Mağaradaki Venüs

Mağaradaki Venüs

23.02.2025 11:10:00
Güncellenme:
Mağaradaki Venüs

Dünyanın en eski kadın çizimlerinden olan “Chauvet Kadını” beden yapısı, anatomisi, orantıları ve sanatsal üslubu ile Orta ve Doğu Avrupa’da rastlanan klasik “Venüs” heykelciklerini andırıyor. Bu çizim tarih öncesinden kadının iç dünyasına yönelik pek çok ipucu veriyor.

Milyonlarca yıllık biyokültürel evrimle soyutlama yetisi kazanan “homosapiens sapiens”, düş gücünü kullanıp doğada gördüklerini doğaüstü güçlere dönüştürerek öyküler yazmaya ve paylaşmaya başlamıştı. 

Bildiğimiz anlamda “dil” veya “yazı”nın olmadığı çağlarda birbirleriyle, doğayla, evrenle, fizik ve metafizik güçlerle iletişim için sanatı seçmişlerdi. Kemik, boynuz, fildişi, mamut dişi, kil, mermer, taş... Ellerine ne geçirirlerse çizip, kazıyıp, boyayarak duygu ve düşüncelerini gerçekçi ve sembolik dille anlatmaya çalıştılar. Henüz yaşadıkları doğal çevreyi evcilleştiremedikleri üst paleolitik dönemde barındıkları mağaraların duvarlarını birer sanat galerisine çeviriyorlardı. Bedenlerini, eşyalarını ve mekânlarını sanatla donattıkları bu yaratıcılık patlamasından geriye sayısız çizim, resim, alçak kabartma, heykelcik ve bütün bu zengin repertuvarının ardına gizledikleri o sessiz dil kaldı. 

Üst paleolitikteki bu benzersiz sanat ortamı, bilinen en eski kadın figürlerinin defilesine de sahne olmuştu. Üç boyutlu tarihöncesi kadınlar (paleolitik Venüs’ler) ağırlıklı Kuzey ve Güney Avrupa ile Rus steplerinden Karadeniz’e inen nehirler boyunca görülürken çift boyutlu kadınların en erken örneklerinden biri Güney Fransa’da dünyanın en eski mağara resim seçkisi ile UNESCO Kültürel Miras Listesi’ndeki Chauvet Mağarası’nın arka odasında ele geçti. Günümüzden yaklaşık 36 bin yıl önce birileri yedi metrelik tavandan sarkan tuhaf bir sarkıtın üzerine, içini boyanıp vurguladıkları pubik üçgeni, vulvası ve bacaklarıyla sadece belden aşağısı görünen çıplak bir kadın figürü çizmişti. Odak noktasındaki vulvadan dolayı sarkıta “vulva pandandifiismi” verildi.

Dünyanın en eski kadın çizimlerinden olan “Chauvet Kadını” beden yapısı, anatomisi, orantıları ve sanatsal üslubu ile üst paleolitikte Orta ve Doğu Avrupa’da rastlanan orinyasiyen ve gravetiyen  kültürlerin klasik “Venüs” heykelciklerini andırıyordu. Hiç resmedilmemiş ayakları ve dolgun kalçalarından aşağıya doğru daralarak inerken dizlerden hafifçe dışa doğru bükülen bacaklarıyla sanki “Willendorf Venüsü”nün öz ablasıydı.

MANTIK ÖNCESİ ÇAĞDA CİNSELLİK

Kompozisyonun solunda aslan veya kaplan gibi bir kedigil sağında ise sol ön bacağını kadının sol bacağına atarak adeta üzerine tırmanmaya çalışan bir erkek bizon resmedilmişti. Kimileri için sarkıt bir fallusa benziyordu ve başlı başına bu biçim bile üzerindekileri açıklamaya yeterliydi. Herkesin her an her şeye dönüşebildiği üst paleolitikin mantık öncesi dünyası içerisinde belki de bir bizonla kadının sevişmesi anlatılmak istenmişti.

Vahşi hayvanlarla kadınların cinselliği Chauvet’den binlerce yıl sonra 1930’larda, yine Güney Avrupa’da, bu kez İspanyol ressam Pablo Picasso’nun imgeleminde can buldu. Yarı insan, yarı boğa biçimli “Minatour”un kadınlarla seviştiği ünlü tablo serisinden bir örnekle kendisiyle aynı çağda kolektif bilinçdışı kuramını geliştiren İsviçreli psikiyatrist Carl Gustav Jung’a bir selam yollayalım. 

KAYNAKÇA

- James David Lewis Williams - “Mağaradaki Zihin”, 2022.

- RichardJ Johnson - “Obeziteli Kadınları Gösteren Üst Paleolitik Figürinler İklim Değişikliğinin Hayatta Kalma Sembollerini Temsil Edebilir”, 2020.

- “Grotte Chauvet-Pont d'arc olarak bilinen Pont d'arc Mağarası, Ardèche”, UNESCO Dünya Mirası, 2025.

- “The Chauvet-Pont d’arc Cave”, Fransa Kültür Bakanlığı, 2023.

- “Venüs ve Büyücü”, Bradshaw Vakfı, 2025 “Unutulmuş Rüyalar Mağarası”, Werner Herzog, 2010.