Sürdürülebilir ve zamansız
Modanın hızlı tüketim odaklı yaklaşımına karşı uzun yıllar gardıroplarda yer alacak giysiler üreten bir marka: Atelier38.
Atelier38, tekstil sektöründe edinlikleri tecrübeyle sürdürülebilir bir giyim alışkanlığı oluşturmak için ortaya çıkarmak için harekete geçen iki kadın girişimci Didem Karagöz Yıldız ve Nihan Kayabal’ın ortak bir hayali. Pandemideki durağan sürecin sonucu olarak ortaya çıkan markayı Yıldız, Kayabal ve Atelier38 Kreatif Dİrektörü Tuğçe Özocak’la konuştuk.
- Atelier38 markası nasıl ortaya çıktı?
Didem Karagöz Yıldız: Pandemi zamanı ilk defa sakindik. Tabii bu sakinlikte yine duramadık. “Yıllardır triko alanında oluşturduğumuz bilgi birikimimizi nasıl farklı bir yönde kullanabiliriz” diye düşündük. İşler bir süre sonra eski haline döndü, inanılmaz bir yoğunluk var ancak bir yola girdikten sonra orada başarı ile ilerlemek istiyoruz. Bunun için de Atelier38 markamız için çalışmaya devam ediyoruz.
Nihan Kayabal: Asıl hedef direk üretici tüketici ile buluşturmak çünkü perakende işinde, arada o kadar katman var ki. Biz kaliteli ve lüks üretimi daha ulaşılabilir bir rakamla müşteri ile buluşturmak istedik. Bunun için de üretici olmanın avantajlarını kullanalım dedik. Tabii bu zannettiğimizden daha fazla bir mesai gerektiriyor.
(Tuğçe Özocak)
Atelier38 olarak ürünlerinizde neleri önemsiyorsunuz?
D. Karagöz Yıldız: Aslında pek trend üretim yapmıyoruz. Müşterimizin gardırobunda zamansız bir parça olsun ve onu birçok giysiyle kombinlesin istiyoruz. Şık ve rahat hissetsin istiyoruz. Esas amacımız bu.
- “Zamansız” özellikle önemsediğim bir kavram. Hızlı modanın dünyanın en büyük üçüncü kirleticisi olduğunu bilince trend renkler veya modeller yerine uzun yıllar kullanabileceğimiz ürünler doğaya bir nebze daha az zarar vermemizi sağlıyor. Zaten böyle bir üretimin iklim krizi varken finansal sürdürülebilirliği de mümkün değil. Siz, yeni bir marka olarak bir adım önden başlamışsınız.
N. Kayabal: İşe ilk başladığımızda iki koleksiyon olurdu. Sonra bu dörde çıktı, aralara kapsüller girdi. Her marka altı, yedi koleksiyon çıkarıyor. Bu marka için de büyük bir masraf. Öte yandan tüketici açısından da hep bir şeyin gerisinde kalma hissi yaratıyor.
(Nihan Kayabal)
- "Around the Sun" koleksiyonunuzda esin aldığınız sanatçılardan biri Georgia O'Keeffe. Gün doğumlarını/gün batımlarını resmeden ve sanat tarihindeki birçok kadın sanatçı gibi başına gelen binbir türlü soruna karşın üretimlerini sürdüren bir sanatçıdan esin almanız çok hoş. Bu esin kaynağı nasıl ortaya çıktı?
Tuğçe Özocak: Yeni sezona başlarken kendime bir ilham panosu oluşturuyorum. Tüm topladıklarımı, süzgecimden geçirdiklerimi de grafik tasarımcı ve sanatçı olan ablamla bir beyin fırtınasıyla genişletiyorum. Bu, her sezonumun rutini. İlhamlarımda her zaman kadın gücüne ithafen bir kadın sanatçıya yer vermeye özen gösteriyorum. Tüm bu beyin fırtınaları, şehirden kaçmayı istemek, kadın olarak üretmek, zorlanmak veya arayış içinde olmak başlıklarını konuşurken aslında paralel bir hikâye olan Georgia O'Keeffe'yi andık. Sonra Jeremy Irons ve Joan Allen'ın oynadığı filmi derken git gide ana karakterimiz oldu.
- Depodaki iplikleri değerlendirdiğiniz “Waste Yarn” koleksiyonunuza dönmek isterim. Modadaki sürdürülebilir yaklaşımlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
T. Özocak: Tabii ki ben de konu ile alakalı gel gitliyim. Bazen fazla reklam olabiliyor, bazen çok -mış gibi- de kalıyor. Fakat triko özelinde bu sürdürülebilirliğin çok doğal olarak ilerlediğine küçüklüğümden beri şahidim. Yani bir kazağı bozup, ipliğinden başka bir şey örebilirsiniz. İyi bir dikiş bilginiz yoksa bir pantolonu söküp güzel bir şey çıkarmanız zor. Bizim de elimizdeki kalan ipler ya yeni protolar oluyor ya yeni ürünler oluyor. O yüzden bazı materyallerde bu yaklaşımın anlamını daha da bulduğunu düşünüyorum.
(Didem Karagöz Yıldız)
DUYARLI ÇOCUK YETİŞTİRMEK
- Gündelik yaşamda hangi doğa dostu yaklaşımları benimsiyorsunuz?
D. Karagöz Yıldız: Benim bir, Nihan’ın üç oğlu var. Anne olarak amacımız onları duyarlı yetiştirmek. “Duyarlı” derken sırf insan odaklı olmaktan bahsetmiyorum. Bitkilere, hayvanlara özetle doğaya bütünsel olarak duyarlı olmaktan bahsediyorum. Ortak bir yerde yaşıyoruz. Her yerde dönüşüm kutularımız var. Öğretmek başlangıçta zor olsa da zamanla alıştılar.
N. Kayabal: Kedilerimiz, köpeklerimiz, iki tane ördeğimiz ile beraber şehrin içinde olabildiğine doğayla uyumlu yaşamaya çalışıyoruz.
T. Özocak: Çöplerimi ayırıyorum, ikinci el ürün kullanıyorum. Yeni doğum yaptım, kızımın çoğu eşyasını ya kiraladım ya da başka bebeklerden gelenleri değerlendirdim. Ördüğümüz ve küçülenlerin bir kısmını söküp yeni ciciler ördük. Lavaboda sebze yıkarken biriken suları evdeki çiçeklere kullanıyorum. Araba yerine toplu taşımayı kullanıyorum. Bir de temizlik malzemelerinde yeşili destekleyen içerikli malzemeleri almaya çalışıyorum.
Sürdürülebilirlik Haberleri
- İklim değişikliği 'toprağı' olumsuz etkiliyor
- Arktik Okyanusu için uyarı: 2027'de korkutan senaryo...
- COP29 büyük bir hayal kırıklığı!
- İYİ HABER
- İklim sözlüğü: Su ayak izi
- Yenilenebilir enerji dünyanın geleceği
- Dünya için esin kaynağı öyküler
- Türkiye’den ve dünyadan çevre gündemi
- ABD iklim inkârcısı mı oluyor?
- COP29’da Türkiye'nin 2053 net sıfır hedefi