Artık Fransa'da oyunculuk yapmak istiyorum
Oyuncu, çevirmen ve aşçı Serra Yılmaz. Ona göre yeryüzünde İstanbul'un bir karşılığı olmasa da göçebe gibi yaşamayı seviyor.
Yetenekli bir oyuncu, deneyimli bir çevirmen ve mükemmel bir aşçı... Entelektüel, esprili ve duyarlı... Kısaca Serra Yılmaz...
“Şekerpare”den “Anayurt Oteli”ne, “9”dan “Cahil Periler”e... Tam 26 yıldır onun kalbi sinema için atıyor. Serra Yılmaz’ın sahne serüveni ise daha eski. İlk sahne deneyimi, 1977’de “Gün Dönerken” ile Dostlar Tiyatrosu çatısı altında gerçekleşti, son beş yıldır da İtalya’da tiyatro yapıyor.
Türkiye’de pişip, yetişen, yakın dostu Ferzan Özpetek’in filmleriyle İtalya’da ünlenen Serra Yılmaz’ın yeni hedefi ise oyunculuk hayatını Fransa’da sürdürebilmek.
Yıllar önce yakalandığı kanseri savaşarak yenen, yaşamayı ve yemek yapmayı deliler gibi seven Serra Yılmaz, başbakan, cumhurbaşkanı ve hatta Papa 16. Benedict’e tercümanlık yapacak kadar donanımlı bir çevirmen.
Serra Yılmaz, “Yeryüzünde İstanbul’un bir karşılığı yok” dese de bir göçebe gibi yaşıyor, onun bir ayağı Fransa, diğer ayağı hep İtalya’da... Serra Yılmaz’ı hazır Cihangir’deki güzelim evinde yakalamışken sohbet edelim dedik.
Sinema seyircisi bilinçlendi
- Sinema adına yeni projeleriniz var mı?
Önümüzdeki hafta “Gölgesizler” adlı filmi vizyona girecek olan Ümit Ünal’ın benim için yazdığı “Sultan Mutfakta”yı bu yıl çekeceğimizi umuyorum. Genç bir İtalyan kadın yönetmenin bir romandan adapte ettiği ilk filmi, “Victoria Meydanı’nda Bir Asansör İçin Medeniyet Çatışması”nda oynadım. Bu film ya yazın ya da sonbaharda gösterime girecek. Türkiye ve İtalya’da çalıştım artık Fransa’da oyunculuk yapmak istiyorum. Türkiye’deki sinema seyircisinin giderek bilinçlendiğini ve Türk sinemasının bir dönüşüm içerisinde olduğunu söylemeliyim. Bugünlerde !f İstanbul 8. AFM Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali’nin Keş!f Jürisi’ne başkanlık yapacağım (jürinin diğer üyeleri ise ünlü İtalyan korku sineması rejisörü Dario Argento, Motosiklet Günlüğü filmiyle Oscar’a adaylığı kazanan senarist Jose Rivera, Amerikan bağımsız sinemasının tanınmış prodüktörlerinden Molly Hassell ve Fransız Le Monde gazetesinin saygın eleştirmeni Thomas Sotinel.)
- Ünlü konuklarınızı ağırladığınız bir yemek programınız var ve son dönemde “Yemekteyiz” çılgınlığı yaşanıyor. Yemek yapmak size neyi ifade ediyor?
TürkMax’da’da yayınlanan “Temel İçgüdü” adlı programım sürüyor. Yemekteyiz’i ise izlemedim çünkü evimde televizyon yok. Aslında mobilyası da var, demek ki yakında bir televizyon almalıyım (gülüyor). Sevdiklerim için yemek yapmayı çok seviyorum. Yemeğin bir çeşit hediye olduğuna inanıyorum. Kalabalık sofralar da güzeldir, Paris’te yaşayan sevgilimle baş başa yemek yemekte... (Serra Yılmaz, yemek yapma yeteneğini saray cariyesi anneannesinden kapmış.)
- Örneğin siz aynı zamanda bir tercümansınız.
Çok eskiden Fransızca öğretmenliği yaptım. O sabit bir işti ve sorumluluğu çok fazlaydı. Düşünün bir okulda öğretmensiniz, film çekmek için iki ay boyunca sınıfınızdan ayrı kalabilir misiniz? Öğretmenliğin ardından biraz da ekonomik nedenlerden dolayı çevirmenlikte karar kıldım. Türkçe ve Fransızca benim ana dillerim, çocukluk arkadaşım İtalyan idi, ben de kendi kendime İtalyanca öğrendim. Tercümanlık, oyunculuğa benziyor, ikisi de konsantrasyona dayalı ve her ikisi de serbest meslekler...
İtalya'da 'Meydan Okuma'
- Yönetmen Ferzan Özpetek’in fetiş oyuncususunuz, nerede ve nasıl başladı bu birliktelik?
Ferzan ile 1997 yılının Ekim ayında Strasbourg’da düzenlenen Türk filmleri festivalinde tanıştık ve dost olduk. Ferzan ile çalışmanın hem avantajları hem de dezavantajları var. Onun filmleriyle İtalya’da, Türkiye’den bile daha tanınır hale geldim. Ama İtalya’da bir yönetmen, beni yalnızca Ferzan’ın oyuncusu olduğum gerekçesiyle oynatmayabilir.
- Şehir Tiyatroları’ndan atıldınız...
Memur anlayışıyla yönetilen ve vasatı aşamayan Şehir Tiyatroları’nın davranış kurallarına uymadım ve oraya ait olarak algılanmadım. Sonuçta kovulmama, küçük adamların iktidarı ve arkadaşlarımın küçük kıskançlıkları yol açtı.
- İtalya’da tiyatro yapmak nasıl bir duygu?
Bu benim açımdan başlı başına bir meydan okuma... İtalyanca benim ana dilim değil ki... Floransa’da küçük bir tiyatroda sahneye koyduğumuz “L’ultimo Harem” (Son Harem), çok beğenildi. Beş yıldır kapalı gişe oynuyoruz. Yakın tarihte de Paris’te Sedef Ecer’in “Sur Le Seuil” adlı tiyatro oyununda, Tilbe Saran ile birlikte oynayacağız. Sahnede olmak müthiş bir keyif ancak film seti daha da muhteşem...
- Oyuncu ve örgütlülük...
Türkiye’de oyuncular daha fazla örgütlenmeli... Aslında sadece oyuncular da değil, tüm film ekibinin sosyal haklar ve çalışma koşulları konusunda seslerini yükseltmesi gerekiyor.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- Edirne'de korkunç kaza