Bir vakitler Monroe
Amerikan sinemasının ve 20. yüzyılın ikonik-epik karakteri Marilyn Monroe hâlâ yaşasaydı şimdi 92. doğum günü pastasında mum üfleyecekti. Fakat Marilyn, 36 yaşında intihar edip öldüğü için kolektif belleğimizde sürekli genç bir kadın olarak kalmıştır. Onun 36 senesine ait binlerce fotoğrafın bazıları da Alberta Eyaleti’nin dünyaca ünlü dağ sporları ve tatil yeri olan Banff’te çekilmiştir, üstelik Marilyn’in koltuk değnekli halidir.
Vazektomi aracı geldi!
Bir süredir Kanada’nın caddelerinde, meydanlarında eskiden hiç görülmemiş, alışılmadık araçlar dolaşıyor: Vazektomi aracı!
Halkın hizmetinde bir oyuncu
Komşum Mr.Harold, ¨Ukrayna Başkanı Zelensky’yi komedi dizisinde muhakkak izle¨ dedi. Söz dinlerim, bahçedeki sohbetin ardından eve girip hemen ekran karşısına geçtim.
Ayın karanlık yüzü
Hani küçük çocuklar karanlık odaya girince bir panik hissiyle arkalarına bakmadan yel yepelek sıvışırlar ya; bakmayın siz, büyükler de biraz öyledir.
Amerika’nın imparatoru!
Liverpool şehrinden İngiliz göçmeni kapı komşum Mr. Harold, benim Kanada yazılarıma göz kulak olmaya niyetli galiba. O nedenle, gazete editörü gibi mesuliyetler üstleniyor, kendine iş icat ediyor. Emeklilik halleri diyebilirsiniz!
Dünya altüst oldu!
Karayipler’in küçük ada ülkesi Barbados’un geçen ay sonunda İngiltere’den ayrılıp bağımsız bir cumhuriyet olmak üzere kutlamalar yaptığı sıra, Kanada’nın antimonarşistleri biraz ümitlenmiş olmalı. Ne zamandır, Kanada’nın Devlet Başkanı olan İngiliz Kraliçesi II. Elizabeth’i koltuğundan uzaklaştırmaya çalışıyorlar.
Hırlı hırsız komşular gitti
Kuzey Amerika’daki şehirlerin neredeyse tamamı kareli metot defteri üzerine oturtulmuş gibidir; eğik bükük sokağa seyrek rastgelinir. Edmonton da öyledir. Çıkmazı dahil tüm sokaklar, caddeler, bulvarlar numaralıdır.
Kibar hırsızları nerede aramalıyız?..
Fransızların “Kibar Hırsız” dediği sosyete fareleri bu yıl yine boş durmadı.
Küresel kısalma endişelendiriyor
Fizik denklemi kafamda kurdum ya ağzında bakla ıslanmayanlar gibi duramadım, gidip, elli yıl evvel Liverpool’dan buraya göç etmiş komşum Mr. Harold’a yetiştirdim. “Yok canım”, dedi, “öyle olsaydı, dünya soğusa hepimizin boyu uzardı.”
Sarı sıcak bastı buraları
Uykuya düşkünlere, Kanada’da yaz eziyet demektir. Arktik kuzeye doğru geceler kısalır. Edmonton ile Kuzey Kutbu arası 4 bin km; hepsi Kanada. İlk arktik enlem dairesi bin km sonra. Haliyle yazın, geceler saat 23.00’te başlıyor, sabahın ilk kuş sesleri 03.30’da işitiliyor.
Hırsızın yüreği taştandır
Sadece bizde âdettir sanıyordum, meğer bütün dünyada öyleymiş: Ne vakit salgın, savaş tehditi gibi felaketler kapıya dayansa makarna rafları boşalırdı, oysa şimdiki salgında bu kez tuvalet kâğıdı kıtlığına kıran girmişti. Salgın hızını kesti, Kanada’da makarna ve tuvalet kâğıdı şimdi bol, lakin kıtlığı çekilen öteki şey “bisiklet” oldu.
Ağustosböcekleri ve tavuk sevdası
Ağustos gelmeden, böcekleri erken geldi. Birkaç haftadır, Kanada’nın güneyinde, ABD’de ağustosböceği cinsinin her 17 senede bir uzun uykusundan uyanıp kozasından çıkan “Brood-X” türü ortalığı istila etti; ben diyeyim milyarlarca, siz deyin trilyonlarca...
Altın pas tutmaz...
Buralarda havalar biraz ısınır gibi oldu. Çok güvenmemeli, o yüzden kışlıkları henüz naftalinlemedik. Haziranda kar yağdığını da bilirim. Geçen hafta, hava ısırmıyordu. Tam gezmelik zaman! Komşum Mr. Harold geçen pazar günü birlikte nehir boyunda gezinti teklif etti; doğa yürüyüşü... Ben İstiklal Caddesi’nde gezmeyi severim, çalı çırpı değnekleyerek dolaşmayı sevenlerden değilim ama kabul ettim.
Bir casusumuz eksikti...
Bunca şeyden sonra anladım ki bu dünyada rahata ermek mümkün değil! Biri bitse öteki sıraya giriyor: Baksanıza, salgınla uğraşırken, Kanada’da başımıza casus belası da çıkmış.
Hışt hışt sesi gelmezse fena!
Bu Covid-19’un gitmediği yer yok; kar, buz, fırtına dinlemiyor! Kanada’nın Kuzey Kutbu civarındaki, haritada arasanız kolayca bulunmaz, ortalama sıcaklığın eksi 40 derecelerde dolaştığı Arviat isimli bir küçük kasabaya da ulaşmış bulunuyor.
Jane yakında evleniyor
Kırk yıllık İngiliz göçmeni, on yıldan beri benim yan komşum, ortak bahçelerimizde sohbet arkadaşım Liverpoollu Mr. Harold’u böyle bilmezdim; meğer dedikoduculuğu da varmış.
Havanın sicil memuru
Biz yine şanslıyız, oturup kalkıp şükretsek yeridir. Edmonton eksi 20 derecelerin altına henüz inmedi. Fakat Kanada’nın “Sarıkamış” damarı bir kez tutmuş bulunuyor; eksi 40’a cıvayı düşürmüştür. Kapı komşum Mr. Harold, 40 yıl evvel İngiltere’nin Liverpool’undan göç ettiğinden beri yılları sayıyor, hangi sene berbattı anlatıyor, buzlu havanın sicil memuru gibi memleketin Annus Horribilis’ini ondan işitiyorum.
Alaska dediğin işte şurası...
Alaska dediğin, eski İstanbul sinemalarında antrak olup 15 dakika ara verilince, satıcıların “Alaska dondurma” diye salonda gezinip sattığı çikolatalı çubuk değildir.
Mahallemizden mektup
İşimiz zor, haber kıtlığına kıran girdi, ne bulup ne yazacağız! Varsa yoksa salgın, virüs; ortalık da iyice kapalı, eve tıkıldık kaldık... Bir yerlere çıkamayınca komşum Mr. Harold ve eşi Mrs. Thelma’yla idare ediyoruz ama bunun da bir haddi var, tabii... Edmonton kar ve virüs altında, diz boyu kardan sokağa zaten çıkılacak gibi değil, hem çıksanız gidip bir kahve içilecek yer bile yok. Starbucks’ların servis penceresi açık; arabanda kahve içeceksen, git!
Aslan yürekli Mr. Harold...
Kar bu sene ekim ortasında erken yağdı, biraz yerde süründü, caka sattı, sonra gitti ama ardında eksi 10 derecelerde soğuk bıraktı. Karın devamı gelir nasılsa; bekliyoruz.
Sosyalizm geliyor savulun!..
Sabah sabah cadde tarafından pata pata gürültü geliyor; daha kargalar kahvaltı etmemiş olmalı, üstelik ben uykumdayım. Bu saygısızlığı cezalandırmak için evvela caddeden gelen sesin kaynağını bulmalı. Evimin önü cadde, arkası da caddeye açılan otopark alanı. Sesi önce algılamaya çalışıyorum, bu bir iş makinesi, asfalt delen matkap yahut bir bıçkı sesidir. İyi, sesin kaynağını anladık! Şimdi ses hangi taraftan geliyor diye uyur uyanık tahmin yürütüyorum.
Kadınlar yönetse daha iyi
Gazetemizin üretken yazarı Mustafa K. Erdemol’la yazışıyorduk; sordum: Yakın zamandaki yazılarının birisinde ‘Kadınların dünyayı daha iyi yönettiğini’ söyleyen yahut bu anlamda bir cümlesi vardı, hatırlıyorum ama bulamamıştım, arşivine bakıp bana yazı başlığını iletmesini rica ettim. “Mahmut Hocam, bulamasam da doğru bir şey söylediğin için katılıyorum, yazmışım varsayalım” demez mi!
Göstermek gibi olmasın...
Fethiye’den e-posta göndermiş bir okurum, “Hep komşunuz Mr. Harold ve eşi Mrs. Thelma’dan bahsediyorsunuz, sizin başka komşunuz yok mu” diye soruyor; haklı. Sanki arka bahçenin sol tarafı İngiltere’nin sanayi ve tersane kenti Liverpool’dan 50 sene evvel göç etmiş İngiliz Mr. Harold ile eşi Mrs. Thelma’ya ait, sağ yanı boş.
Arka bahçede konudan konuya
Komşum Bay Harold ve eşi Bayan Thelma iki hafta evvel çıktıkları kamping tatilinden döndüler, aramızdaki tahta perde neşelendi. Ne de olsa komşu komşunun külüne muhtaç; iki komşu, biz iyi geçiniriz.
Aşk olsun çocuk...
Kanadalı olacaksan çadır kurmayı bileceksin arkadaş; kamp ateşi yakmayı da, kanoyla kürek çekmeyi de, ormanda iz sürmeyi de... İlkokuldayken izci kolundaydım, kıyafetim bile vardı, düdüğüm ve kör cinsten bir çakı üstümde takılıydı... Ama hasbi geçmiş olmalıyım, şimdi izci düdüğü öttürmekten başkasını hatırlamıyorum.
Yusufçukları bekliyoruz...
Alberta’da yaz sivrisineklerle geçiyor; haziranda başlar, temmuz ortasına kadar böyledir. Kanada’da doğal yaşam adına haşarat ilaçlaması yapılmaz, bizlerden semirip çekirge büyüklüğüne ulaşan anofel sivriler ortalıkta cirit atar.
Adadaki krallığını bir canavar koruyor
İngilizcede bir deyiş var, “news junkie” diyorlar haber müptelasına. Bu kimdir derseniz, Edmonton’da parmakla beni gösterebilirsiniz, bir de 60 yıllık Liverpool göçmeni komşum, İngiliz Mr. Harold’un eşi Thelma’yı. Bir farkla ki, ben sağcı solcu demeden bütün gazetelere aboneyim, Bayan Thelma buranın “Cumhuriyet”i diyebileceğimiz Globe&Mail gazetesi okurudur.