Fotoğraflar: NURDAN USTA
Hiphop sahnesinde öne çıkan Anıl K.Y., farklı türleri özgün biçimde harmanlayan bir prodüktör ve beatmaker. Kendisi, funk’tan soul’a, cazdan house’a uzanan sesleri harmanladığı üretimleriyle hem ritim hem de kültür anlamında kendine özgü bir evren kuruyor. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde çello ve Amerika’da Berklee College of Music’te caz performansı eğitimi alan Anıl K.Y., jazz-funk, disco, IDM, hiphop/rap, endüstriyel ve house türleriyle biçimlendirdiği müzik yaşamında yapımcılıkla da ilgileniyor. Anıl K.Y., Anıl Kırkyıldız’ın hiphop tarafı. Yani sevdiği türleri kendi yorumuyla yeniden üreten bir prodüktörün yansıması. Başarılı müzisyenle keyifli bir sohbette buluştuk.
- Şarkılarınız hiphop tarzını yansıtsa da aslında siz bir beatmaker’sınız diyebiliriz. Dolayısıyla funk ve soul başta olmak üzere pek çok farklı ses üretimlerinizde yer alıyor. Beatmaker’lığın incelikleri nelerdir?
Beatmaker’lığın özü, farklı türleri dinleyip analiz etmekte yatıyor. Funk, soul ve caz zaten hiphop’ın temel taşları. O yüzden bu türlerle haşır neşir olmak, prodüksiyon sürecinin doğal bir parçası.
- Derin bir plak arşiviniz var. “Plak madenciliği” sizin için bir müzikal süreç mi, yoksa yaşam biçimi mi?
Başlangıçta sadece müzikal bir süreçti. Zamanla tamamen bir yaşam tarzına dönüştü. Dinlediğim prodüktörlerin bir kolajıyım diyebilirim. Müziğimde onlardan birer parça bulabilirsiniz.
- Farklı vokallerle çalışıyorsunuz. İşbirliği yaparken nelere dikkat ediyorsunuz?
En önemlisi karşılıklı anlayış. Aynı titreşimde olduğum insanlarla üretim yapmayı seviyorum. Onun dışında özel bir kriterim yok.

‘YAPBOZ YAPMAK GİBİ’
– İlk albümünüz “Anıl” funk ve soul merkezliydi. Sonraki beat tape’lerde bambaşka bir evrene geçtiniz. Türler arasında bu kadar rahat geçiş yapabilmenizi ne sağlıyor?
Çok dinlemek ve analiz etmek. Sevdiğim türleri kendi dilimle yapmayı deniyorum. Beat albümlerinde daha özgürüm. Sample almak süreci kolaylaştırıyor çünkü zaten çalınmış bir kayıttan kısa bir kesiti yeniden biçimlendiriyorsunuz. Bu, bana göre bir yapboz yapmak gibi. Doğru parçaları doğru yerlere yerleştirdiğinizde güzel bir müzik ortaya çıkıyor.
– Beat tape’leri sahnede nasıl dönüştürüyorsunuz? Canlı performanslarda doğaçlamanın payı ne kadar?
Doğaçlama genellikle “scratch” atarak veya ton olarak uyumlu parçaları üst üste çalarak oluyor. DJ’lik burada devreye giriyor. Genelde kendi işlerimi değil farklı türleri karıştırarak setler hazırlıyorum. İnsanların pek duymadığı müzikleri çalmak bana daha çok keyif veriyor. Yeni türleri tanıtmayı seviyorum.
– Son tekliniz “Untitled” caz ritimleriyle dikkat çekiyor.
Davulcu arkadaşım Mehmet Bilal’le yaptık. Onun daha önce kaydettiği davulları loop’layıp üzerine bir caz parçasından kesit yerleştirdim. Scratch’lerle süsledim, vokal kesitleri de onlara eşlik etmesi için ekledim. Mehmet’le bu üçüncü ortak çalışmamız, devamı gelecek.
SEVMEK DEĞİL ANLAMAK ÖNEMLİ
– “Hand Over Fist” albümünüzü “hiphop kültürünü içselleştirmemiş üretimlere bir cevap” olarak tanımlamıştınız. Bugün Türkiye’de hip-hop sahnesinin sorunları neler sizce?
Hiphop ve rap şu anda çok kolay tüketilen türlere dönüştü. Daha geniş bir kitleye hitap ediyor hatta pop’a yaklaştı. Bu kötü demek değil pop veya rap sahnesinde güzel işler de çıkıyor. Ancak kültür anlamında önceki dönemle kıyaslanamayacak kadar farklı bir yerde. Ben de o albümü yaptığım zamandaki yaşımda değilim, düşüncelerim değişti. Hiphop’ın içinde farklı alt türler ve kitleler var, bunları anlamak ve takip etmek gerektiğini düşünüyorum. Sevip sevmemek değil, anlamak önemli.
FUTBOL TEMALI ŞARKI
– Bir önceki tekliniz “9:10” futbol temalıydı. Bu fikir nasıl doğdu?
Aslında futbol benim alanım değil. O fikir Kayra’dan çıktı, kendisi tam bir futbol tutkunu. Şarkılarında da hep hiphop ve futbol referansları vardır. Örneğin Da Poet’le yaptığı “Normal” albümündeki “Tekmeye Kafa” şarkısında da bu yaklaşımı görebilirsiniz. Bu yönüyle oldukça özgün; onu diğer rapçilerden ayıran da bu.