"Dosya gelecekmiş, sen neyi bekliyorsun?"

CHP'nin Adana mitinginde konuşan Baykal'ın hedefinde Almanya'dan gelemeyen Deniz Feneri davasının dosyası vardı. Hükümete seslenen Baykal "Almanya'dan dosya gelecekmiş, sen neyi bekliyorsun? Senin yargın yok mu, kanunun yok mu? Neyi bekliyorsun? Yılın yarısı geçti hâlâ dosya yok. Geçen gün Meclis'te gösterdim. Al sana dosya işte" dedi.

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 21.02.2009 - 13:41

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisince Adana Uğur Mumcu Alanı'nda düzenlenen açık hava toplantısında halka hitap etti.

İşte Baykal'ın konuşmasından satırbaşları:

-Aldığınız verdiğinizi karşılıyor mu, borçlarınız ödeniyor mu? Siyasetin amacı ne? Siyaset insanları mutlu, huzurlu hissettirmek için yapılır. Peki siz bunu hak etmiyor musunuz?    

-Türkiye buraya nasıl geldi. Kimlerin kaptanlığında geldi. Bu gidişin gidiş olmadığnı söyleyenler yok muydu? Artık büyüyen, kalkınan Türkiye bitmiş. Artık küçülmüş Türkiye gelmiş.  

-Esnaf dükkanını sabah açıp akşam kapatıyor. Türkiye sermayeden yemeye başladı. Aileler, devlet, esnaf herkes sermayeden yemeye başladı. Ailelerin borçları artıyor. Kredi kartlarınızı, faizleri ödeyebiliyor musunuz? 2,5 milyon insan borçlarını ödeyemedi. "Eyvah ne zaman haciz gelecek, ne zaman malımı mülkümü alacaklar" bekliyor insanlar...

-Vatandaş kabus görüyor. Hayatı kabus oldu. Sadece 1 yılda eklenen işsiz sayısı 645 bin kişi arttı. 300 bin kişi de işsiz ama kendini kaydettirmemiş. Onları da ekle 945 bin kişi Türkiye'de işsiz kaldı. Bu resmi rakam. Bunun bir de gerçeği var. Bu makyajlanmış, pudralanmış rakamlar. İndirilmiş rakamlar bunlar.

-700 bin kişilik ordumuz var, 945 bin işsizimiz var. İşsizlik ordumuzu bile geçmeye başlamış. Bu çok vahim bir durum. Çalışma, iş bulma özgürlüğü çok önemlidir. Aileler mutsuz, evine götürecek ekmek yok. 

-Hani ekonomi çok iyi gidiyordu, herşey iyiydi. Önce borcu ödeyin. Türkiye'nin 220 milyar dolar borcu vardı. O bor. 500 milyar dolar oldu. 2 kat arttı. Hani herşey iyiydi, herşey yolundaydı.

-Ne buğdayçı ne pamukçu teşvik ediliyor. Bizim Çukurova boynu bükük kaldı. Yunanistan pamuk ihracat ediyor, bizim çiftçimiz kalakalıyor. Esnaf kendini oyalıyor. İşsizlik rakamlarında esnaflar dahil. Git bir esnafın arasında dolaş bakalım, halini bir sor bakalım. Esnaf hazır yiyor.

-Bugün fabrikalar kapanmaya başladı, çalışmıyor. Borç patladı. Türkiye bunların yönetimnide çok ciddi bir sıkıntıyla karşı karşıya. Zaten kötü yönetiyorlardı. Bir de ekonomoik kriz eklendi. Tedbir yok çare yok. Bu krizde tedbir almamış tek ülke Türkiye. Tedbir araması beklenen iktidar kulağının üzerine yatmış bekliyor.   

-Seçim rüşveti dağıtıyorlar. Bu iktidar seçim kazanmak için harcama yapıyorlar. Türkiye'de açlık var yoksulluk var. Ama bunlara Tunceli'de çamaşır makinası dağıtmak, buzdolabı dağıtmayı karıştırmayın. Bu seçim rüşvetidir, oy hovardılığıdır.

-Eğer yoksullukla mücadele etmek ise, her aileye iş sağlayacaksın. Bunu sağladın mı kişi kendi yoksullukla başa çıkar zaten, kendi ailesine bakabilir. Onlar iş ver, rüşvet dağıtma.    

-Yıllardır şunu söylüyoruz: Amacımız insana hizmet etmek. İnsanın en temel ihtiyacı iştir. İnsana iş lazım. Emeğini kullanacağı iş lazım. Devletin en temel görevi halka iş sağlamaktır. İnsanın başka bir temel ihtiyacı ise ahlaktır. İş de lazım, ahlak da lazım. Ahlak dediğimiz işte bugünkü manzara.

-Ahlak olmazsa işte bugünkü tablo oluşur. Hiçbir ülkede Türkiye'deki kadar yolsuzluk yoktur. Kişisel yolsuzluktan çıktı artık, örgütlü yolsuzluk olmaya başladı. Artık şirket kuruyor, dernek kuruyor. Adam dernek kuruyor. Ramazan'da vatan diyen millet diyen gurbetçilere gidip diyor ki "Ramazan'da apacağın hayrı, zekatı benim derneğime ver, ben onu yerine gönderirim" diyor.

-Napıyorlar ordan alıyorlar kuryeyle Türkiye'ye taşıyorlar. Nereye getiriyor. İstanbul'a, Ankara'ya. O paralarla şirketler kuruluyor. Televizyonlar kuruluyor. Ne yapıyorlar iktidara destek oluyor. Kimin televizyonu oluyor. AKP'nin televizyonu oluyor. Ergenekon'u arıyorlardı ne oldu.

-Bir sendikacıyı bulmuşlar, Mustafa Özbek'in üzerine gidiyorlar. Sen kasayı arıyorsan etrafına bir bakıver, etrafında çok kasa var çok. Bu kasalardan biri de Deniz Feneri kasası.

-Yok olan dosya değil. Niyet yok niyet. Neden niyet yok. Başbakan bu yolsuzluğu yapanları tanımıyor mu? Tanımıyorum dedi. Sonra ne oldu? Tanıyor tanıyor.

-Bu kişilere teşvik getirmiş mi, getirmiş. İzin vermiş mi vermiş. Başbakan bunlara bu rütbeyi vermiş. Sonra da sizi vergiden muaf ediyorum demiş. Bu vatanın huzuru barışı için uğraşan Mehmetçik Vakfı vergi veriyor. Bu sahtekarlar vergi vermiyor. Başbakan sayesinde...

-Türkiye'de işsizlikte var yolsuzluk da var. Resmi himaye altında yolsuzluk var. İşte örnek. 

-Sakın unutmayın! Bu seçim Deniz Feneri seçimi. Bunu unutmayın. Bu seçimde bunun hesabını sormalısınız. Ağızlarını açtığında din, kitap, Allah diyorlar. Bu seçimde hesabını soracak mısınız? Göreceğiz.

-Başbakan'ın bir gün işsizlikten bahsettiğini duydunuz mu? Kapanan fabrikalardan bahsettiğini duydunuz mu? Varsa yoksa CHP. Başbakan diyor ki "Benim hakkımda yolsuzluk iddiaları var, bana söylemeyin, savcılığa gidin söyleyin" diyor.

-Peki ya dokunulmazlığı olacak. Hadi gel senin dokunulmazlığını kaldıralım, benim de dokunulmazlığımı kaldıralım. Sen de ne biliyorsan mahkeymey ver, bende vereyim. Var mı cesaretin?

-Dokunulmazlıktan korkan Başbakan Türkiye'ye yakışıyor mu? Demokrasi diyorsan halkla eşit olmalısın.

-Türkiye siyasetine yeni bir anlayışı getireceğiz. Bazılarına çalıyor derler, bazılarına çalışmıyor derler. Hedefimiz hem çalmayacak hem de iş yapacak.

-Şimdi çalanlar da 2 türlü. Bazıları hem kendisi çalıyor hem çaldırıyor. Bazıları da başkasına çaldırıyor. Ucu Ankara'ya kadar uzanıyor. Hedefimiz ne kendi çalacak, ne de Ankara'ya çaldıracak. 

-Önce milletvekili dokunulmazlığını kaldıracaksın. Çalmak 3 ayaklı bir masa gibi. Bir ayağında uyanık bir işadamı oluyor, diğer ayağında yol gösterecek bir bürokrat oluyor, üçüncü ise hem payını alacak hem işadamına ve bürokrata sahip çıkacak.

-İnşallah ileride CHP iktidar olduğunda ilk yapacağımız Milletvekili dokunulmazlığını kaldırmak. 

-Şimdi de yolsuzlukların konuşmasını engelliyor. Bunu yapacağına yolsuzlukları önle. Sende rahat et, millet de rahat etsin.

-Gazetelerin bir kısmı, Başbakan'ın himayesinde olmayan bir kısım medya olayla ilgilendi. Sen misin Deniz Feneri'ni yazan, sen misin doğruları gösteren. Hemen cezayı kestiler. Hemen inceleme başlatıldı.

-820 trilyon Türkiye'nin vergi rekortmenine ceza kesmişler. Bütün dünya bunun bir baskı niteliğinde oldu gördü ve biliyor. Demokratik bir ülkede böyle birşey olabilir mi? Sen böyle yaparak demokratik bir ülkeyi tersine çeviriyorsun. Senin işine gelmeyeni yazanı, ezebilirsen, yok etmeye çalışırsan hani demokrasi. Niye susturmaya çalışıyorsun?

-Yolsuzluklar 7 yıl öncesine göre daha arttı

-Herkes telefonla konuşmaya korkuyor. Herkes korku içinde. Türkiye bir korku toplumuna dönüşüyor.   

-Bu gidişem dur diyecek, milletin dışında kimse dur diyemez. Görev milletindir, halkındır. Bu seçimi bir fırsat olarak değerledirip bu gidişe dur demeliyiz. Bu bir millet görevidir.   

-Çok doluyum, söylenecek çok şey var. Bu arada önemli olan, söz konusu olan Başbakan'ın bir basın grubuyla kavga etmesi değildir. Önemli olan milletin doğruları öğrenme hakkını elinde alıyorç Mühim olan budur. Milletin gerçekleri öğrenme hakkını engellemeye çalışıyorlar. Daha neler var neler. Türkiye'yi karanlığa sürüklüyorlar.

-Başbakan çıkıyor ona saldırıyor buna saldırıyor. Yüzüne gözüne bulaştırıyor. Sen onu bunu bırak da milletin içini rahatlatacak birşeyler söyle.

-Haydi gel Başbakan, şu tarafsız medyayı da aramıza alalım, üçümüz tartışalım ne dersin? Herşeyi konuşalım. Millet bunu dinler, kararını verir. Kim doğruyu söyler anlar. Haydi gel, yandaşlarını da al. Söyleyeceklerini yüzüme söyle, bende senin yüzüne söyleyeyim. Niye kaçıyorsun.

-Dünyanın her yerinde demokrasi böyle işler. İlgi tek taraflı şartlam değil, bağırma çağırma değil. Her iki görüşünde ortaya sunulması. Demokrasi kaçağı bu Başbakan. Medyayı ağır para cezalarıyla sustururak halka hizmet edilmez. Kaçmayacaksın. Çıkacaksın televizyona tartışabileceksin. Korkuyorsun.

-Benimle bir arada olmaktan korkuyor. İşine gelmeyen haber yapıldı diye, cezalar uyguluyor. Onun korktuğu sorular bende. Onları ben sorucağım. Ama çıkmıyor karşıma.

-Orada burada palavra. Meydanı çok boş bıraktık. Bunlara çok fırsat verdiniz. Ona mı destek olacaksın, yoksa Atatürk'ün kurduğu devletine mi?


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler