Son zamanlarda ne zaman yemek yapacak olsam elim hep sosyal medyadaki tariflere gidiyor. Markete gitmeye üşendiğimde, hızlı bir şey hazırlamak istediğimde veya yalnızca “Mutfağa biraz esin gelsin” dediğimde, kendimi yine o üç malzemeli videoların içinde buluyorum. Ekranı kaydırırken karşımıza çıkan tarif videolarının ortak bir tavrı var: Hızlı, pratik ve her an yapılabilir olmaları. 2020’lerin başından itibaren sosyal medyadaki gastronomi akışı hızlı tarifler, basit teknikler ve yaratıcı sunumlarla küresel bir yemek topluluğuna dönüştü. Çoğu kullanıcı için mutfakta yetkin olmak artık uzun eğitimlerden çok birkaç saniyelik kısa videolar izlemek anlamına geliyor.
Sosyal medyadaki tariflerin ortak paydası az malzemeyle hızlı sonuç vermeleri. Kısa videolarda öne çıkan iki veya üç malzemeli tarifler, olabildiğince az hazırlık gerektiren yöntemler ve anında uygulanabilir mutfak tüyoları, geniş kitleler tarafından kolayca benimseniyor. İzleyenler için bir tarifin görselliği kadar süresi de önemli; videolar hızlı, malzeme listeleri kısa, sonuç ise hemen ulaşılabilir.
DİJİTAL EĞİLİMLERİN MARKET RAFLARINA ETKİSİ
Bu eğilim sırf sosyal medyada yaygın olmakla kalmıyor, gerçek yaşamda da etkisini gösteriyor. Bazı viralleşen tariflerin belirli ürünlerin raflardan hızla tükenmesine neden olduğu, dönemsel stok sıkıntıları yarattığı konuşuluyor. Algoritmaların yüksek etkileşim alan içerikleri öne çıkarması, markaların yeni trendleri erken yakalamasını her zamankinden daha kritik hale getiriyor. Kısacası sosyal medyada başlayan “üç malzemeli makarna” akımı, market raflarında somut bir karşılık buluyor.
Peki kitle neden bu kadar basit tariflere çekiliyor? Sosyal medya davranışlarını inceleyen pek çok analiz, kullanıcıların restoranlara gitmeden önce çevrimiçi araştırma yaptığını ve yeni mekânların önemli bir kısmının yine sosyal medya üzerinden keşfedildiğini gösteriyor. Genç kullanıcılar için hız, ulaşılabilirlik ve düşük maliyet belirleyici etkenler haline gelmiş durumda. “Hava fritözü” tarifleri, fırınlanmış makarnalar, hazır noodle’ın yaratıcı yorumları ve az malzemeli tatlıların bu kadar çok ilgi görmesi de bunun açık bir yansıması.
Sosyal medyadaki tariflerin bir başka ortak noktası topluluk hissi yaratmaları. Popüler içeriklerin çoğu, kolay hazırlanan yemek fikirlerini bir araya gelme, paylaşma ve birlikte deneme duygusuyla birleştiriyor. “Kız kıza atıştırmalık tabakları”ndan, konserve ürünlerle kurulan keyifli sofralara kadar birçok biçimde bu kültür güçleniyor. Sosyal medya, mutfağı tarif kitabı odaklı bir yer olmaktan çıkarıp sosyalleşme, kimlik ifadesi ve yaratıcılığın buluştuğu bir sahneye dönüştürüyor.
GERÇEKTEN 20 DAKİKA MI?
Elbette bu videoların sunduğu hız algısı her zaman gerçeğe bire bir uymuyor. “20 dakikada yemek” etiketiyle paylaşılan tariflerin birçoğu gerçekte daha uzun sürebiliyor. Pratik görünen videoların perde arkasında hazırlık, montaj ve tekrar çekim süreçleri var. Yine de bu içerikler ilgi kaybetmiyor çünkü izleyenlere “evde hemen yapılabilir” özgüveni ve düşük maliyetli pratiklik sağlıyor.
Özetle sosyal medyada gördüğümüz üç malzemeli tatlılar, beş dakikalık makarnalar ve yaratıcı konserve tabakları; dijital çağın yemek kültürünü nasıl dönüştürdüğünü gösteren güçlü örnekler. Bu trendin içinde hızlı tüketim alışkanlığı, ekonomik koşullarda bütçe dostu yemek arayışı, topluluk hissi ve anında tatmin duygusu iç içe geçiyor. Tarifler geleneksel reçetelerin yerini tamamen almıyor ama mutfakta özgüven, spontanlık ve deneme isteği yaratıyor.
Sonuç olarak, bu tarifler gerçekten bir gastronomi akımı mı? Belki “yeni bir mutfak devrimi” demek fazla iddialı olur ancak sosyal medyanın evlerde yemek hazırlama biçimimizi etkilediği kesin. Kısıtlı zaman ve malzemeyle tatmin edici yemek yapma fikri hem ekonomik hem sosyal açıdan cazip. Aynı zamanda mutfağın demokratikleştiği ve herkesin kendi yemek hikâyesini paylaşabildiği bir dönemin de işaretçisi. Bundan sonraki adım, belki de bu basit tariflerin yerel malzemeler ve sürdürülebilirlik anlayışıyla birleşmesi olacaktır; böylece sosyal medyanın hız tutkusu sofralarda da kalıcı bir iz bırakabilir.
LEZZETTEN ÇOK DENENEBİLİRLİK ÖNEMLİ
İçerik üreticisi Kartal Gökberk’e sorduk: Sosyal medya tariflerinin bu kadar etkili olmasını neye bağlıyorsunuz ve sizce bu durum kalıcı bir dönüşüm mü?
“Bence bu yalnızca bir pratik yemek akımı değil, mutfakta yeni bir dönem. İnsanlar artık yemek yaparken ‘usta olayım’ diye değil, ‘Bir şeyler yapayım, keyif alayım’ diye mutfağa giriyor. Hızlı, kolay ve az maliyetli tarifler özellikle gençlerde çok karşılık buluyor çünkü herkesin zamanı kısıtlı, sabrı da az.
Artık tarifin “lezzetli” olmasından çok “denenebilir” olması önemli. Yani evdeki malzemelerle, kısa sürede yapılabiliyorsa o tarif tutuyor. Sosyal medya da bunu çok besliyor çünkü insanlar izledikleri şeyi anında denemek istiyor. Bence bu durum geçici bir akım değil. Çünkü modern hayat yavaşlamıyor, aksine hızlanıyor. İnsanlar da bu tempoda mutfağı daha basit, ulaşılabilir ve eğlenceli hale getirmenin yolunu buldu. Kısacası bu tarifler yeni bir yemek kültürünün başlangıcı gibi.”
(@kartalgokberkgonulkirmaz)