Sokrates’in ‘kadınlar’ mücadelesi

Sokrates’in ‘kadınlar’ mücadelesi

5.10.2025 10:39:00
Güncellenme:
Ayşe Acar
Takip Et:
Sokrates’in ‘kadınlar’ mücadelesi

Antik Yunanda kadınların bastırıldığı bir kültürün ortasında Sokrates, cinsiyet eşitliğini savunarak hem dönemin sofistleri hem de sonraki filozoflar için “istenmeyen kişi” oldu.

Dionysos geleneği, (MÖ 6 civarı) onun taşıyıcısı olan esrik kadınlarla dikkat çeker. Özellikle postmodern dönem itibarıyla Eros’un yoksunluğundan kaynaklı olduğunu rahatlıkla söyleyebileceğimiz depresyon, iç sıkıntı, kaygı krizlerinin tırmandığı zamanlarda bir sağaltım yöntemi gibi hatırlanan Dionysos ayinleri yeniden değerlendirilmesi gereken önemli bir meseledir. 

Oğuz Haşlakoğlu, Vakıfbank Kültür Yayınları’ndan çıkan son eseri “Politeia Şerhi”de bu sorunu kritik ederek insanlık tarihine önemli bir not düşmektedir. Döneme ilişkin şu hakikat nasıl bir ortamdan söz edildiğine yönelik bir ip ucu niteliğindedir: Antik Yunan dramasında kadın rollerini de erkekler oynuyordu. Haşlakoğlu, çekiçle felsefe yaptığını söyleyen Nietzche’nin, Sokrates’ten nefret ettiğini, döneme yönelik hayranlığının Dionysos kültü yönünde olduğunu belirtir.

Dionysos kültü, “kadın” denince “erkeğin” tam olarak ne anladığını bize söylemektedir. Haşlakoğlu şu değerlendirmede bulunmaktadır:

“Apollon ve Dionusus karşıtlığı bağlamında akıl tarafından bastırılan içgüdülerin sembolizminde dile gelenin, doğal iç güdüler yerine konulan kadının sindirilmesi olduğu açıktır. Başka deyişle, insanın nereden geldiğini bilmediği kendi içinden (bilinç dışı) gelene aciz ve zayıf oluşunun ifadesi olan Freudçu ‘tekinsiz’ bir tehdit olarak erkek için kadındır.”

SOKRATES VE CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİ

Cinsiyet eşitsizliğine karşı verilen mücadelenin anlaşılması aynı zamanda Sokrates’in de anlaşılması anlamına gelir. Sokrates bu konuyu doğadaki “logos”u esas alarak açıklar ve bu açıklama eşitliğin doğaya uygun yaşamak anlamına geldiğini söyler bize. Politeia’da Sokrates, Glaukon’a şöyle der:

“Öyleyse dostum, kentin yönetimiyle ilgili, kadına yalnızca kadın veya erkeğe yalnızca erkek olduğu için ait olduğu bir uğraş yoktur ama çeşitli doğal yetenekler her iki canlı arasında benzer biçimde dağılır...”

Sokrates, bazı kadınların ve bazı erkeklerin örneğin beden eğitimi, savaşa katılmak, muhafız veya bilge olmak konusunda doğal uygunlukları olduğunu bazı erkek ve kadınların bu zanaatlara uygun olmadığını ve başka zanaatlara daha uygun olduklarını ifade eder. Ve kuşkusuz eğitim bu doğal eğilimler dikkate alınarak yapılmalıdır. Sokrates uzun bir diyaloğun içinde devam eder:

“Benzer olarak kadın ya da erkek soyuna gelince de hangisi herhangi bir sanatkârlık uğraşına yatkınsa ona göre ayrı ayrı işler vermek gerekir. Ne var ki aralarındaki fark, sadece kadının çocuk doğurması erkeğin de döllemesinden ibaret ise bu onların mesleki yatkınlık bakımından farklı olduğu anlamına gelmez... O halde, daha önce söylediklerimizle mutabık kalarak kadın muhafızlara müzik ve beden eğitimi vermenin doğaya aykırı olmadığı konusunda hemfikiriz.”

İSTENMEYEN KİŞİ OLDU

Kadınların Dionysos kültü vesilesiyle tekinsiz ve bastırılması gereken bir içgüdüden ibaret görüldüğü (hâlâ öyle görülmektedir) bir ortamda, yaklaşık 2 bin 500 yıl önce konuşan bu kişinin neden sofistlerce (safsata ehli), Nietzsche ve benzerlerince nefret edilen kişi ilan edildiğini anlamak zor değil. Sokrates, tam da “kadınlarla erkekler eşit olmalı” dediği için kendisine suçlamalar yöneltileceğini biliyordu. Sonuç idama mahkûm edilmesi oldu.

Ölmeden hemen önce “Keşke sıradan insanlar gibi davransaydın, bunlar olmazdı. Seni neden suçladılar Sokrates?” dendiğinde Delf Mabedi’nde kadın bilge Diotima’yla aralarında geçen konuşmadan söz etmesi insanın kalbine dokunuyor. Diotima ve Sokrates’e derin saygılarımızla, selam olsun!

İlgili Konular: #Sokrates