Çehov’u yeniden okumak! Feridun Andaç'ın yazısı...
Tolstoy’un seçtiği Çehov öykülerini okurken, bu usta anlatıcının öykü dünyasının zenginliğini bir kez daha derinden hissettim. Öykü türünün insanı anlatmada başat bir anlatım biçimi olmasının bütün özelliklerini bize gösteren Çehov, bu türün kuruluşunda öncü bir yazardır.
Döneminin aynası olabilen bir yazarın dünyasına baktığımızda, insanın ruhunun derinliklerini dile getirdiği öyküleriyle etkileyici bir anlatı dünyası kurmuş olduğunu gözleriz.
Çehov gerçekliği diyebileceğimiz ‘kara-acı’/ ‘ironik söylem’ özelliklerini anlatısına sindirmesiyle bir çığır açtığını söylemeliyiz. Yaşanan ânla yiten zamanın aralığındaki insanın gerçekliğini anlatmada, yaşadığı dönemin tanıklığında durağan gibi görünen hayatların ardındaki toplumsal sanrıyı o incelikli ironisiyle sergiler.
DERİN BİR KEDER DALGASI
Çehov’un öyküleri kadar oyunlarına da yüzünüzü döndüğünüzde size ilkten derin bir keder dalgası taşır. Üç Kızkardeş’i okurken, eğer kaleminiz elinizdeyse, şu satırların altını çizmeden geçemez, hatta defterinize not etmekten de alamazsınız kendinizi:
- “Acısına dayanamayacağım sanmıştım.
…oranın her şeyini hatırlıyorum..
Doğduğum yer burnumda tütmeye başladı…
Moskova’ya gitmek.
…kim olursa olsun insan, yorularak, alın teri dökerek çalışmak zorundadır.
Mutluluğu, sevinci, hayatının anlamı, amacı yalnızca bunda gizlidir.
İşe özlem duymak!
Müthiş, güçlü bir fırtına kopmak üzeredir.”
Bir süre daha bu notlarınıza devam ederseniz, kaleminizin ucu şunları da kaydedecektir:
Çehov deyince aklımıza ilk gelen: Acı. Özlemek. Unutulmak. Avuntu. Umut/iyimserlik. Yakınma. Beklemek…
Çehov’un taşraya bakışı ilginçtir. Anlatısında araya giren bir tip / kahraman öyle sözler eder ki; orada durur, söylenenleri yorumlar, üzerinde düşünürsünüz.
YABANCILAŞMA VE GİTMEK İSTEĞİ
Üç Kızkardeş’teki hayata iyimser bakan Verşinin’nin söyledikleri de önemlidir:
- “Şimdilik henüz böyle bir şey yoksa bile, böyle bir yaşayış isteği insanın yüreğinde doğmalı, insan onu beklemeli, onu hayalinde canlandırmalı, ona hazırlanmalıdır.”
Onca can sıkıntısı içinde yaşarken hayata yeniden başlamak düşüncesinden söz edebilmek…
- “Hayat amma da değişiyor, insan ne kadar da aldanıyor.”
Taşrada içte ve dışta yaşamak... İnsanın kendine, insana yabancılaşması… Yakınmak, bıkkınlık ve gitmek isteği…
Bunların her biri Çehov anlatılarında insani duygunun birer yansıması olarak karşımıza çıkar. Bugünün, kahramanlarının yaşadığı günün seyrinde olup bitenleri verirken; onların düşüncelerinden geçenleri de yansıtır. Öyle ki; gelecek üzerine bir düşünce uçlanımında dile getirilenler insani gerçekliğin dili olarak da karşımıza çıkar:
- “Pekâlâ. Bizden sonra, balonlarda uçacaklar, ceketlerin modası değişecek. Belki de altıncı duyguyu bulup bunu geliştirecekler. Ama hayat, o eziyetli; o esrar dolu, mutlu hayat, yine eskisi gibi kalacak. İnsan bin yıl sonra da yine hep öyle içini çekerek: ‘Ah yaşamak ne zor!’ deyip duracak, bununla birlikte yine, tıpkı şimdiki gibi ölümden korkacak, onu istemeyecek!”
KURULACAK YENİ HAYAT
Değişimden söz eder, üstelik bunu gösterir taşrada o sıkışıp kalmış hayatlarda. Verşinin, bunu dile getirir. Oyunun düşünen karakteridir. Değişimle kurulacak yeni hayattan söz eder. Okuyan biridir, bunun yansıması sözlerine siner: “Yaşlandıkça daha çok öğrenmek istiyorum.”
Çehov, her bir anlatısında karşınıza çıkardığı doğrusallıklarla sizi sarsar. Özellikle oyunlarının düşünce yoğunluğu, insana/hayata dair yansıttığı gerçekliklerin yol / yön göstericiliği daha bir önde. Bir de uzun öykülerinde bunu yanını gözleriz: Altıncı Koğuş, Bozkır, Köylüler, Bir Taşralının Öyküsü, Düello, Tatsız Bir Olay, Öylesine Bir Öykü, Bir Yaş Günü; Küçük Köpekli Kadın, Öylesine Bir Hikâye, Karım, Gelgeç Gönüllü…
1890-1900 yılları arasında yazdığı öyküler onun yazarlığının dokusunu anlatır her yönüyle. Özellikle Altıncı Koğuş (1892), Küçük Köpekli Kadın (1899), Çukurda (1900) onun düşünce dünyasının kırılma noktasını yansıtan öyküleridir.
DÖNEM RUSYASI’NA AYNA TUTAR
“Tolstoyculuk”tan ayrılmıştır. Tolstoy’un kötülükler karşısında “mutluluğu kendi içinde ara” düşüncesinden uzaklaşır, kötülüklerle savaşmak gerektiğini benimser. Bu üç yapıtında da bu düşüncesinin izlerini buluruz.
Çehov, dönem Rusyası’na ayna tutar. Bir bakıma zamanın ruhunu yansıtır. Öyle ki, onun kürek mahkûmlarının yaşadığı Sahalin Adası’na yolculuğu, dönemin cehennemini gösteren bir tanıklığı getirir. 21 Nisan 1890’da bu yolculuğa çıkan Çehov adada üç ay kalacaktır. 13 Ekim’de de Sahalin notlarıyla döner. Sibirya’da Sürgünde öyküsü de o izlenimlerle yazılmıştır.
Bu yolculuğunun kendindeki yansımalarını bir dostuna anlatırken şunları söyleyecektir: “Artık diyebilirim: Yaşadım. Benden bu kadar. Sahalin gibi cehennemi de gördüm, Seylan Adası gibi cenneti de… Hem kelebekler, böcekler, hem sivrisinekler, hem hamam böcekleri!”
Niçin Sahalin? Dostu ve yayıncısı Aleksey Suvorin’e açıklarken, bu sorunun yanıtı onda şöyledir:
“Çünkü bugüne dek, şehirlerimizin binlerce verst uzağında bulunan ve birçok insanın kokuşmuş bir yaşam sürdüğü, acı çektiği, öldüğü bu hüzünlü toprak parçasını kimse ziyaret etmedi… Sahalin’deki kürek mahkumları hakkında ne biliyoruz ki? Hiçbir şey… Tek nedeni de, o çöplüğe giden kimsenin geri dönememesi… bu unutulmayı onarma zamanı gelmedi mi sence Aleksey?”
Çehov, bize, bizi insan kılan bir bakış kazandırır. Onun insana / topluma dönük anlatı yolculuğundan yansıyanlarda gördüğümüzdür bu. Yansıttığı her durum bir şeyler gösterir, düşündürür, gülümsetip kederlendirir…
OKUMA ÖNERİLERİ
Anton Çehov’un öykülerinden seçmeler 6 cilt olarak Mehmet Özgül’ün Rusçadan yaptığı çevirilerle İletişim Yayınları’nca yayımlandı: 1. Albion’un Kızı, 2. Yolunu Şaşıranlar, 3. Kırlarda Bir Gün, 4. Mutlu Son, 5. Kunduracı ile İblis, 6. Düello.
Anton Çehov: Sahalin Adası / Çev.: Gulzhanar Sakenova / Kırmızı Yay. / 413 s. / 2013. Üç Kızkardeş, Vişne Bahçesi, Vanya Dayı / Çev.; Ataol Behramoğlu / T. İş Bankası Kültür Yay.
Çehov Hatıraları / Peter Sekirin / Çev.: Feyza Akgün / Cümle Yay. / 320 s. / 2017.
Çehov’un Sırrı / Wanda Bannour / Çev.: Menekşe Tokyay / Doğan Kitap / 375 s. / 2007Y.
Çağdaşlarının Anılarıyla Anton Pavloviç Çehov / Kolektif / Çev.: Mehmet Özgül / İletişim Yay. / 455 s. / 2020,
Çehov / Henri Troyat / Çev.: Vedat Günyol / Alfa Yay. / 445 s. / 2016.
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Emekliye iyi haber yok!
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi