Baykal hükümete yüklendi
CHP Lideri Deniz Baykal, "Bayramı kutlarken unutamayacağımız bu yılın içinde, kendisini ortaya çıkaran, üzüntü verici olayları unutmak mümkün değildir" diyerek 'Kürt açılımı' dahil olmak üzere birçok konuya dikkat çekti.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, bu iktidara dönük bir bölücülük suçlamasının milli vicdanda giderek daha yaygın bir yer tuttuğunu ifade ederek, "Başbakan da bunun altında eziliyor. 'Bölücü biz değiliz, muhalefettir' demeye başlıyor. Böyle boş laflarla kimin bölücü olduğu belirlenemez. Bu iş suçlamayla, karşılıklı hakaretle ortaya çıkmaz" dedi.
Baykal, partisinin genel merkezinde partililerle bayramlaştı. Bayramlaşma öncesi bir konuşma yapan Baykal, "Daha nice bayramları hep beraber huzur, mutluluk, refah, sosyal adalet içinde birlikte kutlayacağımız günlerin gecikmeden ülkemize ulaşmasını diliyorum" dedi. Bayramın buruk bir bayram olarak geçtiğini, vatandaşların ekonomik sıkıntılar çektiğini kaydeden Baykal, "Bu bayramda ben, işini kaybettiği için, işinden atıldığı için, dükkanını kapatmak zorunda olduğu için borcunu ödeyemez hale düşmüş, büyük ekonomik sıkıntıların içinde kıvranan vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum. Onları yüreğimizde büyük bir sorumluluk olarak taşıyoruz. Onların dertlerine, sorunlarına sahip çıkma kararlılığımızı bu vesileyle bir kez daha vurguluyoruz" diye konuştu.
Silivri'ye bayram selamı
Baykal, "Aynı şekilde bu bayramda ekonomik sıkıntıların yanı sıra çok büyük haksızlıklara maruz kalmış, acılar çekmekte olan, hiç hak etmedikleri halde çok büyük hukuksuzluklara maruz bırakılmış olan, bu memleketin dürüst, namuslu aydınlarını, Silivri'de tutuklanmış olan gerçek aydınları, vatanseverleri saygıyla selamlıyorum" diye konuştu.
Bayramın, Başbakan'ın gayretiyle Kürt açılımı tartışmaları zemininde geçtiğini söyleyen Baykal, Başbakan'ın bir telaş, bir heyecanlı çırpınış içinde olduğunun görüldüğünü ifade ederek şöyle konuştu:
"Son olarak da Başbakan, kendisine, iktidara yönelik bölücülük suçlamasının toplum tarafından benimsenmekte olduğu gerçeğini görmüş olduğundandır ki bunu reddetme çabası, gayreti içine girmiştir. Bu konuşmalarında bölücülükle ilgili olarak bir üslup sertleşmesi, bir karşılıklı suçlama içinde bir tartışma açma çabasına girdiğini görüyorum. Başbakan bir telaş içinde, giderek ülkeyi ayrıştırmakta olduğu, kamplara bölmekte olduğu, Türkiye'yi sıkıntılı günlere doğru sürüklemekte olduğu ortaya çıkıyor. Toplum bunu değerlendiriyor. Ve bununla ilgili olarak bu iktidara dönük bir bölücülük suçlaması milli vicdanda giderek daha yaygın bir yer tutuyor, Başbakan da bunun altında eziliyor. 'Bölücü biz değiliz, muhalefettir' demeye başlıyor. Böyle boş laflarla kimin bölücü olduğu belirlenemez. Bu iş suçlamayla, karşılıklı hakaretle ortaya çıkmaz. Ama Türkiye'nin böyle bir tartışmanın içine girdiği, Başbakan'ın kendisini savunma zorunluluğu içine girdiği açıktır. Başbakan bu ithamın altında ezilmiştir, kendisini savunma mecburiyeti içine girmiştir, savunurken de inandırıcı, makul, akla yakın bir söz söyleyememiştir. 'Bölücü sizsiniz' diye muhalefeti suçlamakla yetinmiştir."
Bu suçlamanın altında "Başbakan'ın Türk milletini oluşturan etnik alt kesimleri ayrıştırmayı, ayrı ayrı vurgulamayı, sanki birbirlerinden bunlar köklü bir biçimde ayrıymışlar gibi o ayrılığın altını çizmeyi marifet zannediyor olmasının" yattığını dile getiren Baykal, Türkiye'nin 'Kürt açılımı'nı yadırgadığını ifade etti. Baykal, gelinen noktada herkesin "Biz kimiz" diye sormaya başladığına, ilkokul öğrencilerinin bile birbirinin etnik kimliğini sorgular hale geldiğine dikkat çekerek "Bizi ayrıştırmanın, bizi tek bir kimliğe dayalı olarak birbirimizden farklıymışız gibi ortaya koymanın bir Başbakan'a yakışan bir şey olduğunu düşünmek mümkün müdür?" diye sordu. Başbakan'ın sürekli etnik kimlikleri saydığını, ancak Türk kimliğinin bütün etnik kimliğini kucaklayan, sahiplenen milli kimlik olduğunu vurgulayan Baykal, "Bir insanın Kürt olması onun Türk milletinin parçası olmasına engel değildir, bunu Başbakan'a öğretmemiz lazım" dedi.
Baykal, Türkiye Cumhuriyeti'nin ırka dayalı bir devlet olmadığını, Atatürk'ün "Hepimiz aynı cevherin damarlarıyız" sözünü anımsatarak bunu ayrıştırmanın bir anlamı olmadığını kaydetti. Herkesin kimliğini ifade edeceğini, anadilini konuşacağını, bunda bir şüphe olmadığını kaydeden Baykal, "Hem etnik kimliğe özgürlük olacak, hem de Türk milletine saygı olacak" dedi. Baykal, "Türkiye'yi ayırmak, bölmek isteyen, içerdeki dışarıdaki çevrelerin değirmenine su taşımak Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın görevi değildir" diye konuştu. Baykal, Türkiye'de Kürt kökenli milyonlarca insanın hem etnik kimliğini şerefle taşıdığını, hem de Türk milletinin bir parçası olmakla gurur duyduğunu, ancak diğer yandan bir grubun da ırk temelli bir devlet kurmak için mücadele ettiğini belirterek birtakım güçlerin Orta Doğu'yu parçalayarak kolaylıkla manipüle edebileceği için ayrılıkçılara destek verdiğini kaydetti.
"Başbakan yolculuğun Washington durağına doğru gidiyor"
Başbakan'ın 'Açılım' diyerek yola çıktığını, ancak halen tek bir çözüm söylenmediğini, buna karşın CHP'den 'rotası belli olmayan yolculuğa' beraber çıkılması istendiğini belirten Baykal, "Başbakan'ın bir süredir içine girdiği bu propaganda telaşının altında bir halkı aldatma, halkı yanıltma, halkı yanlışa sevk etme gayreti vardır. Farklı ve güzel şeyler söyleyip 'Anaları gözyaşı dinsin' edebiyatıyla Türkiye'yi bambaşka sıkıntıların içine sürükleyecek bir yolculuğa Başbakan çıkmıştır. Şimdi o yolculuğun Washington durağına doğru gitmektedir" diye konuştu.
'Kürt açılımı'nın TBMM'de kapalı oturumda konuşulması tartışmalarına da değinen Baykal, "Bunun kapalı olması tercihi, Başbakan'ın kapalı kapılar arkasında bu işi kotarma, oluşturma emrivakiler yapma, onu bunu devreye sokma gayreti içinde olduğunu bize gösteriyor" dedi. Baykal, İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın basın toplantısında Anayasa değişikliği olmadığı yönünde açıklama yaptığını, ancak daha sonra Başbakan'ın "Anayasa değişikliği var" dediğini anımsatarak bu tutarsızlıkların tereddüt yarattığını söyledi. Abdullah Öcalan'ın 'Yol haritası'nın da halen açıklanmadığına dikkat çeken Baykal, Hükümet'in "Açıklarsak olayın iç yüzü daha iyi ortaya çıkar. Karşımızdakilerin ne istediği, taleplerinin ne olduğu görülür. Halbuki biz milleti uyutmak istiyoruz. Karşının talebi konusunda yanıltmak istiyoruz. 'Onlar da fazla bir şey istemiyor'a getirmek istiyoruz" diye düşündüğünü dile getirdi.
"Türkiye'ye zarar vermene hiçbirimiz müsaade etmeyiz"
Başbakan'ın sık sık "Her ne pahasına olursa olsun biz bu işe devam edeceğiz" dediğini anımsatan Baykal, şöyle konuştu:
"Başbakan 'Her ne pahasına olursa olsun' derken kendisinin, partisinin göreceği zararı kastediyorsa mesele yok. Ama Başbakan 'Her ne pahasına olursa olsun' diyerek Türkiye'nin göreceği zararı kastediyorsa orada dur bir dakika, orada dur. Bunu söylemeye senin hakkın yoktur. Türkiye'ye zarar vermene hiçbirimiz müsaade etmeyiz."
Baykal, Başbakan'ın Kürt meselesini konuşurken "30 yıldır devam eden" süreçten bahsettiğini anımsatarak AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılında "sıfır terör" olduğunu, 1999'da terörün durduğunu, 2002'den sonra terörün tırmandığını, bunda da AKP'nin Orta Doğu politikasındaki yanlışların etkili olduğunu belirtti.
"Bu işe kalkışanlar bu projelerin altında kalacak"
Kürt açılımının CHP'siz olmayacağının söylendiğini de hatırlatan Baykal, bundan önce kritik konularda, Anayasa değişikliklerinde, Cumhurbaşkanlığı seçiminde, son Meclis Başkanlığı seçiminde CHP'ye sorulmadığını, CHP'ye "Sen ne anlarsın" diye tepki gösterildiğini anımsattı.
Milleti ayrıştırmanın, etnik kimliklere göre devlet oluşturmanın Avrupa'da da olmadığını vurgulayan Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Böyle bir şey demokraside yok, AB'de yok. Bu olaylara AB penceresinden bakma alışkanlığı içinde olan, dünyayı o pencereden gören dostlarım için söylüyorum. AB deyip yatan, AB deyip kalkanlar için söylüyorum. AB'de her etnik kimliği millet olarak kabul etmek, millet olarak ayrışmak diye bir hak, özgürlük, uygulama yok. Avrupa'da yok, bize dayatmaya çalışıyorlar. Demokrasilerde yok, bunu 'demokrasi' diye Türkiye'ye bunu kabul ettirmeye çalışıyorlar. Tabii en büyük destekçileri de Başbakan. Başbakan'ın kafa karışıklığı bütün bu sürece neden oluyor. Bir de yandaş ya da yandaş olmaya doğru hızla yelken açmış olan medya var. Yandaş olma mecburiyetini kavrayıp ona göre adım atma alışkanlığı içine girmiş; o marşa göre tempo tutmaya başlamış olan medya var. Onlar bunu götüreceklerini zannediyorlar. Götüremeyecekler. Çünkü bizim milletimiz yüzyıllarca tarihin büyük tecrübelerinin içinden geçmiştir. Olayları en iyi şekilde değerlendirir, bu tür yanıltmalarla hiçbir yere varmaları kesinlikle mümkün değildir. Milletimiz bu olayı görmüştür. Bu işe kalkışanlar bu projelerin altında kesinlikle kalacaklardır."
Konuşmasının ardından bir gazetecinin Başbakan'ın kendisine yazacağı mektubu anımsatması üzerine Baykal, mektubun henüz gelmediğini belirterek "Gelmemiş mektuba cevap verilmez" dedi.
En Çok Okunan Haberler
- Op. Dr. Dericioğlu başında poşetle ölü bulundu
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- 500 bin TL'nin aylık getirisi belli oldu
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Suriye'de herkesin konuştuğu ölüm listesi
- Apple'dan 'şifre' talebine yanıt!
- Erdoğan'dan işgale 'isimsiz' tepki
- Suriye'nin yeni başbakanından ilk açıklama