Baroda seçim zamanı: Adaylar kimler?

Dünyanın en büyük barosu olan İstanbul Barosu’nun başkan adayları Cumhuriyet’e konuştu

Yayınlanma: 15.10.2018 - 21:44
Abone Ol google-news

Dünyanın en büyük barolarından biri olan İstanbul Barosu, 40 bini aşkın üyesiyle, hafta sonu yapılacak genel kurulda yeni başkanını belirleyecek. Seçimlerde, yedi ayrı gruptan sekiz aday ve iki bağımsız aday yarışacak. Adaylık yarışında öne çıkan, şimdiki başkan Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu adayı Mehmet Durakoğlu, Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu adayı Hasan Kılıç, bağımsız aday Fikret İlkiz, Özgürlükçü Demokrat Avukatlar grubunun adayı Eren Keskin ve Avukat Hareketi Grubu’nun adayı Başar Yaltı, yargı bağımsızlığı ile OHAL’e ilişkin düşüncüleri ve hedeflerini Cumhuriyet’e anlattı.

Mehmet Durakoğlu: Gelecek için projeler üretilmeli’

Siyasilerin ağzından çıkan yargı bağımsızdır gibi sözler inandırıcı değil. Kimsede buna inanmıyor. Mesela bizler uzun bir süredir siyasal kavramları belirli ağırlıklar içerisinde kullanmaya özen gösteriyoruz, ancak adil yargılama hakkını, masumiyet karinesini ve çelişkili yargıyı bu kadar çok konuşmuyoruz. Çünkü evrensel hukukun genel kabule ulaştırdığı bu kavramlar bu dönem içerisinde, içi tümüyle boşaltılan kavramlar oldu. OHAL’in bizim için ifade ettiği anlam yargıya yeni bir format atıldığı aslında. OHAL, Türkiye’de OHAL’in ilanına neden olan FETÖ ile mücadele boyutunu değiştirdi, özellikle muhalefetin sindirilmesine yönelik bir silaha dönüştü. Bu bağlamda açılan davalar, özellikle savunmaya getirilen kısıtlamalar, davların muhatabı olan insanlar açısından da çok ciddi sorunlar doğurdu. Vatandaşların adalete erişimlerini engelleyen bir tablo çıktı ortaya. Öyle görünüyor ki, bir süre daha Türkiye bu acıları yaşamaya devam edecek.

‘Avukatlık el verme sanatıdır’

OHAL’in ilanından itibaren çok net bir şekilde gördük ki, siyasi iktidarın temel hedeflerinden bir tanesi avukatlardır. FETÖ üyesi oldukları gerekçesiyle çok sayıda savcı ve hâkimin görevden alınmasıyla yeni bir yapılanma gerektiğini ve bu yapılanmanın yargıya yaraşır bir biçimde yapılması gerektiğini söylemiştik. Ancak öyle olmadı. Gelen hâkim ve savcılar tarafgirliği, partizanlığı ifade eden yaklaşımlar sergilendi.

Dünyadaki değişimin avukatlığı etkileyecek bir model getirdiğine tanık oluyoruz. Dijitalleşmenin bazı meslekleri yok edeceği, yeni meslekleri ortaya çıkartacağı ortada. Biz de kendi mesleğimizin geleceğini ön görerek projeler üretmeliyiz. Yeni dönemde bu projelerin peşinden koşacağız. Baro da yeni bir sürekli eğitim merkezi açacağız. Avukatlık el verme sanatıdır. Bu eli verebilecek çok bilgili avukatlar var. Geçen iki yıl içerisinde bazı üniversiteler ile yüksek lisans anlaşmaları yaptık. Meslektaşlarımızın başka alanlarda beceri eğitimleri için gerekli olan eğitimleri sağlayacağız. UYAP okulu açacağız. Baro aidatlarını yüzde 50 azaltacağız. Ayrıca avukatların sosyal hayatına katkıda bulunacak çalışmalar yapacağız.

Başar Yaltı: ‘Güçlü Baro, saygın avukat’

Yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle, otokritik ve anti demokratik bir devlet yapısı ile kanun devleti olmayı bile kabul etmeyen bir kararnameler devleti inşa edildi. 1923 Cumhuriyet’inin yerine fermanlarla, yani tek adamın anlık kararları ile idare edilen siyasal İslamcı bir anlayışla Türkiye yönetmekte. Ülkede sürekli bir OHAL durumu yaşanmaktadır ve bu değiştirilmelidir. Yapılmak istenen, avukatların hak ve yetkilerini filen kullanamaz hale getirilmesi, bu yolla halkın hak arama özgürlüğünün ortadan kaldırılmasıdır. Siyasal iktidar, avukatsız yargı ister. Çünkü avukat yargıda muhalif olmayı temsil eder. İktidarlar muhalefetten hoşlanmaz. Mevcut baro yönetimi zihinsel ve fiziki olarak yorgun düşmüş gözüküyor. Yaşanan siyasi ve hukuki altüst oluşa yalnızca tanıklık etmekle yetiniyor. Bir hukuk kurumu olarak, ülkede rejim değişirken bunu görmezden geliyor. Biz bu anlayışı ortadan kaldıracağız. Temel sorun olarak gördüğümüz, “Güçlü Baro, saygın avukat” ilkesine ulaşmak için baroya yabancılaşmış avukatı baroyla barıştıracağız. Baroyu avukatların yöneteceği bir özelliğe kavuşturacağız. 

Hasan Kılıç: ‘Saygınlığımızı kazanacağız’

OHAL ile birlikte toplumun adalete olan güveni giderek daha da zayıflamıştır. Kamusal düzen toplum üzerinde baskı yaratılarak değil, toplumun adalete olan inancıyla sağlanır. Bireyin hukuk sistemine güvenmediği bir toplumda adaletten söz edemeyiz. Adalete güven ancak hukuk güvencesinin temini ile mümkündür. Keyfi uygulamaların olduğu bir sistemde hukuk güvencesinden, adaletten, hukuk devletinden bahsedemeyiz.
Son dönemlerde yargı ve adalet üzerinde tahrip edici süreçler yaşandı. Sırf mesleklerini yaptıkları için gözaltına alınan tutuklanan avukatlık kanununa aykırı şekilde haklarında işlem yapılan avukatlar unutulmamalıdır ki, vatandaşlar adına bu görevi yürütmektedirler. Görevleri sebebiyle yargılanan meslektaşlarımızı yalnız bırakmamaya devam etmeliyiz.

Bıkmadan çalışacağız

Demokratik hukuk devletinde yargı bağımsız olmalı, siyasal iktidar yargıyı bir dizayn aracı olarak görmemelidir. Bazı mahkeme kararlarından sonra yapılan yer değişiklikleri çok ciddi olumsuz algı yaratmakta ve benzer durumlarda objektif kararlar verilmesine engel olmaktadır. Kimse yargının güvenilirliğini zedeleyecek davranışlar içerisinde olmamalı. Yargıya ve adalete olan güvenin zedelendiği bir sureci acilen ortadan kaldırmalı ve yeniden bu güven duygusunu tesis etmeliyiz.
Meslek itibarının geliştirilmesi, kaybolan saygınlığın yeniden sağlanması ve savunmanın olmazsa olmaz olduğu algısının yeniden yerleşmesi için bıkmadan usanmadan çalışacağız. İtibarlı, özgür, tam bağımsız ve güçlü savunma en büyük projemizdir. Başta genç ve mesleğe yeni atılan avukatların sorunları olmak üzere tüm meslektaşlarımızın ihtiyaçlarına çözüm üreten projelerimizi hazırladıkça hayata geçireceğiz.

Fikret İlkiz: ‘Baro Meclisi artık çözüm üretecek’

OHAL artık hepimizin yaşamında etkili hale dönüştü ve süreklilik kazandı. Hiç kimse böyle bir rejim altında yaşamamalıdır. Zihinlerde içselleştirilmiş OHAL düzeni giderek yaşamlarımızda olağanlaştırılmışsa; durum endişe verici demektir. Yargının “ne kadar” bağımsız olduğu veya “ne kadar bağımlı” olduğu bir ülkede tartışılıyorsa, yargı bağımsız değildir. Hatırlarsanız sadece “bağımsızlık” değil yargının “tarafsızlığı” özellikle tartışma konusu olmuştu. Ne tuhaf ve gariptir ki; Anayasa değişikliğine gidildi. 2017 yılında yapılan Anayasa değişikliği ile “Yargı yetkisi, Türk milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır” şeklinde değiştirilen 9. Maddeye “bağımsız” kelimesinden sonra gelmek üzere “ve tarafsız” ibaresi eklenmiş oldu. Demek ki tek başına “bağımsız” demek yetmedi, daha güçlü bir vurgu yapabilmek amacıyla tarafsızlık esası da Anayasada yer almış oldu.

Eğer yönetim olarak seçilirsek meslektaşlarımızla birlikte yol almalıyız. Birinci işimiz İstanbul Barosu Genel Kurulunu iki yılda bir yapılan genel kurul olmaktan çıkarıp adına ne derseniz deyin süreklilik kazandırarak her ay veya iki ayda bir çalıştaylara, sempozyumlara veya adına mevcut Baro Meclisi diyelim isterseniz; çözüm üreten kurullara çevirmeye gayret göstereceğiz. Eğer insanların hukuki sorunları için başvuru yapacağı bir Baro yaratabilirsek bu ülkenin demokratik hukuk devleti olma inancına katkı sağlamış oluruz. Hukuk ve adalet için yapılacak her çalışmanın olmazsa olmazı avukatlardır ve onların gücüdür.

Eren Keskin: ‘Böyle bir baskı yaşanmamıştı’

Coğrafyamızda OHAL koşullarını birçok kez yaşadık. 15 Temmuz’dan sonra ilan edilen OHAL uygulaması ise bir baskı rejimini doğurdu. Düşünce ve ifade özgürlüğünün bu denli ihlal edildiği, bir dönem yaşanmamıştı. Bugün çok sayıda avukat düşünceleri nedeniyle, ya da siyasi aidiyetleri nedeniyle tutuklu. Bende Özgür Gündem gazetesiyle dayanışma amaçlı genel yayın yönetmeni olmam nedeniyle, 143 davadan yargılanmaktayım. Kendimizi bu kadar kıstırılmış ve öngörüsüz bırakılmış başka bir süreç yaşamadık. Coğrafyamızda yargı hiçbir zaman bağımsız olmadı. Bizler yıllarca yasama yürütme ve yargı kurumlarının militarizme bağlı olduğunu dile getirdik. Ancak yargının içinde bulunduğu durum biraz daha çekirdek adalet ya da derin devlet dediğimiz yapı ile Cumhurbaşkanı ve AKP’nin büyük anlaşması her alanda farklı ve daha etkili baskı oluşmasına neden oldu. Örneğin bir gecede hâkim ve savcıların görevden alınmaları daha önce rastladığımız bir durum değildi. Böyle bir ortamda hukuk mücadelesi vermeye çalışmak gerçekten zor ve yıpratıcı.
ÖDAV olarak listemiz kazanırsa çok başka bir bakış açısı getirip, baroyu demokratikleştirmeyi amaçlıyoruz. Yüzleşmeyi temel alan bir demokrasi anlayışı ile yola çıkıyoruz. Her şeyden önce darbe Anayasası’nı değiştirmek için çalışacağız. 10 kişilik yönetim kurulu üyemizin 7 üyesi kadın. Baroya mor rengi hakim kılmaya geliyoruz. Türkiye’nin altına imza attığı uluslararası anlaşmaların yargıya egemen olması için çalışacağız.

Kocasakal: Mehmet Durakoğlu’nun yanındayım

İstanbul Barosu eski başkanlarından Ümit Kocasakal, İstanbul Barosu seçimi öncesi mevcut başkan avukat Mehmet Durakoğlu’na destek vereceğini açıkladı. Kocasakal, yaptığı yazılı açıklamada, bazı grupların yıllardır baroyu ele geçirmeye çalıştıklarını vurgulayarak, “Herhangi bir fikri ve ilkesel temele dayanmayan adaylıklar ve buna bağlı bölünme görüntüsünün, baroyu ele geçirme özlemi içinde olanlarda bir umut yaratabileceği ve hoş olmayan durumlara yol açacağı kaygısını taşımaktayım” dedi.

Seçime girecek diğer adaylar:  

-Avukat Hakları Grubu adayı Gökhan Ahi: İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Kurucusu olduğu İstanbul Barosu Bilişim Hukuku Merkezi‘nin iki kez başkanlığını yaptı. Aynı Merkez’in Yürütme Kurulu Üyesi, Türkiye Bilişim Derneği‘nin üyesi olarak sivil toplum çalışmaları yürütmekte.

-Ortak Hedef Platformu adayı Cem Kaya Karatün: İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. İstanbul Barosu Avukat Hakları Merkezi’nde 10 seneyi aşkın süredir görev yapmakta.

-Milliyetçi Avukatlar Grubu: Kaptan Yılmaz: İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Adli bilirkişi ve arabulucu olarak mesleğine devam etmekte.

-Baroda Değişim ve Gelişim Hareketi adayı Talat Canbolat: Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalında profesör doktor. 6325 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu, 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu ve 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu bilim komisyonlarında görev aldı.

Bağımsız aday Çiğdem Koç: 9 Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. 2000’den beri avukatlık yapıyor.

 

 

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler