Ömer Seyfettin’in kızı: Güner Elgen

Ömer Seyfettin’in kızı: Güner Elgen

13.07.2025 11:53:00
Güncellenme:
Tolga Aydoğan
Takip Et:
Ömer Seyfettin’in kızı: Güner Elgen

Ömer Seyfettin’in uzun süre gizli kalan kızı Güner Elgen’in yaşamı, bir edebiyatçının çocuğu olmanın ötesinde, modern Cumhuriyet kadınının erken dönem portresi gibi okunabilir.

15 Eylül 1962 günü Cumhuriyet gazetesini alanlar, ikinci sayfanın sağ alt köşesinde küçük bir serzenişe tanıklık eder. “Bildiri” başlıklı bu birkaç satırlık yazıyla önemli bir sır da ifşa olur. Bildiri aynen şöyledir:

“Merhum Ömer Seyfettin külliyatının sahibi ve yegâne varisi olarak dokuz kitaptan ibaret olan eserleri neşretmek üzere Refet Zaimler Yayınevi’ne sattım. Bu kitapların ‘Telif Hakları Kanunu’ gereğince başka hiç kimse tarafından neşredilemeyeceğini gördüğüm lüzum üzerine ilan ederim. Merhum Ömer Seyfettin kızı Günel Elgen.” 

O gün gazeteyi okuyanlar, Ömer Seyfettin’in bir kızı olduğunu da böyle öğrenir. Kitaplarının izinsiz basılmasına karşı çıkan Güner Hanım, bu yanlışın düzeltilmesini ister. Ancak ilginçtir, bildiride adı yanlış yazılır: “Günel” yerine “Güner” olmalıydı. 

Bu olaydan yıllar sonra yazar Necati Güngör, son günlerini yaşayan Güner Elgen’e ulaşır. Elgen, benzer bir isyanla şunları söyler:

“Şimdi, babamın kitaplarını arkadaşlarım torunlarına istiyorlar benden. Parayla satın alıp veriyorum. Sanıyorlar ki babamın kitapları tümüyle bana kaldı. Oysa yayınevleri babalarının malıymış gibi, gönüllerince basıp satıyorlar. Karşılığında ne telif ne de kitap... Ne yapayım? Babamın kitaplarının okunuyor olması da bir kazanç benim için ama beni de parayla satın almak durumunda bırakmasınlar.” (*) 

Ömer Seyfettin, 1903’te Harbiye’den mezun olduktan sonra Rumeli’de 3. Ordu Nizamiye Taburu’nda görevlendirilir. 1912’de Balkan Savaşı’na katılır ve bir süre esir düşer. 4 Aralık 1913’te kaçarak İstanbul’a döner ve Kabataş Lisesi’nde edebiyat öğretmenliği yapmaya başlar. 

1915’te Dr. Besim Ethem Bey’in kızı Calibe Hanım ile evlenir. 6 Aralık 1916’da kızları Güner dünyaya gelir. Ancak 18 Eylül 1918’de boşanırlar. Calibe Hanım, daha önce kendisine talip olan Mehmet Faik Bey ile evlenir. Faik Bey, üvey kızı Güner’i evlat edinmek ister ama bir şartla:

“Üvey babası olduğumu asla bilmesin, beni öz babası sansın.” Bu kabul edilir. Güner’in nüfus kağıdına da “Ömer Seyfettin kızı, Mehmet Faik evladı” yazılır.

Hiçbir şeyin farkında olmayan Güner, 11 yaşındayken evin hizmetçisi Kadriye Hanım’dan gerçeği öğrenir. Böylece okulda hikâyelerini okuduğu yazarın aslında kendi babası olduğunu da öğrenmiş olur. (*)

13 yaşına geldiğinde bu kez baba bildiği Mehmet Faik Bey’i veremden kaybeder. Notre Dame de Sion’daki eğitimine devam ederken annesiyle, dedesinin Bahariye’deki konağına taşınır. Dedesinin ve anneannesinin vefatının ardından bu kez Beyoğlu’ndaki Mısır Apartmanı’na yerleşirler. Calibe Hanım burada bir terzihane açar ve kısa sürede 60 kişilik bir işyeri haline getirir. 

Güner Hanım, 1935’te kalbini Mısır’da yaşayan Hayri Bey’e kaptırır. 17 yıl boyunca yazları İstanbul Şişli’de, kışları Kahire’de yaşarlar.



İLK KADIN RALLİCİ

Güner Elgen’in otomobillere özel bir ilgisi vardır. 1949’da İngiltere’den özel olarak getirttiği Jaguar marka araçla Avrupa’yı gezer. Türkiye’de araç kullanan ilk kadınlardan biridir. 1957’de Otomobil Kulübü’nün düzenlediği kadınlara özel ilk ralli şampiyonasında birinci olur ve Türkiye’nin “ilk kadın rallicisi” olarak tarihe geçer. (*)

Güner Hanım’ı bir başka yerde daha görürüz. 3 Mart 1951’de İstanbul Üniversitesi bahçesine dikilecek “Atatürk ve Gençlik Anıtı” için açılan yarışmayı Yavuz Görey ve Hakkı Atamutlu kazanır. İlk başta 1952 Türkiye güzeli Günseli Başar düşünülse de heykel için uygun bulunmaz. Yerine sporcu kimliğiyle Güner Elgen seçilir. Elgen şöyle anlatır:

“Günseli Başar’ı düşünmüşlerse de sonradan vücut yapısından dolayı heykele uygun olmadığı için bir arayışa girmişler. Ben de spor yaptığımdan vücut yapım itibarıyla Nazan Hanım beni uygun görmüş. Yavuz Bey’in de teklifiyle bu gerçekleşti. Yani o heykeldeki genç kız için stüdyosunda mayo ile poz verdim.” (**) 

Elgen’in modellik yaptığı bu anıt, 19 Mayıs 1955’te açılır. 

Yıllarca bilinmeyen ya da unutulan Ömer Seyfettin’in kızı Güner Elgen, yaşamının son yıllarını Teşvikiye Caddesi’ndeki İsmet Apartmanı’nda geçirir. Tam adıyla Hatice Fahire Güner Elgen, 30 Kasım 2007’de Balıklı Rum Hastanesi’nde yaşama gözlerini yumar. Zincirlikuyu Mezarlığı’nda, babasının kabrinin yakınına, eşi Hayri Bey’in yanına defnedilir.



ÖMER SEYFETTİN’İN YAŞADIKLARI

Ömer Seyfettin, boşandıktan sonra Kalamış’ta bir yalı kiralar ve burada yazmaya odaklanır. 4 Mart 1920’de rahatsızlanarak Haydarpaşa Hastanesi’ne kaldırılır. (****) Ablası Güzide ve yakın dostu Ali Canip Yöntem kendisiyle yakından ilgilenir. Ancak 6 Mart 1920’de, kızı Güner’in adını sayıklayarak 36 yaşında yaşamını yitirir. Ölüm nedeni başta bilinemez. Yapılan otopsiyle şeker hastalığına bağlı komplikasyonlardan öldüğü anlaşılır. (***) 

7 Mart günü Kadıköy Kuşdili’ndeki Mahmut Baba Mezarlığı’na defnedilir. 1939’da mezarlık alanı garaj ve yol yapılmak üzere boşaltılırken, Ömer Seyfettin’in kemikleri Zincirlikuyu Mezarlığı’na nakledilir. 

Bu dünyadan Ömer Seyfettin geçti; sessizce ve derin bir iz bırakarak... Tıpkı kızı Güner gibi.



KAYNAKÇA



* Necati Güngör, Son Kadınlar, Literatür Yay., 2002

** Muhsin Karabay, Türk Dili Dergisi, Ağustos 2024

*** Yusuf Ziya Ortaç, Portreler, Akbaba Yay., 1960

**** Tahir Alangu, Ömer Seyfettin: Ülkücü Bir Yazarın Romanı, YKY, 2017



İlgili Konular: #Yazar