En büyük sürprizi halk yapacak

‘Değişim isteği var’ diyen çatı adayı İhsanoğlu Cumhuriyet’e konuştu: En büyük sürprizi halk yapacak

Yayınlanma: 29.07.2014 - 04:00
Abone Ol google-news

CHP ve MHP’nin çatı aday olarak gösterdiği ve parlamento dışından da 10 dolayında partinin destek açıkladığı Ekmeleddin İhsanoğlu, İKÖ Genel Sekreterliği döneminde alışkın olduğu “yoğun tempo”ya yeniden dönmekten memnun. Ancak halkla içiçe, “sıcak siyaset”in kendisi için yeni ve önemli bir deneyim olduğunu anlatan İhsanoğlu, “Bu kadar değişim talebi olduğun bilmiyordum, yani ben nazik ifadeler kullanıyorum tabii. Meğer millet gerçekten değişim istiyormuş. O nedenle halkın büyük sürpriz yapacağına inanıyorum” diyor. İhsanoğlu, siyasetteki “sert, ayrıştırıcı, öfkeli” üslubun artık siyasi literatürden çıkması gerektiğini belirtiyor. Özellikle iktidara yakın medyadan başta Akit gazetesi olmak üzere iktidar kanadından kendisine dönük gelen “kara propaganda” karşısında şaşırdığını belirten İhsanoğlu, “İnsanların birbirleriyle alay etmemelerini, kusurunu araştırmamalarını” öğütleyen Kuran’daki “Hucurat” suresini bir kez daha okumalarını önermekle yetiniyor.

Ekmeleddin İhsanoğlu, Şeker Bayramı nedeniyle yurt gezilerine verdiği kısa “mola”da sorularımızı yanıtladı:

İİT Genel Sekreterliği sonrasında belki de daha “dingin” bir döneme hazırlanırken, cumhurbaşkanı adayı oldunuz ve kendinizi yoğun bir seçim kampanyasının içinde bulundunuz. Alışabildiniz mi bu tempoya?

-Tempolu çalışmaktan hiçbir şikayetim yok. Ben tempolu çalışma olmadığı zaman rahatsız olurum, dinamik hızlı dolu dolu yaşamaya alışık bir insanım. 9 sene boyunca ben yerin etrafında 62 defa devrialem yaptım, 100’ e yakın ülke ziyaret ettim. Bilakis bu tempodan mutluyum. Çünkü, genel sekreterlik görevim yeni bitmiş, Türkiye’ye yeni gelmiştik, biraz rehavete başlamıştık ki şimdi tekrar aynı dinamizm kavuşmuş olmaktan mutluyum. Ama halkla sıcak siyasetin içinde olmak büyük bir tecrübe benim için. İnsanların size gösterdikleri ilgi sevgi, sizinle beraber olma, selamlamak, elinizi sıkması, öpmek, kucaklaşmak, dokunmak resim çektirmek, büyük bir şey. Ben bu ölçüde beklemiyordum. İkincisi şunu beklemiyordum; bu kadar değişim talebi olduğun bilmiyordum, yani ben nazik ifadeler kullanıyorum tabii. O kadar bilgim yoktu. Meğer millet gerçekten değişim istiyormuş o nedenle ben bu seçimden çok iyi netice alacağımıza inanıyorum. Çünkü halk gerilmekten, kutuplaşmaktan, cepheleşmekten ve hor görülmekten çok sıkıldı.

“Kadın ilgisi müthiş”

Ancak kısıtlı bir kampanya süreci var, bir de seçim yarışının çok eşit koşullarda olmadığı dikkate alınırsa sonuca ulaşmak zor olmayacak mı?

Çok adaletsiz bir seçim, fakat Türkiye ilk defa böyle adaletsiz seçim görmüyor ki, bu halk neler gördü. Halkın büyük sürpriz yapacağına inanıyorum, samimi kanaatim bu. Bilhassa kadınların ilgisi müthiş. Biz elimizden gelen herşeyi yapıyoruz, takdir milletindir, söz milletindir. Önümüzde yüzde 60 oy diye bir ifademiz var. Biz iki partiyle başladık 12 partiyi buldu destek olanlar. Bunların bir kısmı yüzde 10 barajını aşamadılar ama halk arasında büyük oy potansiyeli var. Bunları göz önünde bulundurduğumuz zaman, AKP’den gelecek oyları da hesaba kattığımızda, başarılı olacağına inanıyorum. Bir de herşeyden farklı olarak bu seçimin bir parti, milletvekili seçimi yarışı olmaması. 3 aday var ve o 3 aday arasında bence millet rasyonel bir tercih yapacak. Yani bu makama kim daha uygun gelir, kim daha iyi hizmet eder, kim devletin bekasını, milletin bütünlüğünü muhafaza eder o noktada tercih olacaktır. Ve bu tercihin bizim lehimize olacağını düşünüyorum.

 Aktif siyasete çok hızlı bir giriş yaptınız... Cumhurbaşkanı seçilmeseniz de bundan sonra sizi aktif siyasetin içinde görebilir miyiz?

(Gülerek) Seçilince göreceksiniz...

“Şimdiye kadar nerelerdeydiniz?” diyorlar. Sizi diğer adaylardan farklı kılan özelliğiniz ne? Neden sizi tercih edecekler? Başlangıçta sandığa gitmeyeceğini söyleyen seçmen, sizi tanıdıkça sevdi mi?

Antalya’da Şarampol caddesinde, nur yüzlü, beyaz sakallı orta yaşlı bir bey bana geldi, sarıldı ve dedi ki, “Ben müslümanım, dindarım, ama Atatürkçüyüm. Benim oyum size. Memlekette bu değerlere inanan çok insan var.” Belli ki orta halli bir esnaf, bir aile reisi, inanmış bir insan, bu millet bu değerler arasında bir çelişki olmadığını görüyor. Bu değerleri bir arada yaşatabilecek insan arıyorlar. Beni şaşırtan şeylerden bir tanesi, bunu İstanbul sokaklarında Salı pazarında dinlediğim gibi, Gazi Sultan’da da dinledim, Ege’de, Karadeniz’de, Trakya’da, Orta Anadolu’da da dinlemek oldu. Halkın ortak söylediği, “Siz nerelerdeydiniz şimdiye kadar. Bu tertip, bu üslupta insanları özlemişiz” oldu. Sandığa gitmeme konusu, ilk günlerdeki reflekslerdir, çünkü “tanımıyoruz, nereden çıktı bu adam” diyorlardı. Tanımayanlar tanıdıkça, sandığa herkesten daha çok çıkacaklarını söylüyorlar. Çünkü onlar değişimi talep eden insanlardır...

Siz siyasetin çok “sert” söylemle yapıldığı Türkiye’nin alışık olmadığı “jestler” dönemini başlattınız. Nasıl yankı buldu bu tavrınız?

Tabii benim seçim maratonuna başlarken ilk yaptığım açıklama; “biz Türkiye’nin en yüce makamına yarışına giriyoruz, bu göreve yüce makama layık bir yarış çıkarmamız lazım. Bu yarışın da medeni ölçüler içerisinde çelebice olması, centilmence olması lazım. Hem şahıslar birbirine saygılı olsun, hem de o makama saygılı olsunlar.” Ben bu çizgiyi tutturmaya gayret ediyorum, tutturduğumu da zannediyorum. Onun için, bu yapmış olduğum bir iki jest de bu nezaketin bir ifadesidir ki sembolik şeyler bunlar. Fırsat buldukça da bunu yapmak lazım, bu tartışmayı bir çizginin altına düşürmemek lazım. Çünkü çok ayıp, artık bu vahşi, densiz ifadelerin siyasi literatürden kaybolması lazım.

- Ama bütün rakipleriniz aynı üslubu benimsemiyor, Başbakan size “monşer” diyor, iktidara yakın medyadan size ağır yüklenmeler var... “Kara propaganda yapılıyor” diye isyan ettiniz...

Tabii kara propaganda var, ben birkaç tane söyleyeyim. Ben Çankaya’ya gelince Kuran’ı yasaklayacakmışım, başörtüsünü yasaklayacakmışım. Yani ben bu iki önemli konuda, birisi mukaddes kitabımızla ilgili hayatını vakfetmiş, hizmet etmiş, eser yazmış bir insana, gençleri yetiştirmiş bir insana böyle bir iftira olabilir mi? Hangi çağda yaşıyoruz? Bunu kullanan insanlar nasıl öyle birşeye tevessül edebilirler. Kızlarımız için kaç defa söyledim, “başörtüsü bir haktır, dini vecibedir, gelenektir” dedim, kızlarımız için ben üniversitede verdiğim mücadeleyi anlattım, haklarını savundum. 28 Şubat döneminde çektiğimiz sıkıntıları anlattım. Bütün bunları yaptıktan sonra birileri çıkıyor, hâlâ bunları yapmamışım, söylememişim gibi, insanların gözlerinin içine baka baka yalan söylüyor...

“Hucurat suresini okusunlar”

Mesela Akit gazetesi yakın zamana kadar benimle ilgili bütün haberleri faaliyetleri neşrederdi, genel sekreter olarak. Hatta en son verdiğim uzunca bir röportajı neşrettiler. Birden bire böyle Akit gazetesinin söylediklerimi tahrif etmesi, alay etmesi, yakıştıramıyorum. Akit gibi dini hassasetiyeti olan bir gazete yalan söyler mi, iftira atar mı? Ben onlara Hucurat suresini hatırlatayım, okusunlar diyorum...

Rakiplerinizden HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’la aranızda sıcak bir diyalog oldu... Bu eğer yarış ikinci tura kalırsa, bir seçim dayanışmasına dönüşebilir mi? Örneğin gidip görüşüp kendisinden destek ister misiniz?

Ben herşeyden önce birinci turda kazanacağımdan eminim, size halkımız büyük sürpriz yapacak dedim. Ben Diyarbakır’a giderken herhangi bir siyasi pazarlık için gitmedim. Ben oradaki insanlara, kanaat önderlerine, bu konularda ne düşünüyorum anlatmak, onlar ne düşünüyor dinlemek için gittim. Sanıyorum yarım saat ben konuştum, 3 saat boyunca onları dinledim. Kendi ifadelerine göre, Diyarbakır’ın tarihinde böyle bir şey olmamıştır. Yani cumhurbaşkanı adayı olan birinin, halkın temsilcilerini bu şekilde huzur, sabır saygı içinde, sözlerini kesmeden ve sinirlenmeden dinlemesi. Ben onların sorularını, bir kısmı yanlış bilgiye dayalı kanaatlerini sorularını tek tek cevaplandırdım. “Biz sizi yanlış tanıyorduk şimdi doğru tanıdık, doğru kararı vereceğiz” diyorlar.

“Anayasa’nın lafzına aykırı”

Başbakan Erdoğan, “Teamüllerin değil, Anayasa’nın çizdiği cumhurbaşkanı” olacağını söyledi. Siz bu yaklaşımı nasıl değerlendiriyorsunuz, sizin tavrınız nasıl olacak? Teamüller ve anayasa, cumhurbaşkanının sorumsuz bir insan olarak sorumlu mevkilere etki yapmasını kabu etmez. Cumhurbaşkanının Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmesi, silahlı kuvvetlere başkumandanlık etmesinin nedenleri, şartları Anayasa’da bellidir. Anayasa, “TBMM adına başkumandır” der, yani kendi keyfine göre, arzusuna göre değil, Meclis adına eder. Çünkü egemenlik Meclis’indir. İkincisi Türkiye’de kaç defa cumhurbaşkanları, kaç defa Bakanlar Kurulu’na müdahale etmiştir. Bu kriz anında olur. Hükümeti yalnız bırakmamak için cumhurbaşkanının orada bulunması ancak kriz zamanlarında olur. O zaman güvenoyunu kim alıyor, siyasi sorumluluk kimde, bütçeden kim sorumlu. Bakanlar Kurulu ve başbakan. Hal böyle olunca, sorumsuz bir insanın gidip de bunlara başkanlık etmesi talimat vermesi, sadece teamüllere değil, anayasanın hem lafzına, hem ruhuna, 104. maddesine de aykırıdır.

Erdoğan, Köşk’e çıkarsa “frak giymeyeceğini” söyledi... Sizin böyle rezervleriniz var mı?

Bunlar detay, bunların üzerinden mesaj göndermeye bile değmez. Tercihler üzerinden mesaj gönderilmez.

Müslüman dünyası bir kez daha Ramazan bayramını kutluyor ama Ortadoğu’da akan kan durmuyor, sizin mesajınız nedir? Cenabı Allah bize bu günlerde esir evlatlarımızın geri dönmesini nasip etsin. Ve onların da aileleriyle çocularıyla, sevdikleriyle bir ağız tadıyla bir bayram etsinler. Gaze’deki durum maalesef çok kötü, bin dolayında şehit haberleri geliyor. Ama ben hatırlıyorum, 2008-2009’ da benzer aynı senaryonun uygulandığı saldırıda 1500 kişi hayatını yitirdi. Aslında bu dönem biz daha iyi bir netice alabiliriz. Çünkü Filistin artık tanınmış bir devlet, BM’de gözlemci devlet haline geldi. Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne gitme hakları doğmuştur. Bunların kullanılması lazım, Türkiye olarak bizim de bunlara destek vermemiz lazım. Uzun vaadede sürdürülebilir bir ateşkesin sağlanması için ciddi arabulucuk çalışmalarına ihtiyaç vardır.

CHP Adana Milletvekili Ümit Özgümüş, sizi Anadolu Aleviliği ile Suriye’deki Nusayriliğin farklı olduğu yönündeki açıklamanız nedeniyle “ırkçılık ve mezhepçilikle” suçladı... Bunu nasıl değerlediriyorsunuz?

Bizim vatanımızdaki Alevi kardeşlerimiz Orta Asya’dan gelen bir geleneğin devamı. Horasan erenlerinin getirdiği, Hacı Bektaşların, Pir Sultan Abdal’ın, Hacı Bayram Veli’nin, Mevlana Celalettin Rumi’nin, Yunus Emre’nin değerleriyle hal hamur olmuş, Türk toplumun realitesi. Suriye’dekiler ise Nusayri inancında olan insanlar. Ben onların inancına bir şey söylemedim. Ben onların inancına saygılıyım. Mesela Suriye’de Dürziler, Ermeniler, Ortodokslar, Arap, Müslüman sünniler var. Çok farklı dini gruplar var. Aynı şekilde Irak’ta da nasturiler, kildaniler gibi değişik mezhep ve inançlara sahip gruplar var. Şimdi benim söylediklerimin ırkçılıkla, mezhepçilikle ne alakası var anlayamıyorum. Zannetmiyorum milletvekili arkadaşlarım benim ifadelerimi yanlış veya eksik anlamış olabilir veya öyle yansıtılmış olabilir. Çünkü ben bir mukayese yapmıyorum, bu hakkı da kendimde görmüyorum. Ben birisinin lehine veya aleyhine konuşmadım ki. Türkiye’deki Alevi kardeşlerimiz de çoğunluğu zaten bizimle beraber olduğunu zaten baştan ifade etmişti. Farklı düşünenler, tanımayanlar da onlarla yaptığımız temaslar sonunda aleyhteki iftiraların temelsiz olduğunu gördüler. Allaha şükür ne Alevi kardeşlerimizle, kürt kardeşlerimizle bir prolemimiz yok. Hem niye olsun ki, biz mevcut problemi çözmek için varız. Biz bu kültürü 21. yüzyılda daha mükemmel haline getireğiz. Daha çok demokrasi, daha çok hürriyet sınırlarının genişletilmesi ve insan haklarının daha iyi şekilde uygulanması. Yani mesajımız bu, daha çok demokrasi, daha çok ürriyetler, daha çok insan haklar ve bunların hukukinün üstünlüğü çerçevesinde uygulanması...

Başbakan Erdoğan’ın kampanyada gelen bağış miktarını açıklamamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Biz Allahın bildiğini kuldan saklamayız. Allaha şükür varımı yoğumu kimseden gizleyecek halim yok. İşte şeffaflık diyorsak, sorumluluk diyorsak biz bunu yapmaya gayret ediyoruz. Takdir ve mukayese hakkı millete aittir.

Ekmeleddin İhsanoğlu, seçim kamyanyasında sandığa sahip çıkmanın önemine de vurgu yapıyor. Bunun için de sandık başlarında görev almak isteyenlerin başvuracağı “gonulluyum@ihsanoğlu.org” adı altında bir de internet sitesi oluşturuldu. İsteyenler bu siteden başvuruda bulunup, sandık başlarında gönüllü gözetmen olabileckler.

Hucurat suresi neyi emrediyor?

Eklemeddin İhsanoğlu’nun kendisine dönük “kara propaganda” yaptığını söylediği medya kuruluşlarının yöneticilerine “okumalarını” önerdiği Hucurat suresinin bazı ayetleri, müslümanların birbirleriyle alay etmemelerini ve hatta birbirlerine yüksek sesle bile bağırmamalarını, birbirlerini kötü lakaplarla çağırmamalarını öğütlüyor.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler