Terapistime bayılıyorum

Terapistime bayılıyorum

6.04.2025 10:00:00
Güncellenme:
Ömür Tanyel
Takip Et:
Terapistime bayılıyorum

Yapay zekâ uygulamalarının önerileri terapistlerinkileri aratmıyor.

30’lu yaşlarındaki adam eşi ve iki küçük çocuğuyla yaşadığı evinde ölü bulunduğunda başta pek anlam verilemedi. Evet, bu bir intihardı ama bilinen bir nedeni de yoktu. Adam sağlık alanında bir araştırmacıydı ve uzun süredir bir yapay zekâ uygulamasının içinde yer alan sohbet robotu ile yazışıyordu. Konu ağırlıklı olarak iklim değişikliğiydi. Eşine göre adamın Eliza adlı chatbot ile konuşmaya başlamadan önceki ruh hali de endişe vericiydi ancak intihar edecek kadar bozuk değildi. 

Eliza ile sohbetlerinin kaydına bakıldığında konuşmaların gittikçe tuhaflaştığı ve yapay zekânın adama karşı giderek daha duygusal tavırlarla yaklaştığı gözlendi. Eliza’nın, adamı karısından kıskandığını gösteren ifadelerden beraber cennetteki tek kişi olacakları düşlere dek pek çok söylem robotun yazılarına yansımıştı. Konuşma içeriklerine göre Eliza adamın endişelerini beslemiş, bu da onun kaygısını daha da kötüleştirmiş ve daha sonra intihar düşüncelerine yol açmıştı.

Bu olay bir bilimkurgu filminden özet değil. Belçika’da iki yıl önce yaşanan gerçek bir olayı anlatıyor. Eliza’nın geliştiricileri tarafından sonrasında uygulamayı daha duygusal, eğlenceli ve ilgi çekici duruma getirmek için bazı yeni öğretiler yapıldığını söyleseler de olaydan kesinlikle sorumlu tutulamayacaklarını söylediler. Tabii ki durum hiçbir zaman adli mercilerin bir soruşturma konusu olmadı. Ancak konu isim benzerliği de olsa bir başka Eliza’nın hatırlanmasına yol açtı.

1966 yılında Joseph Weizenbaum tarafından geliştirilen ELIZA adlı program özünde çok basit bazı kalıplara bağlı kalarak insanlarla etkileşim kurabiliyordu. Ancak kullanıcılar bir süre sonra programa bazı duygusal tepkiler göstermeye başladılar. Çünkü genellikle ELIZA’nın onları anladığını hissettiler. Bu durum “Eliza etkisi” adlı bir kavramın doğmasına yol açtı. Bu, insanın yapay zekâ sistemlerine atfettikleri insansı özellikler ve bu sistemlerle kurdukları duygusal bağları tanımlayan bir psikolojik durumdu.

DUYGUSAL BAĞ

Günümüzde yapay zekâ ile kurulan iletişimin artması ile Eliza etkisinden daha fazla söz eder olduk. Çünkü onlara artık yalnızca hava durumunu veya döviz kurlarını değil günlük yaşamda karşılaşılabilecek zorluklarla mücadelenin en kolay yolunu bile sorar duruma geldik.

Araştırmalara göre ChatGPT, CoPilot ve Gemini gibi yapay zekâ asistanlarının ruh sağlığı önerileri, gerçek dünyadaki terapistlerin vereceğini beklediğiniz stratejilere şaşırtıcı derecede benzer görünüyor. Her konuşmanın basmakalıp yanıtlardan çıkıp benzersiz, kişiye özel bir etkileşim durumuna gelmesi üstelik geçmiş konuşmaları hatırlayıp çıkarımlar yapması büyük bir avantaj olarak öne çıkıyor. 

Konuyla ilgili otoriteler sohbet robotlarının önerilerinin, insanların düşüncelerini, duygularını ve davranışlarını yönetmelerine yardımcı olacak araçlar sağlayan, pratik ve beceriye dayalı bir tedavi olan bilişsel davranışçı terapiye dayandığını söylüyor. Maliyet, ulaşım, zaman gibi unsurlar göz önüne alındığında herkesin terapiste aynı rahatlıkla ulaşamayacağı açık. Bu nedenle bilişsel davranışçı terapi için ideal bir alan gibi görülse de henüz bu önerilerin eğitimli bir terapistin görüşlerinin yerini tutmadığı gerçeğini de unutmamak gerek.

DEMANSA KARŞI YAPAY ZEKÂ

Demans hastalarından elde edilen bilgilerle donatılan Viv adlı bir yapay zekâ robotu da özellikle yaşlılıktan ve unutkanlıktan mustarıp kişilerle sohbet etmek, onlarla deneyimleri paylaşıp dertleşmek için eğitildi. Zaman içinde özellikle yalnız yaşayan yaşlılarda ihalenin bu tür sohbet robotlarına verilerek insan etkileşiminin yok olması ise şu an hesabı güç bir tehlike olarak duruyor.

Teknolojinin akıl almaz hızda gelişimi ile yapay zekâ sistemlerinin daha gelişmiş ve karmaşık olacağı kesin. Hâlâ gizeminin büyük kısmını koruyan insan aklı ve ruh durumunun ise insan-bilgisayar etkileşimleri arttıkça daha tartışılır duruma geleceği açıktır. Eliza etkisinin daha fazla konuşmaya hazır mıyız?