Berlin Duvarı'nın altında kim kaldı?

“Baba” Bush, Berlin Duvarı’nın yıkılarak Almanya’nın yeniden birleşmesinin “Soğuk Savaş’ı bitiren nokta” olduğunu söylerken, eski Sovyetler Birliği Başkanı Gorbaçov açık konuştu.

Berlin Duvarı'nın altında kim kaldı?
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 08.11.2009 - 11:41

Eski SBKP Genel Sekreteri, Berlin Duvarı yıkılmadan üç ay önce, yani Ağustos 1989 sıralarında Kohl’le yaptığı bir görüşmede, ona “Almanya’nın yeniden birleşmesi 21’inci yüzyılın bir sorunu olacak” dediğini anımsattı. Aradan 20 yıl geçmişti ve 9 Kasım 1989 sabahı dünyada kimsenin böyle bir gelişmeye ihtimal vermediği hâlâ unutulmuyordu...

Alman sağının önde gelen bir kuruluşu olan Hıristiyan demokratlara ait Konrad Adenauer Vakfında, Berlin Duvarının yıkılmasını sağlayan üç isim, geçen günlerde yıkımın 20nci yıldönümü kutlamaları çerçevesinde Berlinde konuk edildiler. Almanya Cumhurbaşkanı Horst Köhler, davette söz alarak Mihail Gorbaçov ve George Busha sadece Alman halkı adına değil, tüm Avrupa halkları adına teşekkür etti. Bugün ciddi sağlık sorunlarıyla boğuşan 79 yaşındaki Helmut Kohl, 1989 ve 1990da uzun pazarlıklar yürüttüğü eski devlet başkanı dostları 85 yaşındaki George Bush ile 78 yaşındaki Mihail Gorbaçova Duvarın yıkılmasını ve Almanyanın yeniden birleşmesini sağladıkları içinşükran duygularını dile getirdi.

BabaBush, Berlin Duvarının yıkılarak Almanyanın yeniden birleşmesinin Soğuk Savaşı bitiren noktaolduğunu söylerken, eski Sovyetler Birliği Başkanı Gorbaçov açık konuştu.

Eski SBKP Genel Sekreteri, Berlin Duvarı yıkılmadan üç ay önce, yani Ağustos 1989 sıralarında Helmut Kohlle yaptığı bir görüşmede, ona Almanyanın yeniden birleşmesi 21inci yüzyılın bir sorunu olacak dediğini anımsattı.

Aradan 20 yıl geçmişti ve 9 Kasım 1989 sabahı dünyada kimsenin böyle bir gelişmeye ihtimal vermediği hâlâ unutulmuyordu.

Berlin Duvarı, 28 yıllık ömründe Doğudan Batıya yasadışı yollardan kaçarken yaşamını yitiren 98 Alman Demokratik Cumhuriyeti (DDR) yurttaşıyla, 8 DDR sınır muhafızının ölümüne sahne olmuştu. Kalan 30 ölümün ise Batıya politik nedenlerle kaçıştan kaynaklanmadığı bildiriliyor.

1989: En kısa yıl

Bütün Doğu Avrupaya yayılan siyasal huzursuzluk, Berlin Duvarının delinmesiyle doruk noktasına ulaştı ve sosyalizm bir dünya sistemi olarak 1989 daha bitmeden pratikte tarihe karıştı. Ne galipler ne de mağluplar böyle bir gelişmeyi öngörebilmişti.

Dönemin Federal Almanya Başbakanı Helmut Kohl olsun, Alman sosyal demokrasisinin efsane ismi Willy Brandt olsun, kimse Berlin Duvarının bu kadar kolay ortadan kalkabileceğine inanmamıştı.

Afganistanda başarısız olan Sovyetler Birliği, Brejnev döneminin kapanıpGorbaçov kadrolarınınMoskovaya tamamen egemen olmasıyla birlikte ideolojik erime sürecinden ağır yaralar alarak çıkıyordu. Sosyalist ülkelerde kayıt dışı ekonomi yayılıyor, sosyalist Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri kapitalist dünya ile yoğun ekonomik ilişkiler kuruyor, hatta açık işbirliğine gidiliyordu. Sosyalist ülkeler arasındaki ekonomik işbirliği ise sadece sözde kalıyordu. Bunların yanı sıra, birden çoğalansivil toplum kuruluşlarıve bilişim teknolojisindeki sıçramaya sosyalist ülkelerin ayak uyduramaması, 1989’da Berlin Duvarını delen sürecin köşe taşları oldu. Nitekim 2 Mayıs 1989da Macaristanın, Avusturya sınırındakardeş ülkelere sormadansınırdaki güvenlik aygıtlarını kaldırması, daha sonra Doğu Blokunun pratikte bittiğinin ilanı olarak okundu. Kimi tarihçilere göre Duvar, asıl o tarihte ve Macaristan-Avusturya sınırında yıkılmıştı. Binlerce DDR yurttaşı açılan bu tür gediklerden 1989 yazında Batıya geçmeyi denediler ve Doğuyu bitiren süreç patlama yaptı. Ama yine de kimse bu hızda bir çözülme beklemiyordu.

Egon Krenz’in bilançosu

Duvar yıkılırken DDRin en üst düzeydeki yetkilisi olan Egon Krenz, daha sonra yayımladığı kitaplarında, bir bilanço çıkarırken, hep en az kendisi kadar Gorbaçov-Bush-Mitterrand-Kohl çizgisinin de akışın önünde sürüklendiğini iddia etmek durumunda kaldı. Ama Krenz, başka şeyleri de öne çıkardı. Örneğin 4 Kasım 1989da Doğu Berlinin ünlü Alexanderplatz meydanında yarım milyon insanın ve Leipzigde toplanan bir o kadar göstericinin yine de 17 milyonluk bir ülkede azınlığı temsil ettiğini söyledi. Krenze göre tüm göstericilerin sayısı 1 milyonu bile bulmuyordu ve bir azınlıktılar. Halka fikri sorulmuyordu. Krenze göre çözülüş ekonomik bir gereklilikten değil, politik bir zorlamadan doğuyordu.

Gerçekten de ekonomik açıdan 1970lerde dünyanın en güçlü 10 ülkesinden biri sayılan ve olimpiyatlarda da bir spor devi olarak kendini kabul ettiren Alman Demokratik Cumhuriyeti, Berlin Duvarının delinmesiyle birlikte neredeyse birkaç aya sığdırılan bir zaman içinde ortadan kalkarak Federal Almanyaya katıldı. Bu süreci kendi gözlemleriyle yeniden değerlendiren ve Alman kamuoyunda nedense pek görülmeyen, gazetecilerin görüşme tekliflerini de genelde reddeden eski DDR Devlet Başkanı, bugün de Berlin Duvarının ekonomik değil, politik bir yıkım olduğunu savunuyor. Rakamları ve sonraki ekonomik gelişmeleri yakından izleyen birçok uzman, ki bunların içinde komünist olmayanlar da var, bu saptamanın doğru olduğunu kabul ediyor. Bugünkü rayiçle 10 milyar Avro tutarında dış borcu olan bir ülkenin iflasın eşiğinde olduğunu ileri sürmekgerçekten de son derece politik bir tutuma karşılık geliyor. DDRin alacakları ve mal varlığının bu borcun çok daha üzerinde olduğunu özelleştirme pratikleri ve sonrasındaki bilançoların doğruladığı belirtiliyor. Krenz, selefi Erich Honeckerin gözünde Gorbaçovun başından itibaren bir şeytan olduğunu, zaten Honeckerin kendisinden de Gorbaçov çizgisine yakınlığı nedeniyle uzaklaştığını anlatıyor. Ancak Gorbaçovun oyunlarınıve yalanlarını kendisinin de anlayamadığını itiraf ediyor.

‘Sosyalist’ muhalefetin sonu

9 Kasım 1989da yıkılan Berlin Duvarı, o zamana kadar hep ülkedeki sosyalizmin reformlarla iyileştirilmesini isteyen muhalefeti, bu ısrarından kurtarmış oldu. Sosyalizm, tüm çekiciliğini, Berlin Duvarındaki sınır kapılarının açıldığı 9 Kasım 1989 saat 23.00 sularında, sabaha kadar Batı Berlindeki mağazaların önünde yer yer alkol sınırının aşıldığı partiler düzenleyen toplulukla birlikte yitirmeye başlamıştı. 1990’dan itibaren eski DDR topraklarından batıdaki eyaletlere 2 milyon yetişkin işgücü geçti. 1990-1993 döneminde, Egon Krenzin vurgusuyla sanayi potansiyelininyüzde 70i çökmüş, halkın mülkiyetindeki değerler yok pahasına özel sermayeye, Batı sermayesinegeçmişti. Doğu Alman halkı, özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki tüm savaş tazminatlarını tek başına üstlenmesine rağmen sosyalizmi kurma cüreti gösteren Erich Honecker kuşağı ve Duvar yıkılırken 50 yaş civarında olanlar, bu cüreti çok pahalıya ödediler. İşsizlik nedir bilmeyen milyonlarcaDemokratik Alman, ömürlerini, çalışma dairelerinde ve işsizlik parası için sıraya girerek, sosyal sigorta sisteminden kendilerine bağlanan düşük emeklilik maaşlarıyla gün sayarak bitirdiler. Böyle bir biyolojik desteğinde yardımıyla bir toplum biçimi ve insanları kolaylıkla tasfiye edilmiş oldu. Ancak Berlin Duvarının yıkılması sadece bir ülkeyi değil, dünyayı da altüst etti. Gorbaçov çizgisiyle başlayan ve 1917 Ekim Devriminin tüm sonuçlarını tasfiye eden süreçte bir tek Almanya birleşebildi. Onun dışında her yerde az ya da çok kanlı ayrılıkçı eylemler sahne aldı. Gerçi Çekoslovakyanın Nazi Almanyası döneminde olduğu gibi tekrar iki devlete bölünmesinde bir çatışma gözlenmedi. Ama Sovyetler Birliği, Yugoslavya, yakınlarda da Afganistan ve Irak toprakları kanlı yöntemlerle parçalanmayı yaşadı.

 

Otto Shily’nin muzu ve Titanic’in hıyarı

Duvar yıkıldıktan sonraki politik süreç herkesi önüne katmıştı. 1990 başlarındaki DDRin ilk ve tek genel seçimlerindeki sonucu yorumlaması istenen ve o zamanlar daha Yeşiller Partisinde mücadele eden Otto Schily de ilginç bir yanıt vermişti. Daha sonra Schröder hükümetlerinde SPDli bir İçişleri Bakanı olarak görev yapacak olan eski RAF avukatı, DDR seçmeninin tercihini, çantasından bir muz çıkarıp bunu kameraya tutarak yorumlamıştı.

Almanyanın ünlü Titanic mizah dergisi de kapaktan Duvarın yıkılması sürecindeki bir sayısında, Federal Almanyadaki ilk muzubaşlığı altında mutlu bir poz veren DDRli bir genç kızı, elinde muz gibi soyulmuş hıyarıylafotoğraflamıştı. Bunlar, DDRdeki gelişmeler üzerinde hâlâ en çok konuşulan iki yorumdur.


Egon Krenz’in gecikmiş bilançosu

Berlin Duvarı yıkıldığında DDRin en üst düzey sorumlusu olan Egon Krenz, başından beri Gorbaçov politikalarına yakındı ve Erich Honecker ile bu nedenle sürtüşmüştü. Krenz, Ekim-Aralık 1989 arasında iktidardaki Sosyalist Birlik Partisi (SED) Genel Sekreterliği ve Devlet Konseyi Başkanlığı görevlerini Honeckeri tasfiye ederek devraldı. Ama o da akışın önünden kendisini kurtaramadı. Önce devletteki görevlerinden, Ocak 1990da da PDSye dönüşen bu partideki görevlerinden alındı. Partiden atıldı. 1996’da 6.5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Bu nedenle 2000-2004 yılları arasında cezaevinde kaldı. Bugün 72 yaşında olan Krenz, kamuoyunun gözünden uzak, ailesiyle birlikte yaşıyor ve çok satan kitaplarıyla bilanço çıkarmayı sürdürüyor.

 

Bir yanlış anlamayla delindi

Krenz, sınırdan çıkışların 10 Kasım’dan itibaren pasaport veren emniyet müdürlüklerine başvuruyla birlikte kolaylaştırılacağına dair yeni kararı ve basın bildirisini Politbüro’daki arkadaşı Schabowski’ye vermişti... Schabowski, basın toplantısı biterken bir gazetecinin sorusuna “konsantrasyonu bozuk olduğu için” yanlış bir yanıt vermiş ve “kararın hemen yürürlüğe girdiğini” söylemişti. Olayı Batı Almanya televizyonlarından izleyen binlerce Doğu Berlinli de Duvar’daki sınır kapılarına dayanmıştı.

Berlin Duvarı, 9 Kasım 1989da yıkıldı. Yani geçişler o gece serbest bırakıldı. Ama aslında ortada bir yanlış anlama vardı. Alman Demokratik Cumhuriyetinin (DDR) başında o tarihte Devlet Konseyi Başkanı olarak bulunan Egon Krenz, sınırdan çıkışların 10 Kasımdan itibaren pasaport veren emniyet müdürlüklerine başvuruyla birlikte kolaylaştırılacağına dair yeni kararı ve basın bildirisini Politbürodaki arkadaşı Günter Schabowskiye vermişti. Bugün artık DDRden, eşine pek sık rastlanmayan bir nefretle söz eden ve medyada Duvarı delen adamolarak kutsanan Günter Schabowski, basın toplantısı biterken bir İtalyan gazetecinin sorusuna konsantrasyonu bozuk olduğu için yanlış bir yanıt vermiş ve kararın hemen yürürlüğe girdiğinisöylemişti. Olayı Batı Almanya televizyonlarından izleyen binlerce Doğu Berlinli de Duvardaki sınır kapılarına dayanmıştı. Kanlı olaylara meydan verilmemesi ve silah kullanılmaması yolunda DDR yönetiminden kesin emir alan sınır muhafızları, binlerce insanın talepleri karşısında Batıya geçişleri serbest bırakmıştı.

Böylece 9 Kasım saat 18.53te basın toplantısında Krenzin 10 Kasımda yürürlüğe gireceğini bildirmesine rağmen Schabowskinin bir soruyaBu karar anladığım kadarıyla hemen yürürlüğe giriyordemesi sonucu bir yarış başlamıştı.

‘Sınırın kapıları açık’

Saat 20.00deki ana haber bültenindeki haberlerden sonra, 22.42deki gece haberlerinde de Federal Almanyanın ünlü haber sunucusu Hanns Joachim Friedrichs gelişmeleri şu sözlerle özetlemişti: Bu 9 Kasım, tarihsel bir gün: Alman Demokratik Cumhuriyeti, sınırların herkes için açıldığını duyurdu. Berlin Duvarındaki sınır kapıları açık.Haber programının hemen ardından binlerce Berlinli sınır kapılarına hücum etti. Sınır görevlileri saat 23.30da geçişleri serbest bırakmak zorunda kaldı. Saat 01.00de ise Berlin Duvarının üzerinden yoğun balyoz ve çekiç sesleri geliyordu.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler