Altın Portakal’da “Parçalı Yıllar” filmiyle en iyi müzik ödülünü alan İrsel Çivit, son yılların dikkat çeken bestecilerinden. Tıp fakültesinin kapısından dönüp müziğe adım atan Çivit’in oldukça ilginç bir yaşam öyküsü var. Uluslararası festivallerde birçok ödülüne uzanan bu yolculuğu, Çivit’ten dinleyelim.
- Tıp eğitimini yarıda bırakıp müzik dünyasına adım atmanız büyük bir karar. Bu karar sürecinde sizi en çok etkileyen şey neydi?
Büyük bir karardı. Çevre baskısı, aile faktörü, toplum statüsü, ekonomi gibi kemikleşmiş alışkanlıkları kırıp aslında çok da önemli bulunmayan daha doğrusu yaşamak için bir seçenek olarak görülmeyen bir sanat dalına yönelmek kendim içinde kolay bir karar değildi ama değerdi. Dilleri, inançları farklı insanları bir şarkının etrafına toplayan güç inanılmaz etkiliyordu beni. Herkesi eşit ve sadece insan yapan bir mucize gibiydi. Ciddi sıkıntılar, ek işler, yeni bir düzen için iki kat efor ve uzun çalışmalar beni oldukça zorladı ama yetenek sınavlarına girerek kazandığım SNP Art Academy Opera’da tam burslu eğitim ardından oradaki derecemle yine tam burslu olarak İtalya Verona Art Academy’de yüksek lisansım için gönderildim ve artık olmama gereken yerdeydim. Özellikle görüntü-müzik, müzik-mekân, müzik-zaman ilişkisi üzerine eğitimlerime devam ettim, makaleler yazdım. Üniversitelerde bu konu üzerine konferanslar verdim, öğrenmeye devam ediyorum. Ve işte buradayız.
- Uluslararası festivallerde defalarca ödüllere aday gösterildiniz.
Sayısını hatırlamıyorum ama New York Academy iki kez, Milan, Madrid birkaç kez ve Londra, Jagran gibi uluslararası film festivallerinde yaklaşık 15-16 kez en iyi müzik bestecisi ödülü aldım. Bunların çok azı Türk yapımlarıydı ne yazık ki. İlk zamanlar asıl değerli olan şeyin ödül değil, benimle aynı tutkuya sahip dünyanın her yerinden meslektaşlarımla bir arada olmanın, bilgi ve vizyon paylaşmanın olduğunu anlamayacak kadar şaşkındım. Ancak ilerleyen zamanlarda özellikle iki başlıkta çok daha ciddi anlamlar buldum. İlki, Kilis’te babasız büyümüş, okuma yazma bilmeyen bir annenin beşinci çocuğunun bütün bunları yapmasını Anadolu’da, kendine yağ tenekesinden davul, süpürge sapından gitar yapan çocuklara göstermek, İkincisi, kelimeleri okurken müziğini duymak kafamda ve kalbimde duyduğum o şeyin müzikten ibaret olmadığını anlamak.
‘ÜLKEMDE GÖRÜNÜR OLDUM’
- “Parçalı Yıllar” filmiyle Altın Portakal’da ödüle değer görüldünüz. Bu ödül, kariyerinizde nasıl bir dönüm noktası oldu?
Evet, filmin yönetmeni ve senaristi Hasan Tolga Pulat ve yapım müthiş bir iş çıkarmıştı. Yok sayılan ve görmezden gelinen Türk sinemasının bir dönemine çevirmişti yüzünü. Hikâyenin derinliğine, karakterine, dönemine, duygusuna uygun besteler yapmak için elimde gerekli olan her şey vardı. Öykü, ben de dahil pek çok insanın hâlâ yaşadığı bir ikilemi anlatıyordu. Elimden geldiği kadar ben de buna müziğimle hizmet etmeye çalıştım. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ödüllendirilmiş olması, gurur vericiydi. Ödül töreninde de söylediğim gibi onca ülkeden sonra kendi ülkemde görünür olmak yaşadığım en güzel anlardan biriydi. Yaşantımdaki etkisi, bazen sadece işinizi iyi yapmaya çalışmanın da yeterli olmasının görmem. Bu vizyonda olan yönetmenler ve yapımcıların da umudumu yükseltmiş olması diyebilirim.
- Dünya ve film müzikleri alanında sizi en çok etkileyen sanatçılar veya besteciler kimler oldu?
Dünya müziğini, her türde gelişmeleri ve değişimleri yakından takip ediyorum. Hayranı olduğum pek çok sanatçı var elbette. 80-90’larımın tamamı neredeyse bu hayranlıkla geçti. Andrea Bocelli, Leonard Cohen, yeni dönem Jonathan Roy, Teddy Swims, Evgeny Grinko gibi solist ve enstrüman yorumcularını da seviyorum. Film müzikleri konusunda ise tabii ki John Williams, Itzhak Perlman, Hans Zimmer ve Ludovico Einaudi ilk sıralamalarımdır.
- Dünya çapında hedeflediğiniz bir ödül veya başarı var mı?
Bir başarı olarak değil belki ama dünya üzerinde en kabul görür yerde duran Oscar’ı söyleyebilirim. Çocukluk yıllarımdan baktığımda hayal bile etmekten korkacağım ve olasılıklar arasına koyamayacağım şeyler oldu. Bu açıdan bakınca artık Oscar da o kadar uzak gelmiyor. Bir gün hem ülkemi hem ailemi gururlandırmak hem de bir gün o sahnede kendi müziğimle olmak ve onlarca yıldır sinemaya hayatını adamış, aramızdan ayrılmış veya hâlâ devam eden bütün o yüzlerin ve seslerin arasında yerimi almak… “Esaretin Bedeli”ndeki Brooks’un “Buradaydım” demesinin bir yolu olacak benim için.
- Prodüktör, aranjör, süpervizör olarak farklı rollerde çalıştınız. Sizi en çok tatmin eden rol hangisi oldu?
Sözlerim, bestelerim pek çok sanatçı tarafından yorumlandı. Operalar, tiyatro oyunları ve müzikaller için besteler yaptım, senfoni orkestraları yönettim. Her biri kendi içinde çok değerliydi ama yine de yanıtım, önüme bir senaryo geldiğinde okurken içindeki müziği duyduğum ve ardından bir çocuk heyecanı ile piyanomun başına oturduğum o an.
FİLM MÜZİĞİ NASIL BESTELENİR?
- Film müzikleri bestelemek ile sahne müzikleri yaratmak arasında yaklaşımınızda nasıl farklar oluyor?
Sahne müziğinde kendi duygularım, kendi bakış açım veya solistin dünyası… Varılmak istenen, kendini anlatmak istediği bir dünya kurarız müzikte. Çünkü bu kişisel olarak sizin kendinizi ifade etme şeklinizdir ve tamamen doğrudur. Ama film, dizi, reklam gibi işlerde müziğin işi kendi başına var olmak değil. Hikâyenin, senaristin, yönetmenin, oyuncunun duygusuna yani sahneye hizmet etmektir. Bir yardımcı etkendir ama önemli bir etkendir. Çünkü görüntü-müzik ilişkisinde binlerce etken vardır: Dönemi, varsa etnik yapısı, mevsimi, saati, gece-gündüz farkı, hikâyenin derdi, derinliği… Hatta renkleri bile kullanılan enstrümanları ve beste yapısını etkileyen değişkenlerdir. Bunun için besteci olmak yetmez: Empati, görseli iyi okuma ve anlatılanı yakalama, müzik-mekân, müzik-zaman, görüntü-müzik ilişkisi, ses mühendisliği teknik bilgi ve teknoloji gibi pek çok enstrumanı birlikte kurgulaman gerekir. Özetle hem bir senarist gibi hikâyenin müzik senaryosunu yazmalı hem de bir yönetmen gibi kendi alanınızın maestrosu olmalısınız. Biri kendini anlatmaktır, diğeri birinin hikâyesini anlatırken orada olmaktır.