İLGİNÇ BİR SEYİRLİK “KOVAN”
Görmeğe değer ilginç bir seyirlik olan “Kovan” başlıyor. “Radyoaktif” filmi ise Marie Curie’nin hayatını anlatıyor ama aynı zamanda insanlığın ürkünç zamanlarına kamera tutan bir felaket filmi gibi...
Vicdan azabından kaçılabilir mi?
Yeterince ikna edici olamasa da ilginç sayılabilecek bir ilk film denemesi gösterimde: Uzun Zaman Önce
Belgesel türünde doruk
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü münasebetiyle gösterime giren “Woman-Kadın”, dünya çapında bir organizasyon sonucunda geniş bir teknik ekip tarafından yoğun ve uzun süre çalışılarak gerçekleştirilmiş, 50 farklı ülkeden seçilmiş, 2 bin kadar kadını beylik klişeleri aşan ilginç yorumlarla ve ilgisiz kalınamayacak güzelim görüntülerle karşımıza getirerek seyirciyi 105 dakika süresince beyaz perdeye bağlayan, her zaman rastlanmayan cinsten, seçkin ve görülesi bir belgesel, baştan belirtmek gerekirse.
‘Sonsuzluk Üzerine’ ve ‘Seberg’ haftanın filmleri; Yaşama dair
“Sanger Fran Andera Vaningen-İkinci Kattan Şarkılar” (2000) ve özellikle gerçeğin, fantezinin absürt yanlarını vurgulayan “En Duva Satt Pa En Gren-İnsanları Seyreden Güvercin” (2014) adlı filmlerine hayran kalıp yıllardır yerinde sayan Ingmar Bergman sonrası İsveç sinemasının en önemli yaratıcı yönetmeni olarak alkışladığım, 1943 doğumlu Roy (Arne Lennart) Andersson’un son Venedik Festivali’nde en iyi yönetmen ödülüne layık görüldüğü yeni filmi “Om Det Oandliga-About Endlessness-Sonsuzluk Üzerine” gösterimde.
‘Sonsuzluk Üzerinde’
Andersson’un Binbir Gece Masalları’nın anlatıcısı Şehrazad’ın anlatım dilinden esinlenerek yazıp yönettiği bu film, seyirciyi insanlık tarihinde rüya gibi, düşsel bir gezintiye çıkarıyor.
Kadınların sevmediği kadın TV programcısı
Sinefiller yaz mevsiminin en kısır günlerini yaşarken bugün “Gece Kuşu” adıyla gösterime girecek Emma Thompson filmi “Late Night”la yeni haftada azıcık teselli bulabiliriz belki.
Geçmişle ‘Yüzleşme’k...
Konusunu gerçek olaylara dayanarak oluşturduğu, Türkçe “Yüzleşme” adı da cuk oturmuş, 19. filmi “Grace a Dieu”de (Tanrıya Şükür) Katolik kilisesinde öteden beri hep görmezden gelinmiş, tabu sayılmış pedofili-sübyancılık sorununa el atıyor Ozon, hem de apaçık sorgulayıcı, mağdurlardan yana tavır alarak ve alabildiğine yüreklice bir tutumla.
Yıllar sonra ‘Ölü Adam’
Amerikan bağımsız sinemasının uluslararası öneme haiz, en başarılı yazar-yönetmeni Jim Jarmusch’un, geçen hafta yıllar sonra yeniden gösterilen, zaman dışı, siyah-beyaz başyapıtı “The Dead Man-Ölü Adam”dan (1995) söz etmeden haftanın filmlerine başlamak olmaz. Zaten son 2 yazdır (Filmartı sayesinde) sinemalarda “Night on Earth-Dünyada Bir Gece”siyle (1991) “Mystery Train-Gizem Treni”ni (1989) seyrettiğimiz Jarmusch’un en başarılı filmlerinden “Ölü Adam”, 19. yüzyılın ikinci yarısında Vahşi Batı’da bir çeşit “içsel yolculuğa” çıkmış, adını taşıdığı İngiliz şair William Blake’ten habersiz bir gezginle (kuşkusuz kariyerinin en iyi performanslarından birini çıkarmış Johnny Depp) ona kılavuzluk eden, “Hiç Kimse” adındaki bilge bir kızılderilinin (Gary Farmer) ilişkisi ekseninde gelişiyor.
Sanat tarihindeki en büyük soygun girişimi
BAFTA’dan en iyi yönetmen ödüllü film ‘Amerikan Soygunu’ bugün gösterime giriyor
Karşımızda Tolkien...
‘Hobbit’ ve ‘Yüzüklerin Efendisi’ gibi kült romanların yazarı Tolkien’in hayatı film oldu
Yıllar sonra yeniden: ‘İzsürücü’
Rus sinemasının ‘şiirsel maneviyatçısı’ Andrey Tarkovski’nin ‘Solaris’i,’Ayna’sı,’Stalker’i bugün gösterime giriyor.
2018’in çok ödül kazanmış, en ilginç ve özgün filmlerinden “Sınır” gösterime giriyor
Sinemaseverlere 108 dakikalık, merak gıdıklayıcı, ilginç ve sürükleyici bir seyir sunan “Sınır” da bu trol uzantısının sinemadaki özgün ve özel, yeni bir örneği sayılabilir.
Haftanın filmleri: Fransız yapımı ‘Çifte Hayatlar’la yeni başlayan ‘Adaletsiz’
Filmlerini önemsediğim, eleştirmen eskisi Fransız yönetmen Olivier Assayas’nın seyretmekte geç kaldığım “Doubles Vies-Çifte Hayatlar”ı, ‘yazı yazmanın modern halinin artık mesajlaşmak olduğu’, hayatımızı sürekli küçük ya da büyük ekranlara bakarak geçirdiğimiz günümüzde geçen, dijital çağa ilişkin bir ilişkiler komedisi.
Uzayda yolculuk...
Yönetmen Claire Denis’nin türe yeni bir soluk katma çabasının ürünü bu “High Life” , kesinlikle seyre değer bir distopik bilimkurgu düzeyine erişiyor.
Bir suç filminden alışılmış bir romantik komediye gidip gelen şamatalı bir eğlencelik
“Seninle Başım Dertte” bir çırpıda pata-küte’li komik anlardan gülümsemelerin tavan yaptığı sahnelere geçiveren, ancak pek de iz bırakmayan, Fransız işi, vasat bir bir seyirlik .
Fatih Akın'dan bir ‘seriyal katil’ hikâyesi...
‘Altın Eldiven’ adından ötürü Fatih Akın bu kez boks filmi çekmiş zannettiren, 1998 tarihli ilk filmi “Kısa ve Acısız”dan beri sinemada uluslararası medarı iftiharımız olagelen, “Temmuzda” (2000), “Solino”(‘02), Altın Ayı Ödüllü” Duvara Karşı” (‘04), “Yaşamın Kıyısında” (‘07), Ermeni tehciri üstüne çektiği “Kesik”(‘14), “Elveda Berlin”(‘16) ve “Paramparça”(‘17) gibi önemli filmleriyle tanınan, Hamburg 1973 doğumlu, Türk asıllı ünlü Alman yönetmen, oyuncu ve yapımcı Fatih Akın’ın on birinci uzun metrajını bildik festival koşuşturmacası içinde seyrettim.
Berlusconizm’in babası...
Paolo Sorrentino imzalı Loro kaçırılmayacak bir yergi... Film bugün gösterime giriyor.
Özellikle korku-gerilim meraklılarının heyecanla beklediği “Us” gösterimde
“Biz”, oldukça yaratıcı, incelikli, zaten ödüllendirilmiş senaryosu ve türler arası, standart bir estetiğe erişmiş yapısı ve biçemiyle haftanın filmi...
Bir iyilik timsali...
Nispeten ünlülerin de yer aldığı, öyküsü ve karakterleriyle sinemaseverlere salık verilecek türden, izlenesi bir film “Mutlu Lazzaro”.
Doğal marihuana çiftliği
Otantik müzikleriyle de seyircinin ilgisini sürekli ayakta tutabilen, sıra dışı bir soundtrack kazandırılmış, renkli karakterleri ve mekânlarıyla da göz alan film, aslında öteden beri üreticisine değil de satıcısına büyük paralar ve güç kazandıran uyuşturucu ticaretinden gerçekçi kesitler sunuyor.
Western tutkunlarına...
‘Sisters Biraderler’ başarılı öyküsü ve karakterleriyle haftanın filmi niteliğinde.
Doğusundan Batısına Almanya...
‘Asla Gözlerini Kaçırma’, kesinlikle kaçırılmayacak bir Florian Henckel von Donnersmarck filmi