''Derneği ben kurdum"

Birinci ''Ergenekon'' davasıyla birleştirilen ''Vatanseverler'' davasının tutuksuz sanığı Taner Ünal, kurucusu olduğu Vatanseverler Birliği Derneği'nin bir suç örgütü olmadığını belirterek, ''Dernek faaliyetlerinin arkasında ve önünde kimse yoktur'' dedi.

''Derneği ben kurdum
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 17.05.2010 - 07:44

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada savunmasını yapan Ünal, başkanlığını yaptığı Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi Derneği'nin yasalara uygun olarak Mayıs 2005'te kurulduğunu ve yasalara uygun bir şekilde faaliyetlerini yürüttüğünü söyledi.
Derneğin adının geçen yıl Vatanseverler Birliği Derneği olarak değiştirildiğini ifade eden Ünal, 8 Aralık 2009 tarihinde de üyeleri tarafından yapılan genel kurul ile derneğin kapatıldığını vurguladı.

Ünal, ''Derneğimiz bir suç örgüttü değildir. Hayatım boyunca hiç bir yasa dışı örgüte üye olmadım veya yardım yataklık etmedim. Bütün hayatını ülkesine hizmet etmeye adamış bir fikir ve düşünce adamıyım. Hayatımın hiç bir döneminde devletin hiç bir kurum ve kuruluşu ile bağlantı içerisinde olmadım. Devletin uzantısı olan kimseyi tanımam'' dedi.

Son 15 yıldır komplolara maruz kaldığını savunan Ünal, ''Bunun asıl sebebi, kendisini derin devlet ilan eden veya devlet adına iş yaptığını söyleyerek beni yönlendirmeye çalışanların benim ve yürüttüğüm faaliyetleri kontrol edememesidir. Bunlar bilhassa ikinci Ergenekon davasının sorgu tutanaklarında vardır. Bu şahısların benimle ilgili düşüncelerinin sebebinin, benim kontrol edilemez olmamdan kaynaklandığını belirtmektedir'' diye konuştu.

Bütün suçunun doğru ve dürüst bir şekilde sivil toplum faaliyeti yapmaya çalışması olduğunu ifade eden Ünal, iddia olunan ''Ergenekon'' adında bir örgüt duymadığını, böyle bir örgütün varlığından da haberi olmadığını söyledi.

Ünal, ifadesine şöyle devam etti: ''Bu örgütle ilişkilendirilen Veli Küçük, Mehmet Zekeriya Öztürk, İsmail Eksik, Oktay Yıldırım gibi şahısları hiç tanımıyorum. Doğu Perinçek, Kemal Kerinçsiz ve Sevgi Erenerol ile birer telefon görüşmesi dışında bir görüşmem olmamıştır. Muzaffer Tekin'i de İstanbul da verdiğim konferans sırasında beni tebrik edenlerden olması ve daha sonra yaptığım iki toplantıya katılmasından tanıdım. İkili bir görüşmem olmamıştır.''

Fikri Karadağ'ın kendi iradesi dışında seçildiğini ifade eden Ünal, dernekten ayrılmasını istediği Karadağ'ın bunu kabul ettiğini ve ardından Kuvayı Milliye 1919 Derneği'ni kurduğunu dile getirdi.

Veli Küçük'ün derneğin kurucularından olmadığını, Küçük'ü tanımadığını belirten Ünal, yine Kuddusi Okkır ve Muzaffer Tekin'in de derneğin kurucularından olmadığını dile getirdi.
Ünal, iddianamede derneğin kuruluşuna ilişkin bölümlerin gerçek dışı ve iftira olduğunu anlatarak, ''Deneğin kurucusu benim. Tüzüğünü ben yazdım. Dernek faaliyetlerinin arkasında ve önünde kimse yoktur. Olsaydı zaten 2 yıldır devam eden dinlenmelere ve evimden çıktığım an başlayan görüntülü izlemelere takılırdı'' dedi.

''Ergenekon'' soruşturması kapsamında ölen Kuddusi Okkır'ın kendisine derin devletin yapılanması başlığında iki sayfadan oluşan belge getirdiğini ifade eden Ünal, bununla ilgilenmeyip belgeyi Okkır'ın gözünün önünde çöpe attığını söyledi.

Mersin'de bayrak yakılması

Ünal, gizli tanık 17'nin beyanlarında geçen ''Mersin'de bayrak yakma olayında, Vatanseverler Kuvvetler Güç Birliği Derneği'nde faaliyet gösteren sanık Ali Kutlu tarafından provokasyon amaçlı bayrağın yakıldığı'' şeklindeki beyanın iftira olduğunu, derneklerinin bayrağın yakılmasıyla ilişkisinin olmadığını belirtti.

Türk bayrağının Mersin'de birden fazla defa hakarete uğradığını belirten Ünal, bu iddianın kendilerine yönelik bir komplo olduğunu savundu.

Diyarbakır'daki bayrak mitingi

Doğu Perinçek'in de derneğin kuruluşuyla bir alakasının olmadığını ifade eden Ünal, şöyle devam etti: ''Diyarbakır'daki İşçi Partisi'nin düzenlediği miting dışında Perinçek ile hiç bir görüşmemiz olmamıştır. Bu miting başarısız olursa 'ülke genelindeki vatanını seven insanlar bundan üzüntü duyabilir' diye düşünerek Perinçek'i telefonda aradım. Bu telefondaki karşılıklı saygılı hitap bizim konumumuzdaki insanların birbirleri ile konuşma adabıyla ilgilidir. Diyarbakır'daki mitinge Genel Sekreterimiz Mesut Sezer'i gönderdim. Bizim arkadaşlarımız bu mitinge katıldılar ve mitingin muhteşem bir şekilde geçmesini sağladılar. Diyarbakır'da Türk bayrağı şanlı bir şekilde dalgalanmıştır. Perinçek'i, Diyarbakır'da bayrak mitinginin zorluğunu bildiğim için kendisine destek vermek için aradım.''

Doğu Perinçek'in duruşmalarda dernekleri için ''başı bozuk hareket'' tabirini kullandığını belirten Ünal, ''Derneğimiz başıbozuk bir hareket olmamıştır, pırıl pırıldır. Siyasi parti genel başkanlarının sivil toplum kuruluşlarından söz ederken daha insaflı ve vicdanlı olmaları gerekir'' dedi.

Derneğin parasını zimmetine geçirdiği iddialarına ilişkin de Ünal, ''Dernekte benim toplanan para konusuyla hiç bir ilgi ve alakam olmamıştır. Genel Kurul tutanaklarında görüldüğü gibi 3 yılda 19 bin 400 lira toplanmıştır. Hakkımızda düzenlenen İçişleri Bakanlığı raporunda bir takım imzasız mektuplarla yapılan iftiralar ve varsayıma dayalı olarak 1,5 milyon lira parayı zimmetime geçirdiğim söylenmiştir. 19 bin 400 lira para gelen bir dernek, 1,5 milyon lirayı nasıl zimmetine geçirecek'' şeklinde konuştu.

 

Duruşma yarına ertelendi

Birinci Ergenekon davasının bir sonraki duruşması yarın yapılacak. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada, birleşen ''Vatanseverler'' dosyasının tutuksuz sanığı Taner Ünal'ın daha önce alınan ifadeleri okundu. Öte yandan, bu dosyanın başka suçtan tutuklu sanığı Ahmet Cinali de sabahleyin yanlışlıkla Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'ne getirildiği için duruşmaya daha sonra katıldı. Taner Ünal'ın daha önce alınan ifadelerinin okunmasının ardından Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, ara kararlar doğrultusunda dosyaya gelen evrakları okudu. Buna göre, savcılığın talebi üzerine Diyanet İşleri Başkanlığına yazılan yazıya cevap verildi. Yazıda, sanıklarda bulunan Arapça yazıların içerikleri konusunda bilgi verildi.

Makine Kimya Endüstrisi Kurumundan gelen yazıda da Glock marka silahla ilgili açıklayıcı bilgi verildi. Yine Glock marka silahlarla ilgili olarak Danıştay saldırısının yapıldığı döneme ait rayiç değer tespitleri de mahkemeye ulaştı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından istenen tutuklu sanıkların cezaevinde yaptıkları görüşme detayları da mahkemeye geldi. Mehmet Zekeriya Öztürk'ün talebi üzerine de İçişleri Bakanlığından gelen yazıda, ''PKK/Kongra-Gel Analiz'' adlı kitabın gönderildiği, Öztürk'ün incelenen dilekçesinde belirttiği konuların kitapta aynen geçtiği, ancak gizli olduğu için kitabın iade edildiği kaydedildi.
 

Danıştay'da azmettirici ihbarı yok

Cumhuriyet Gazetesi'ne bomba atıldığı gün polisin caddede bulduğu cep telefonunun hangi mağazadan alındığının tespit edildiği, ancak İstanbul'daki sel nedeniyle bu mağazanın kayıtların bulunduğu bölümün zarar gördüğü için istenilen evrakların kaybolduğu belirtildi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan gelen yazıda da Danıştay saldırısıyla ilgili azmettirici olarak herhangi bir ihbar yapılmadığı, suç duyurusu kaydının olmadığı kaydedildi. Osman Yıldırım ve Alparslan Arslan'ın ifadelerinde geçen Recep Özkan'ın ikamet ettiği yere ilişkin evrak da mahkemeye ulaştı. Başkan Şengün, daha sonra Ünal'ın çapraz sorgusuna geçmeyerek, duruşmayı yarın saat 09.00'a erteledi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon