Adnan Oktar, İsrail gazetesinde... 'Müslüman seks tarikatı'
İsrail'den Haaretz gazetesi, bir dönem Adnan Oktar'ın yanında olan ancak saha sonra ayrılan 'mağdurların' görüşlerine yer verirken, Oktar'a da mikrofon uzatıyor.
<video:945417>
İsrail'de çıkan Haaretz Gazetesi, Adnan Oktar'ı yazdı. Oktar'ın Haberde, "Adnan Oktar’ın lideri olduğu dini seks tarikatı nitelemesi" yapılıyor.
Haaretz haberinin Türkçe çevirisi şöyle:
Fulya, 36 yaşında Türk bir kadın. Uzun boylu, zayıf, kısa ve platin sarı saçları, ela gözleri, kalemle çizilmiş kaşları ve dolgun dudakları var. İstanbul’un Avrupa yakasındaki gözde semtlerden Bebek’te şık bir restorana girdiğinde neredeyse tüm gözler onu izliyor.
Fulya (gerçek adı değil), önemli bir Türk firmasının CEO’sunun kızı, geçtiği yerlerde etrafa yıldız tozu saçsa da mesleği aslında pek gösterişli değil.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın altında diplomatik çalışmalar yapan, kâr amacı gütmeyen kurumların filizlenen bir parçası olarak, Türkiye’yi ziyarete gelen mevki sahibi yabancı delegeleri organize ediyor.
Daha önce Fulya, hem yazılı basın için hem de televizyonda, Türkiye ve Ortadoğu konularında muhabirlik yapıyormuş. Bu sırada ayrıca, on yıldan fazla, Adnan Oktar’ın lideri olduğu dini seks tarikatının da üyesiydi.
Fulya’nın iddiasına göre, başarısızlıkla sonuçlanan ilk kaçış denemesinden sonra, geçtiğimiz dört yıl boyunca, kendine özgü bu tarikatin tutsağı olmasına rağmen, bir yandan muhabir olarak çalışmaya da devam etmiş.
Fulya, çok sıkı gözetlenen, yüksek duvarlı tarikat merkezinde kalmaya devam ederse kaçamayacağını anladığında, Oktar’la kavga etmeye başlıyor. Sık sık tartışıyor. Yaklaşık bir yıl önce Oktar, Fulya’nın tarikatın başka bir evine gönderilmesini emrediyor.
Oradayken Fulya, babasına bir mesaj ulaştırmayı başarıyor ve bir kaçış planı yapıyor. Önceden belirledikleri bir zamanda, pijamalarıyla, sadece kimlik kartını alarak bahçeye koşuyor. Tarikatin elemanları onu yakalamaya çalışırken, babasının onu beklediği arabaya binip kaçıyor.
Fulya ve iki yıl önce tarikatten kaçmış olan partneri Sedat’ın (onun adı da gizli), hikayelerine göre, Adnan Oktar, Amerikan televizyonlarında görülen evanjelist papazlarla, dünyaya çocuk getirilmesine karşı olan bir seks tarikatı liderinin karışımı. Bunların hepsinin de kılıfı İslam’daki tek bir yorum.
1980’lerden beri İstanbul’da bir tür Müslümanlık hakkında vaazler veren 62 yaşındaki Oktar, o günden bugüne kendisini takip eden 300 -kendi deyimiyle- “iyi arkadaş” topladı.
Kendisiyle Şubat ayında İstanbul’da bir araya geldiğimizde bana, “Kadınlar Allah’ın muhteşem sureti,” diye anlatıyor Oktar:
“Dünyadaki en güzel varlıklar. Allah tarafından yaratılmış inanılmaz birer sanat eseri her biri. Tüm hayatları boyunca saygı duyulması, tapınılması, sevilmesi, korunması ve kollanması gereken muazzam varlıklar.”
Tarikatinin en iyi bilinen özelliği ise ‘kedicikler’ dediği, ağır makyajlı, üstlerine yapışan tasarım kıyafetler giyip, kendisiyle televizyon programına çıkan bir grup genç kadın. “Kediler çok şirin hayvanlar, kedicikler daha da şirin. Allah’ın muazzam suretleri.”
Kadınlara yönelik bu tavrı, uluslararası medyadan Oktar için “feminist” tarikat veya “Müslüman seks tarikatı” gibi yorumlar gelmesine yol açtı.
Bu yorumlar, ona karşı açılan davalardan ve tarikat üyelerinin genç kadınları tuzağa düşürüp filme çektiği ve şantaj yaptığı yönünde tanıkların verdiği ifadelerden kaynaklanıyordu.
Oktar ve müritlerine göre yapılan dini etkinlikere katılan 300 “iyi arkadaşı” var. Bir yandan da, televizyon programı, kitapları ve makaleleri sayesinde İslami doktrininin milyonlarca insana ulaştığını ileri sürüyorlar.
Fulya ve Sedat tarikat üyelerinin sayısısnın 200’e yakın olduğunu söylüyor, bunlardan 40-50 tanesi kadın. Tarikat hakkında 2009’da newhumanist.org.uk websitesinde yayınlanan bir araştırma, Oktar’ın “kedicikleri”nin, “kızkardeşler” (sadece Oktar’la seks yapan kadınlar), “cariyeler” (tarikat üyeleriyle paylaştığı) ve misafirler olarak ayrıldığını iddia ediyor. Fulya tarikatin yapısıyla ilgili farklı bir tarif sunuyor:
“Bir soğanın katmanları gibi. Benim gibi kadınlar var. Bize ‘kızkardeşler’ diyorlar. Onun araştırmalarına, yazılarına, websitesini hazırlamasına yardım ediyoruz… Bu kadınlar özellikle çekici olmuyorlar.
Nadiren, eğer güzellerse, televizyona da çıkıyorlar. Ama asıl bir de düzenli olarak televizyon programına çıkan kızlar var. Çok güzeller. Tek yapmaları gereken şey kendilerine bakmak. Ve televizyona çıkıp dans edip, fotoğraf çektirmek.
Onları tanıtım için kullanıyor, ama hiç kimseyle konuşturmuyor. Genellikle biraz aptal oluyorlar. Tehlikede olduklarını anlayabilirler diye dışardan gelen misafirlerle konuşmalarına izin vermiyor.”
“Bir de, bir başka grup var,” diye devam ediyor sözlerine:
“Bu kadınlar para da kazanıyor, ve bu parayı ona veriyorlar. Başka evlerde yaşıyorlar. Belki de ayda iki-üç kez görüyorlar kendisini. Ona bağlılar ama kendi hayatları da var.
Bu kadınları sosyal medyada, tanıtım amaçlı kullanıyor. Bir konuşma yaptığında, odayı doldurmak gerekiyorsa bu kadınlar çağırılıyor.”
Tarikata girmenin kademe kademe olduğunu ekliyor Fulya:
”Bir şeylere inanman için eğitiyorlar, mesela şunu yaparsan Allah’a hizmet edersin, gibi. Bu konuda arkadaşlarınla konuşmanı istiyorlar. Eğer arkadaşın dediklerini kabul etmezse birden aranızda bir boşluk olduğunu hissediyorsun ve gitgide arkadaşlarından uzaklaşıyorsun. Ve tarikattan insanlar sana yakınlık ve güleryüz gösteriyor.”
Oktar, İsrailli bir gazeteciye röportaj veriyor olmaktan çok mutlu. Ama sadece kendi kanalındaki bir canlı yayında yapmak istiyor bunu. Beyin yıkama, devamlı gözetleme, kadınları hapsetme gibi konularla ilgili sorduğum sorulara Oktar, onu suçlayan kişilerle ilgili, “bizimle belki de 20 yıl beraberlerdi ama sonunda bizden maddi bir çıkar sağlayamayacaklarını anladılar ve bu yalanları söylemeye başladılar. Eğer dedikleri doğruysa niye bizimle 20 yıl kaldılar?” diyor.
Canlı yayın bittikten hemen sonra, hangi eski inananların kendini suçladığını Oktar ya da etrafındakilere söylemeden, basın sözcüsü bana Fulya’nın, Oktar’ı övdüğü program kliplerini gönderdi.
Oktar ayrıca orji yapıldığını veya şantaj videoları çekildiğini de inkar etti: “Eğer böyle bir şey varsa neden bunları yasal mercilere sunmuyorlar? Bunlar tutarsız ve mantıksız iddialar.”
Ancak Oktar’ın onu suçlayanlara cevabı bu kadarla bitmiyor:
“Bizden para alamayınca İngiliz ‘derin devleti’nin casuslarından para aldılar. Şimdi o casuslar onlara ne derse onu yapıyorlar. Bunu kanıtlayan belgelerimiz var.”
Peki nedir bu İngiliz ‘derin devlet’i? Bizler gibi internet dünyasının karanlık köşelerinde olanlardan bihaber kişiler için Oktar, koca bir kitap çıkarıyor: Derin devlet hakkında yayınladığı, dünyayı gerçekte yöneten gizli ağı analatan serinin ilk cildi. Ardından ikincisini çıkarıyor, üçüncüsü ise yolda…
“İngiltere’de bir derin devlet yapısı var, MI6 de işin içinde. Yaklaşık 300 kişiden oluşuyor. Bu derin devlet şimdi bize karşı bir kampanya başlattı. İngiliz gizli servisinin birçok önemli ismi Türkiye’ye geldi, MI6’in başındaki hanımefendi de geldi. Birçok kişiyle buluşup bizim hakkımızda konuştular.”
Oktar’ın basın sözcüsü programa çıkmış olan bazı İsrailli figürlerin listesini vermekten de büyük memnuniyet duydu. İlk İsrailli konuk 2011 sonbaharında programa çıkan eski başhaham Ashkenazi, bir diğeri de Meir Lau. Haham Lau, programa bir kez çıktığını söylüyor, ama ne kendisinin ne de müritlerinin Oktar’ı araştırmadığını da itiraf etti.
En azından bazı İsrailli politikacıların ve din adamlarının kendisine olan ilgisinin, Oktar’ın bir başka dini görüşü yüzünden olduğunu biliyoruz: Al-Aqsa Camii hakkındaki görüşleri: “Hıristiyanlar, Yahudiler, Müslümanlar –herkes burada tapınabilir.”
Oktar’ın tarikatının dünyadaki benzerlerinden bir farkı yok aslında: Karizmatik lider genç insanların zayıflıklarından ve yaşadığı kimlik karmaşasından faydalanıyor.
Bir yandan da, Oktar’ın bir tarikat lideri olarak günleri sayılı gözüküyor. Fulya, Erdoğan’la bağlantısı olduğu iddialarının aksine, 2010’da Oktar’ı temize çıkaran tüm hakimlerin hepsinin şimdi hapiste olduğunu söylüyor.
Fethullah Gülen’le ilişkileri olduğu için suçlanıyorlar. Sebep ne olursa olsun; isterse Erdoğan’ın adamlarının Oktar’ı artık kullanışlı bir bağlantı olarak görmemesi, isterse Gülen’le ilişkisi veya isterse Türk yetkililierin hakkında yeterli kanıt toplaması olsun, Oktar’ın üzerindeki baskı artıyor gibi duruyor.
RTÜK kısa süre önce, Oktar’a kestiği cezalar sonucunda uydu yayın ruhsatını iptal etti. Kanalı A9 artık yayından kalktı. Ayrıca Türk yetkililer internetten yayın yapanlara da ruhsat almayı gerektirecek düzenlemeler için bastırıyorlar, -dediğine göre Oktar’ı tamamen susturmak için. Bir de, tarikat üyesi iki kadının babası, tarikat liderini şikayet edip uzaklaştırma kararı çıkarttı.
Beri yandan, Oktar ve ekibi çalışmalarına devam ediyor. İsrailin önde gelen isimlerinin bu “önemli Türk din adamına” (Haham Lau, Oktar’ın kendisine bu şekilde tanıtıldığını söyledi) yapılan ziyaretleri internette.
Ve bir de Sedat’ın öfkeyle sesi titreyerek söyledikleri var: “Biz sadece size içerde neler döndüğünü anlatmak istedik. Çünkü maalesef sizin hükümetiniz ve hükümetinizden insanlar bu adama yardım ediyor, hem finansal olarak hem de başka yönlerden. Bu yardımı almaya devam ettiği sürece, gençlere ulaşmaya ve ailelerini mahvetmeye devam edecekler.”
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 6 asker şehit olmuştu
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi