

- Düzenli gündelik ritüelleriniz neler?

8-9 yaşlarından bu zamana kadar spor hayatımdan hiç çıkmadı. Bir ara lise sınavı için annem voleybola ara vermemi istemişti ama baktı ki spor yapmadığımda çok daha zor odaklanan, verimsiz biri oluyorum, hemen tekrar oynamam gerektiğini anladı. (Gülüyor) Ama artık bu yerini fittness, pilates, yoga ve köpeğimle çıktığım uzun yürüyüşler aldı.

- Hedefleriniz ve planlarınız neler?

Bu yıl tam da bu konu üzerine çok düşündüğüm, yer yer sınandığım için ve atlattığıma da inandığım için tüm eminliğimle şunu söyleyebilirim. Mutlu hissetmek. Hayatta her ne yapıyorsam, neye karar verdiysem, kimlerle çalışıyor, kimlerle yola çıktıysam hep mutlu hissettiğim yerler olsun istiyorum ve hedefliyorum.

‘UZUN VADELİ PLANIM YOKTU’

- İzlenir olmaya daha küçük yaşlardan merakınız varmış ama sanırım bunu gerçek anlamda deneyimlemeniz, üniversitenin tiyatro kulübü ile olmuş ilk olarak. O zamanlar bunu bir kendini ifade etme biçimi olarak mı görüyordunuz? Uzun vadeli planlar nasıl başladı?

Tiyatroyu hep kendini, derdini, amacını anlatma dili olarak gördüm. Bu demek değil ki sahnede sadece bir şey öğreten, gösteren, dertli konular işlenmeli. Bir durum, sadece bir an da sahnelenmek için yeterli. Konu ne olursa olsun ifade biçimi olarak her zaman çok keyifli ve ritmin hiç bitmediği bir dil benim için. Uzun vadeli hiçbir planım yoktu aslında. Yapabildiğim kadar tiyatroya devam edeceğimden emindim ama psikolojinin yanında var olacağını düşünüyordum. Fakat hayat beni tek bir telefonla ve bir deneme çekimiyle bambaşka bir serüvenin içine aldı.

- “Vicdansız” yanlış bilmiyorsam ilk dijital projenizdi. Nasıl bir deneyim oldu?

Evet ilk dijital projem. Bir ilk için beni mutlu eden bir set süreciydi. Senaryo, yönetmen, oyuncu kadrosu, yapım şirketi tüm süreçte zaten kendimi çok şanslı hissettirdi. Ana akımdan en büyük farkı ise işi başından sonuna biliyor olmak ve ona göre rahatlıkla karakteri inşa edebilmek.

KİTAPLAR VE MÜZİKLER

- En son çalma listelerinizde hangi şarkılar yer alıyor?

Ben her telden dinleyen o insanım. Şimdi açıp baksak arabesk, hemen ardından da R&B dinlemişimdir. Kafası çok karışık bir çalma listem var yani. (Gülüyor)

- Son zamanlarda okuyup okuyucularımıza önereceğiniz bir kitap var mı?

Çok sevdiğim arkadaşım Tarık Fındık bir kitap yazdı. Çok yeni okudum ve çok yakın zaman önce yayımlandı. "Hiç'in Piç'i"

İlgili Konular: #psikoloji