Bir vicdan muhasebesi
Zeki Demirkubuz’un yeni filmi ‘Bulantı’ gösterime giriyor.
Genelde sert duygusal çatışmalar ve zamansal sıçramalarla örülü, psikolojik gerilimin azalıp çoğaldığı, ahlaki kaygıların ağır bastığı, marazi kişiliklerin öne çıktığı ve hikâyenin kahramanını bir yenilgi ardından başka yenilgilerin beklediği o atipik filmlerinde, kendine özgü, minimalist, kişisel bir üslup tutturagelmiş Zeki Demirkubuz, sinemamızın yaratıcı (auteur) yönetmenlerinden biridir kuşkusuz. Filmlerinde insanın karanlık yanlarıyla, kötücüllük, benlik, varoluş sorunlarıyla, kimi erdem ve de takıntılarıyla ilgilenen, 1964 Isparta doğumlu Zeki Demirkubuz’un 1994’te “C Blok”la başlayıp “Masumiyet”(’ 97), “Üçüncü Sayfa”(’ 99), “Yazgı”(’01), “İtiraf”(’ 01), “Bekleme Odası”(’ 03), “Kader”(’06), “Kıskanmak”(’09) ve “Yeraltı”ndan (’12) geçerek günümüze erişen filmografisinin onuncu filmi “Bulantı”, adını taşıdığı Sartre’ın ünlü romanının bire bir uyarlaması değilse de esinlendiği kimi varoluşçu ‘ilham’lar, bağlantılar ve gözlemlerden oluşmuş, her zamanki gibi yine yönetmenin yazdığı bir senaryodan çekilmiş, tipik bir Demirkubuz filmi.
Öğrencilerine Dostoyevski ya da Goethe’den (Genç Werther’in Acıları) alıntılar aktaran, konferanslar veren, spor salonunda ter atan, kısacası tipik bir burjuva yaşamı süren, orta yaşlarındaki şişik egolu, gözü dışarda, uçkuru düşük, kibirli üniversite hocası Ahmet’in (oyunculukta da iddialı Demirkubuz bizzat oynuyor başrolü) çelişkili, dramatik yaşantısı üstüne gelişen “Bulantı”, yönetmenin eski filmlerine yapılan bazı göndermeleri, kasvetli ev içi sahneleri, mizansenleri, camlara yansıyan çekimleri, ışık gölge oyunlarıyla ve gülümseten kimi mizahi sahnelerle çekici kılınmaya çalışılmış.
Aldattığı karısı Elif’in (Nurhayat Demirkubuz) çocuğuyla birlikte trafik kazasında öleceği bir yolculuğa çıkmamasını (sanki kazayı hissetmişçesine) isteyen ama onun ölümüne de pek aldırmaksızın, aşırı şehvet abartılı, şapur şupur öpeceği, eski öğrencilerinden olan yeni sevgilileri tavlamakta gecikmeyen, umursamaz, gamsız koca-hoca Ahmet’in, üniversitedeki, dershanedeki hali tavrına, evini silip süpüren gündelikçi hizmetçi kadınla ilişkisine, karşı cinsle bağlantılarına, Elif için mevlit okutmasını hatırlatan işsiz güçsüz kardeşi Beşir’in habersiz geliverdiği ailevi ziyaretine, geçirdiği sara nöbetimsi durumdan sonra gittiği ve beyninde hasar olmadığını, tam tersine gayet sağlıklı olduğunu söyleyen filozofumsu doktor (Ercan Kesal) faslına filan odaklandığımız film, Ahmet’in burjuva ahlakının hinoğluhin ‘inceliklerini’ barındıran dünyasını sergilemeye koyuluyor başından sonuna kadar.
Kimi otobiyografik öğeler içerdiği izlenimi de uyandıran, bağımsız öğrenci filmi estetiğiyle kotarılmış bu “Bulantı”, cılkı çıkmış şu ezeli-ebedi kadın erkek ilişkisinin muhasebesi niteliğinde bir karakter çalışması ya da orta karar bir yeniden üretim eseri.
Yaklaşık çeyrek yüzyıllık Demirkubuz sinemasında (belki de) bir duraklamanın göstergesi sayılsa ve bizce “Yeraltı”nın gerisinde kalmış olsa da “Bulantı”, sonuçta haftanın görülesi bir filmi yine de.
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani’nin arabası
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Bakanlık 5 ildeki lahmacuncuları ifşa etti