142 No’lu Otobüs’ün laneti
Albertalı Bayan Nicky Scott, daha geçenlerde Yeni Zelanda’daydı; dönmüş, şimdi de Alaska’ya gidiyor. Nicky’yi eski işyerimden tanıyorum, otuzlarında, serüven düşkünü, boy pos yerinde, sportmen bir kadın; şimdiye kadar tanışmadık ama kocası da öyleymiş. Dağa çıkar, kayak yapar, köpekbalıklı denizlerde şnorkelle gezer, taşkın nehirlerde kürek çeker, yamaç paraşütü kesmez onu, hani şu ayağa bağlanan iplerle uçurumdan aşağıya Bungee jumping var, gider onu yapar; dur durak bilmez bir kız!
Bu kez gideceği yer Alaska’daki 80 km’lik arazi yürüyüş parkuru olarak bilinen The Stampede Trail yolunda gezinip meşhur, lanetli, büyülü otobüsü bulmak ve orada selfie fotoğraf çekmek. Bir tesadüfle sık uğradığım kafede karşılaştık, anlattı. Ne diyelim, “İyi şanslar” dedik; gideceği istikamet ve ulaşmak istediği otobüsün geçmişi fenadır. Batıl inanç besleyecek değiliz ama şimdi anlatacaklarımızdan sonra, zinhar oraya adım atmazsınız...
Ulaşmak istedikleri bu terk edilmiş, hurda otobüsün uğrunda ölenler oldu ve daha geçen hafta, Beyaz Rusya’dan tek başına serüvene çıkmış Veranika Nikanava adlı 24 yaşındaki genç bir kadının bu uğursuz otobüse ulaşmak pahasına hayatını kaybettiği haberi geldi; Nicky’nin haberi yokmuş, benden duydu. Ben de felaket tellalı gibi anlattım.
Veranika, evvela Alaska’daki “Denali Ulusal Tabiat Parkı’na” komşu 30 bin nüfuslu Fairbank şehrine gidiyor, oradan 150 km. kadar güneydeki sözünü ettiğimiz dağ-arazi yürüyüşü parkuruna ulaşıyor; tek başınadır. Cesur kadın! Amacı, 1963 yılında buraya mıcır dökerek yol yapmaya gelmiş Amerikan şirketine hizmet eden, Fairbank Belediyesi toplu taşıma aracı, 142 Nolu otobüsü bulmaktır.
Otobüs, 1946 yapımı, Amerikan filmlerinden hatırlayacağınız Blue Bird model otobüslerin benzeri olan bir lenduha. Terk edildiği yer, köprüsü olmayan nehirler arasında kalmış bir adacık. Otobüsü kurak mevsimdeyken oraya kadar sürmüşler, aksları kırılınca çekici getirmeye değmez deyip bırakmışlar. Sonra nehir taşmış, kar yolları kapamış, yıllar geçmiş, otobüs de öylece kalmış. Ardından motorunu birileri gelip parça parça sökmüş, gitmiş. Tam bir hurda! İn cin top oynar yerde bir otobüs enkazı bu...
Filme de konu oldu
Bu işin evveliyatı var, ilk olarak, 1992’de bir başka maceracı Amerikalı, Chris McCandless bu otobüse ulaşıyor, gider gitmez önüne geçip bir gezginci-kâşif fotoğrafı da çekiyor kendi başına. Amacı orada yaz ayları boyunca kamp yapıp bir süre kafasını dinlemek, doğaya karşı meydan okumak. Tam teçhizatlı gelmiş, çadır kurmuş, yanında bir tüfek de var avlanıyor, okumakta olduğu birkaç kitap çantasında; demek uzun kalacak. Bu kitaplardan birisi, 19. yüzyılın ormanlarda tek başına yıllarca yaşamış Amerikalı yazar ve filozofu Henry David Thoreau’nun ormana ve yalnızlığa dair eseridir. Üç ay kalıyor fakat Alaska’nın yaklaşan kışını ve 142 Nolu otobüsü kuşatan Teklanika Nehri’nin aniden kabarıp yolları keseceğini hesaba katmıyor. Ondan bir daha haber alınamıyor ve ailesi de Chris’in bir başka yerde olduğunu düşünüp sağa sola haber salıyor. Bir yıl sonrasındayız; geyik avına çıkmış avcılar, 142’nin içinde, uyku tulumunda cesedini buluyorlar. Bu kısmını anlatmayalım; anlatanı var ama... Amerikalı yazar John Krakauer felaketle sonlanan bu öyküyü romana aktarıyor, Hollywood’un ünlü yapımcısı ve aktörü Sean Penn, romandan kaynaklı bir film de yapıyor: “Into the Wild!”
142 No’lu otobüs böylelikle şöhret olunca Alaska’ya gidip başını belaya sokmak isteyenlerin sayısı artış gösterir. Sosyal psikologlar ulaşılamayanı keşfetmek biçimindeki bir takıntının tarifiyle açıklamakta bu tutkuyu. Özellikle doğa sporlarına meraklı gençlerin pek çoğu bu etabı tamamlamak, oraya kadar gidip salimen geriye dönmek azmindedir. Fakat Alaska park güvenlik ekipleri bugüne kadar çok sayıda kazazedeyi yoldan, nehirden, dağdan bayırdan toplamış bulunuyor. 2010 yılında bir ölüm vakası daha var, nehri geçerken hayatını kaybetmiş. Park sorumlularına göre her sene yüzden fazla meraklı buraya ulaşıyor ya da ulaşmak isterken, vazgeçip geri dönüyor. Hemen her yıl, 142 No’lu otobüse ulaşıp hacı olmak uğruna yola çıkanlar arasından yirmi-otuz civarında yaralı, kolu bacağı kırık yahut yabani hayvan saldırısına uğramış insan da hastaneye kaldırılıyor. Ve son olarak genç Belaruslu kadının boğularak ölümü duyuluyor.
Nicky’ye bunları anlattım, yüzünden bir bulut karanlığı geçti, sonra kendini toparlayıp “Fırtınasız hayat olmaz!” dedi; sözünü pek filozofça buldum. “Uslu dur evladım’” denince gözüne baka baka yaramazlık eden haylaz çocuklar gibi güldü, vedalaştık; dönüşünü bekliyorum.
senolasenola@gmail.com
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- Colani’nin arabası
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Milletvekilleri Genel Kurulu terk etti!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama