CHP'li Tanrıkulu yargıya seslendi

CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, son dönemde Kürt yurttaşlara yönelik saldırılarla ilgili açıklamalarda bulundu.

CHP'li Tanrıkulu yargıya seslendi
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 26.07.2021 - 14:47

CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, son dönemde kürt yurttaşlara yönelik saldırılarla ilgili açıklamalarda bulundu.

Geçen günlerde Diyarbakır Barosu, Kürt yurttaşlara yönelik saldırılara tepki gösteren 15 baro arasında yer aldı. Baro Başkanı Nahit Eren, yayımladığı haberde baroyu hedef alan AKP'ye yakınlığıyla bilinen Yeni Şafak gazetesinin kullandığı dilin hem hedef gösterici hem de ırkçı olduğunu söyledi. Yeni Şafak’ın Doğu ve Güneydoğu’daki baroları hedef gösterdiği 23 Temmuz’daki ‘Kandil’in baronları’ başlıklı manşetinin ardından ırkçılığı devam ettirdiğine yönelik değerlendirmeler yapıldı.

"YARGI ETKİLİ SORUŞTURMA YAPMALI"

MST TV'de konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Sezgin Tanrıkulu, "Adı gazete olan bir yayın organı 15 baroyu birden hedef gösterdi. Bir nefret söylemine, bir suç algısı oluşturmaya yönelik bir başlık attı ve bu başlık üzerinden de tartışmalar yürüdü." dedi.

Tanrıkulu açıklamasının devamında, "Yargı etkili soruşturma yapmalı. Neden bu 40 kişinin ya da başka yerde 10 kişinin 15 kişinin olayla alakası olmayan veya husumetle alakası olmayan kişilerin neden bir araya geldiğini etkili bir şekilde araştırmalı ve soruşturmalı, bunları yapmalı!" dedi.

Tanrıkulu'nun şöyle konuştu:

"Ben önceki dönemlerde Diyarbakır Barosu Başkanlığını yapmış olan bir  dostunuz, yurttaşınız olarak bir şeye dikkat çekmek istiyorum. Geçtiğimiz hafta 15 Baro Kars'tan Adıyaman'a kadar ortak bir açıklama yaptı. Bu açıklamada dikkat çektikleri konu, Afyon'da, Ankara'da ve Konya'da Kürt kimlikli yurttaşlarımıza yapılan saldırılardı. Konya'da bir yurttaşımız da bu nedenle yaşamını yitirdi. Afyon'daki saldırıda gençler hem darp edildiler hem de işlerinden oldular ve memleketlerine geri gönderildiler. Şimdi bu saldırılar sonuç itibariyle siyasetin dilinden besleniyor. Kutuplaşmadan besleniyor ve kutuplaştırıcı bir nefret söylemi, siyasetin bu ağır dili sonuçta sokağı bir vesile ile kişisel olabilecek husumetlerde bile nefret söylemine, ırkçı saldırılara yönetebiliyor. 

Şimdi tabi burada yetkililerin, kamu otoritelerinin yapmış olduğu açıklamalar da çok önemli ve yaklaşımları da çok önemli. Elbette buna kişisel husumettir diyebilirler ama mesele şurada: Diyarbakır'da, Van'da, Hakkari'de yani hayvan meselesi yüzünden ya da herhangi bir sıra meselesi yüzünden tartışma çıkmıyor mu, çıkıyor. İnsanlar ölmüyor mu, elbette ölüyor, yaşamlarını yitiriyor. Fakat oralarda, yani tabiki bu saldırılar bu ölümler olmasın, iki aile arasındaki tartışma bütün köyde ya da mahallede, mahallelilerle bir tartışmaya ya da bir çatışmaya dönüşmüyor. İki aile veya yakınları arasında en fazla oluyor. Şimdi Konya'da, Afyon'da ya da Türkiye'nin değişik yerlerinde olan saldırılara baktığımızda iki aile arasındaki bu husumet, sonuçta bir kimlik çatışmasına dönüşebiliyor. Nedeni şu: Kürt kimlikli aileler bulundukları yerlerde nüfusça azlar ve iş yapmaya çalışıyorlar. Yaptıkları zaman da tepki çekiyor bu yaptıkları işler ve herhangi bir kişisel husumet de sonuçta bu husumetle, bu çalışmayla, bu kavgayla alakası olmayan bütün yurttaşları bir araya getirebiliyor kendilerine karşı, mesele burada. Bunun üzerinde durmak lazım. Ortalama koşullarda iki aile arasında çözülebilecek mesele bir mahalle ile veya bir köyle bir aile arasındaki çatışmaya dönüşebiliyor. Nitekim Konya'da olan olayda bu şekilde olan bir olay. Çünkü 40 kişi gözaltına alındı. Tek bir kişi tutuklandı.

Bu 40 kişi arasındaki bağlara bakıldığında yani bir akrabalık bağı yok aralarında, 40 kişinin gözaltına alındığı bir ortamı söylüyoruz ki, yani 60 yakın kişi olduğu söyleniyordu bu linç olayında. Dolayısıyla yetkililer bu kişisel bir olaydır dedikleri zaman, neden haklı haksıza bakmaksızın, Kürt kimliği üzerinden bu kadar çok insan bir tarafı destekleyecek bir pozisyona gelebiliyor, bunlara bakmak lazım. Bölge baroları da, 15 baro da buna dikkat çeken özenli bir açıklama yapmışlardı, buna dikkat çeken. Ama ne oldu, adı gazete olan bir yayın organı 15 baroyu birden hedef gösterdi. Bir nefret söylemine, bir suç algısı oluşturmaya yönelik bir başlık attı ve bu başlık üzerinden de tartışmalar yürüdü. En sonda bu 15 baroya destek olan 33 baro da eklenerek 48 baro ortak bir açıklama yaparak bu dili, bu manşeti, bu algıyı protesto ettiler. Eğer bunların önüne geçmek istiyorsak bu üslupla yaklaşamayız. Kamu otoriteleri de bu tür olayları, kişisel husumettir, diye geçiştiremez, geçiştirmemeli. Mutlaka kuşkuyla yaklaşmalı, Yargı etkili soruşturma yapmalı. Neden bu 40 kişinin ya da başka yerde 10 kişinin 15 kişinin olayla alakası olmayan veya husumetle alakası olmayan kişilerin neden bir araya geldiğini etkili bir şekilde araştırmalı ve soruşturmalı, bunları yapmalı!"


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler