Sarı bir gülle başlayan aşk
Mustafa Kemal’in Latife Hanım ile evliliği kalp kalbe başlamış, çalkantılı sürmüştü. Ancak bitene kadar her anı aşk ve onurla bezeliydi.
Duyguların yozlaştığı, günlük, saatlik hatta anlık olarak tüketildiği bir dünyadayız. İki insanın özeli olan yaşamlar artık her gün ekranlardan süzülüp evimizin içine akın ediyor.
Yitirdiğimiz
değerleri adeta tokat gibi yüzümüze de vuruyor. Selvi Boylum Al
Yazmalım ile büyüyen kuşaklar olarak pek çoğumuz eski Türk
filmlerini bu nedenle tekrar tekrar izliyoruz. Eski Türkiye’nin
fotoğraflarına bakıp, iç geçiriyoruz. Masumiyeti, onurlu ve
uygar bir millet olmanın gururunu anımsıyoruz.
Milletiyle
el ele verip bu onuru bize yaşatan Atatürk’e gönül borcumuz
dudaklarımızdan dökülüveriyor. Onun simgelerine bile
katlanamayan azınlık karşısında milletçe birlik olabiliyoruz…
Neden? Çünkü Atatürk, milletin gönlünde tek bir savaşçı
olarak yola çıkmış, Türk milletinin gönlünü
fethetmişti.
O’nun gönlünü fetheden ise Latife olmuştu. Mustafa Kemal’in yakıştırmasıyla Latif… Latif; ince, zarif, kibar, nazik, hoş demekti… Gazi Mustafa Kemal’e aşkı boynunu süsleyen madalyondaki resimle simgelenmişti. Evliliklerinin başlangıcı da sonu da aşk ve onurla bezenmişti.
Mustafa
Kemal evlilik teklifini duvarda asılı duran bir resmin arkasına
yazmış, üzerine de sarı bir gül iliştirerek yatağının
üzerine bırakmıştı. Latife, odasını toplarken gül ve notla
bırakılan mesajı aldı… Koşup yanına gitmeyecekti, istediği,
evlilik teklifini onun ağzından duymaktı. Hiçbir şey olmamış
gibi resmi duvara astı, gülü ise giydiği elbisenin yakasına
gizledi. Mustafa Kemal, Latife’nin sessizliğiyle kıvranmaya
başlamıştı. Akşam yemekte dayanamadı, sordu.
- Latifçiğin
bugün odamı siz topladınız değil mi?
- Evet Paşam ben
topladım.
- Bir gariplik gördünüz mü?
- Paşam yalnızca
yatağınızın üzerinde resim vardı onu duvara astım.
- Peki
resmin üzerinde bir gül vardı onu ne yaptınız?
Latife
yavaşça yakasını çevirip gülü gösterdi.
- Aldım, yakama,
kalbimin üstüne koydum…
BİR KAPLANLA EVLENDİ
Latife ve Mustafa Kemal 29 Ocak 1923 günü evlendi. Evlilik birliği kurulduğunda henüz Türk Medeni Yasası kabul edilmemişti. Ancak nikaha Latife Hanım ve şahitleri katılabilmişti. Kalp kalbe başlayan evlilik birliği çalkantılı sürdü. Kanımca, "neden" sorusuna en doğru yanıtı Veled Çelebi (İzbudak) vermişti.
Latife Hanım’ın Mustafa Kemal’den yakınmalarını dinlemiş ve ona şöyle demişti:
"Kızım! Sen bir koca ile değil, bir kaplan ile evlendin. Kaplana gem vurulmaz ki!…"
Takvimler
22 Temmuz 1925’i gösteriyordu. Ankara tren istasyonunda Başbakan
İsmet İnönü ve Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa hıçkırıklarını
gizlemeye çalışan genç kadını teselliye çalışıyorlardı.
Latife kendisi için hazırlanan kompartımana yerleşti, tren ağır
ağır gözden kayboldu. Evlilik 29 Ağustos Çarşamba günü son
bulacak, ama aşk hep sürecekti.
Latife İzmir’e döndüğünde dudaklarından iki kelime döküldü:
"Ben hayatımın aşkını
kaybettim."
İzmir’de hava pırıl pırıldı.
Salonda, camın önündeki koltuğuna küçücük bedenini
bırakıvermişti. Camdan süzülen güneşi içine çekti. Kız
kardeşi Rukiye yanı başındaydı. Ona dönmeden yine mırıldandı.
"Hava da ne kadar güzel bugün. Bizim acımıza inat güzel bir
gün yaşanacak…" Masaya uzandı. Kâğıt ve kalemi eline
aldı. Günlerdir cesaret edemediği düşüncelerini kâğıda
dökmeye başladı.
Takvim yaprakları 11 Kasım 1925’i gösteriyor ve o "ikinci babam" dediği Yaver Salih’e sesleniyordu:
"Öksüzüm. Kimsem yok… Ben kocamdan eminim. Çünkü değer bilir. Yüksek ruhludur. Aramızdaki gerginliğe son vermesini, güzel bir mazinin vereceği kuvvetle rica et… Bir haftadır uykusuz, gıdasız, idama mahkumum. Sebebi çocukluk. Halbuki çocuklar bu ağır cezadan muaftır…"
Çankaya’ya da yalnızlık çökmüştü. Mustafa Kemal çalışma odasına kapanmıştı.
Gramofondan gelen cızırtılı ses de odayı sarıyordu:
"Gördüm seni bir gün yeni açmış güle
döndüm/ Coştum şakıyıp aşk okuyan bülbüle döndüm/ Bak
ayrılığın şimdi karanlık bucağında/ Bir bağrı yanık boynu
bükük sünbüle döndüm."
AĞLADIĞI
DUYULDU
Saadettin Kaynak imzalı şarkının makamı Uşşak’tı. Uşşak; Âşıklar demekti. Fahrettin Altay Paşa o günlerde şu notu düşmüştü:
"Yıl 1925: Bu
senenin en önemli olayı… fesi atarak şapka girdirmesi… En
üzücü olay da Latife Hanım’dan ayrılmasıdır. Bu ayrılış
O’nu çok üzdü… Odasında 'Bağrı yanık bülbüle döndüm'
türküsünü çaldırarak ağladığı duyulmuştu…"
Yıl 1934: Muammer Bey ve ailesi Uşşaklı soyadını seçti. Mustafa Kemal ise Latif’i için Uşşaki soyadını uygun buldu. Tüm Türkiye, hatta dünya onların ilişkilerini konuştu. Yorumladı…
Onlar sustu…
En Çok Okunan Haberler
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- 35 milyon TL değerinde altın sikke ele geçirildi
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı