CHP'de Yeni Dönem

CHP'de Yeni Dönem
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 30.05.2010 - 05:42

CHP tüm Anadolu’yu etkileyen bir rüzgâr yakalamıştır. Bu ay genel seçim olsa, CHP kesin olarak iktidara gelebilecek oy oranına ulaşır. CHP sadece kendisi için değil, tıkanmış gibi görünen Türk siyasal yaşamının da yeniden önünü açmıştır.

Geçen hafta sonu yapılan 33. Olağan Kurultay CHP’de yeni bir dönemin başladığını apaçık gösteriyor. CHP’de başlayan bu yeni dönem Türk siyasal yaşamında da yeni bir dönemin başlangıcı olacaktır.

CHP Türk siyasal yaşamında, demokratik devrimlere daima öncülük etmiştir.

Öncülük görevi

CHP, laiklik ilkesine dayalı Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisidir. Atatürk döneminde gerçekleştirilen aydınlanma devrimlerinin öncü kuruluşudur. CHP, Türkiye’nin demokratikleşme sürecinin de kurucu siyasal örgütüdür ve 14 Mayıs 1950’de gerçekleştirilen demokratik devrimin yapıcısıdır.

CHP, Türklerin tarih boyunca yaptıkları en devrimci ve sosyal hukuk devletinin kuruluşunu simgeleyen 1961 Anayasası’nın yapılmasında da birinci derecede rol oynamıştır.

1961-1965 geçiş döneminde CHP ve onun lideri İnönü’nün demokrasinin güçlenmesi yönünde aldığı etkin önlemler, bu yıllarda yapılan demokrasi dışı iki askeri müdahalenin (Talat Aydemir müdahaleleri) önlenmesi, CHP’nin Türkiye’nin demokratikleşmesinde nasıl önemli bir rol oynadığını ortaya koymaya yeterlidir.

CHP 1969-1980 yılları arasında, siyasal yaşamımızda sosyal demokrat bir partinin gerçekleşmesi ve sosyal demokrat bir programın oluşması mücadelesini de vermiştir. “Sol düşüncenin” etkin olduğu demokratik sol bir parti programı bu dönemde gerçekleşmiştir, “emeğin en yüce değer olduğu” bu dönemde parti programına girmiştir.

CHP gerek 12 Mart, gerekse 12 Eylül darbelerinin asıl mağdurudur. İlki “tutucu”, ikincisi “karşıdevrim” niteliğindeki bu müdahaleler aslında CHP’yi hedef almışlardır. Türk siyasal yaşamını geriye götürmek için “dizayn” edilmiş bu iki müdahalenin etkisizleştirilmesi için de en büyük mücadeleyi CHP vermiştir.

12 Eylül’de kapatılan CHP 1992’de yeniden siyasal yaşama döndü. Türlü sıkıntılar çekildi. Ancak bu dönemde solun ufak parçalara dağılması önlenemedi. Ne yazık ki sosyal demokrat temellere sahip sol bir partide görülmemesi gereken uygulamalar da yapıldı. CHP tüzüğü sol bir partide olmaması gereken tutucu kurallarla donatıldı. Genel başkan adayı olmak için 250 imzanın kongre başkanlık divanı önünde toplanması gibi gariplikler, her il için her zaman merkez yoklaması yapılması gibi “tutucu” kurallar adeta baştacı edildi.

Ancak son yıllarda herkesin kabul ettiği bir önemli noktaya da değinmemiz gerekir. Özellikle 2007 genel seçimlerinden sonra, AKP’nin hukuk dışı, laiklik ilkelerine ters düşen politikalarına karşı CHP Genel Başkanı Baykal ve CHP grubu büyük bir savaş vermiştir. Onurlu bir mücadele vermiştir. Bu konudaki uğraşlar daima üstün bir mücadele örneği olarak anılacaktır.

Ancak bu dönemde CHP örgütsel çalışmaları göz ardı etmiştir. AKP her 3 ayda il başkanları toplantısı, milletvekilleriyle birlikte toplantılar yaparak örgütsel cepheyi ve bağlarını sıklaştırırken, ne yazık ki Baykal ve liderliği bu gibi örgütsel etkinliklere sıcak bakmamıştır.

Oysa asıl soldaki CHP’nin böylesi örgütsel etkinliklerde bulunması gerekirdi. Hatta daha ileriye gidip, bölgesel toplantılar, belediye başkanlarıyla toplantılar yaparak sol geleneği ve sol bağları güçlendirmesi gerekirdi. Bu konularda atak davranması, yasa tasarıları vermesi gerekirdi. Ancak CHP ne yazık ki, adeta “Atatürk ilkelerini” savunmada kalan bir siyasal konuma dönüşmüştü.

Bu son kurultayda Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkan seçilmesiyle CHP, yeni bir ivme yeni bir hareket kazanıyor.

1955 yılından bu yana kesintisiz bir CHP üyesi ve bir siyasal bilimci olarak, söyleyebilirim ki, son CHP Kurultayı 1973’lerdeki, 1977’lerdeki kurultaylardaki hareketliliğin de ötesine geçen bir oluşum yakalamıştır.

Toplumsal uzlaşma

Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığının oybirliğine varan bir “birliktelik” ve “uzlaşma” ile gerçekleşmesi, aslında tüm Anadolu’da oluşan toplumsal uzlaşmanın kurultaya yansımasıdır. Anadolu ve Trakya’da oluşan bu toplumsal “mutabakat” CHP Kurultayı’nın Kılıçdaroğlu’nun liderliğinde ve onun temsil ettiği değerler üzerinde oybirliğiyle birleşmesini sağlamıştır. Sosyolojik anlamda bu bir “toplumsal tazyik”, “toplumsal baskı”dır.

Kılıçdaroğlu’nun genel başkan seçilmesi sadece CHP’nin değil, Türk siyasetinin de önünü açmıştır.

CHP’nin gelecek politikası

Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun konuşması, CHP’nin gelecekteki politikasının ipuçlarını ve temel esaslarını ortaya koymaktadır. Şöyle ki:

1. Halka dayalı, halkın güncel sorunlarına dayalı bir politika izlenecektir.

2. Ekonomik ve toplumsal sorunların, işsizlik, gelir dağılımındaki adaletsizlik, bölgeler arasındaki ekonomik dengesizlik ve adaletsizliği öne çıkaran ve bunları çözmeye yönelik sosyal politikalar izlenecektir.

3. Konuların halkın anlayacağı biçimde formüle edilmesi, tabana indirilmesi ve kitlelerden destek almaya dayalı bir politika izlenecektir.

4. İşsizler, çalışanlar, emekçiler, kırsal tarım kesimi, esnaf, dar gelirliler, emekliler gibi geniş kesimleri hedef alan bir politika izlenecektir. Bu kesimlerin hedef kitle olarak alınması aslında gerçek bir “sosyal de-mokrat parti” olma yolunda ilerlemeyi de hedeflemektedir. Çünkü bu kesimler gerçek sol bir partinin ideolojik tabanıdır.

5. Bu konulara öncelik verilirken kimilerinin sandıkları gibi, bugün Türkiye’nin temel konularından birisi olan Cumhuriyet ve hukuk devleti ilkeleri kenara itilmemiş, bu konuların da CHP’nin temel hedefleri içinde olduğu açıkça belirtilmiştir.

Bu bir geçiş dönemidir. Baykal dönemini simgeleyen kimi parti yöneticilerinin parti meclisi dışında bırakılmaları, buna karşın Önder Sav’ın yerini koruması çok doğaldır. Unutulmasın ki, CHP’de yaşanan bu dönüşümün siyasal mimarı Önder Sav’dır; o olmasaydı bu değişim kolaylıkla gerçekleşemezdi. Parti meclisi de dengeli oluşmuştur. Yeni isimler, gençler, kadınlar, yeni enerjiler parti meclisinde yer almışlardır.

CHP gerçek bir sosyal demokrat parti olma yönünde çok önemli bir ivme kazanmıştır.

CHP tüm Anadolu’yu etkileyen bir rüzgâr yakalamıştır. Bu ay genel seçim olsa, CHP kesin olarak iktidara gelebilecek oy oranına ulaşır. CHP sadece kendisi için değil, tıkanmış gibi görünen Türk siyasal yaşamının da yeniden önünü açmıştır.

CHP halkın kendinden saydığı, kendinden olan bir genel başkana sahip olmuştur.

Yeni genel başkanın çalışma yörüngesinde herkes ona yardımcı olmalıdır.

Bundan sonrası daha çok çalışmak, sol değerlere ve toplumsal uzlaşmalara öncelik vermek ve Türkiye’nin önünü açmaktır.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler