Great Place To Work Üst Yöneticisi (CEO) Eyüp Toprak, çalışan deneyiminin sadece insan kaynaklarının değil, tüm organizasyonun performansını doğrudan etkileyen stratejik bir unsur olduğunu söyledi. Toprak, “Yüksek güven kültürü inşa eden şirketlerin, çalışan başına gelirlerinin global ölçekte 8,5 kat daha fazla olduğunu görüyoruz” dedi.
Toprak, Türkiye’de çalışan deneyimi anlayışının son 10-12 yılda önemli bir dönüşüm geçirdiğine dikkat çekerek, maaş ve yan hakların ötesinde, kurumsal kültür ve liderlik yaklaşımının da işveren tercihinde belirleyici olduğunu vurguladı.
2024 yılında 600 şirketle gerçekleştirdikleri çalışmada, sadece 170’inin sürdürülebilir güven kültürünü oturtabildiğini belirten Toprak, şirketlerin yüzde 40’ının güven endeksinde düşüş yaşadığını ifade etti. Buna karşın, kimya, teknoloji ve üretim sektörlerinde olumlu gelişmeler gözlemlendiği belirtildi.
Toprak, psikolojik güvenlik ve esenlik kavramlarının güven temelli kültürün temelini oluşturduğunu belirterek, "Çalışanlar, artık kurumsal samimiyet ve şeffaflığa çok daha fazla önem veriyor. Kendilerini özgürce ifade edebildikleri ortamlarda bağlılıkları da artıyor" dedi.
YAPAY ZEKÂ KULLANIMI
Yüksek güven ortamı sağlayan şirketlerde yapay zekâ gibi yeni teknolojilere adaptasyonun daha kolay olduğunu vurgulayan Toprak, “Güvenli ortamlarda çalışanların yüzde 67’si yapay zekâyı fırsat olarak görüyor. Bu oran düşük güven ortamlarında sadece yüzde 22” bilgisini paylaştı.
Kurumsal dönüşümün liderlik kararıyla başlaması gerektiğini ifade eden Toprak, “Kültürel dönüşüm yukarıdan başlar ama tüm organizasyonu etkiler. Güçlü kurumlar, çalışanlarının sadece sesini değil, o sesin tonunu ve beklentisini de anlayarak harekete geçer” dedi.
Genç çalışanların ücret kadar, fikirlerini ifade edebilecekleri anlamlı bir çalışma ortamı aradığını kaydeden Toprak, bu beklentilere karşılık veremeyen kurumların yetenek kaybı riskiyle karşı karşıya kalabileceğini söyledi.
Toprak, “Çalışan deneyimi artık sadece İK’nın değil, tüm liderlerin gündeminde olmalı. Bu deneyim, veriye dayalı içgörülerle sürekli gelişen bir yolculuk olarak yönetilmeli” değerlendirmesinde bulundu.