Eşref, 150 yıl önceden sanki bugüne sesleniyor
Bu hafta sizlere çok sevdiğim Şair Eşref’ten bahsetmek istiyorum. Gerçi çoğunuz biliyorsunuzdur ama bilmeyenlere, Eşref’i tanımayanlara belki bir tanışma şansı vermiş olurum.
Şair Eşref, Osmanlı’da bugünkü iktidar sahiplerinin çok sevdiği II. Abdülhamit döneminin en sıkı muhaliflerindendir. Hiciv yani bugünün Türkçesiyle yergi şiiri diyebileceğimiz türde, Divan edebiyatı üslubunda dili öyle kullanır ki kimi zaman son derece sert küfürler etse de kulağa keyif veren bir melodi gibi gelir. Şiir ve dörtlüklerinde dilini hiç sakınmayan şair, bu nedenle bir devlet bürokratı olarak defalarca sürülmüş ve hapse girmiştir. Yıl hakkında farklı söylenceler olsa da genellikle 1847 yılında Manisa Kırkaağaç’ın Gelenbe kasabasında doğduğu söylenir.
Çağının ilerisinde bir kafaya sahip olduğu bugüne ulaşan şiir ve dörtlüklerinden rahatlıkla anlaşılabilir. Şimdilik Eşref’in hayatını sizlerin araştırmasına bırakıp yaşadığı çağdan bugüne hâlâ geçerli olan bazı dörtlüklerine göz atalım. Eşref, yobazlığın, dalkavukluğun ve liyakatsizliğin düşmanıydı. Bunu bugün de geçerli olabilecek bir dörtlüğünde şöyle dile gtirir:
“Sarıklı gördüğün cahilleri zanneyleme nevvab
Kurutmak içün draht-ı mülkü güya bir diken sarmış
Başından boynuna indir, anınla boğ hemen kelbi
Sarık sanma, bir ölmüş beyne tutmuş bir kefen sarmış.”
Bugünün Türkçesiyle yazarsak;
“Sarıklı gördüğün cahilleri vekil (aydın, yetkili) sanma
Devlet ağacını kurutmak için adeta bir diken gibi sarmış
Başından boynuna indir, onunla boğ hemen köpeği
Sarık sanma, bir ölmüş beyne tutmuş bir kefen sarmış.”
Şair Eşref, Mısır’ın Osmanlı’nın elinden çıkması üzerine de II. Abdülhamit’e şu mısralarla yükleniyor:
“Vakt-i fırsat gözetir Şah-ı Cihan
Tutar elbet elinden kaçanı
Gene sahip olur inşallah
Mısır’ın kaldı elinde koçanı.”
Başta da söylediğim gibi bir de yakası açılmadık küfürleri şiirlerinde çekinmeden kullanır Eşref. Bunlardan birinin üç buçuk mısrasını vereceğim, gerisini internetten siz bulursunuz artık. Koz vermemek lazım birilerinin eline. Zaten üç buçuk mısrasını vereceğim bu dörtlük de tam bunu anlatır nitelikte. Malum, hükümete göre Türkiye ifade özgürlüğünde çok ileri ya! O kadar ileri ki bir arıza çıkmasın diye üç buçuk mısra yeter bence. Şair burada II. Abdülhamit döneminde ilan edilen meşrutiyetin bir işe yaramadığını şu dizelerle anlatıyor:
“Vakt-i istibdatta söz söylemek memnu idi
Ağlatırdı ağzını açsan hükümet ananı
Devr-i hürriyetteyiz şimdi değişti kaide
Söyletirler evvela, sonra.....”
Bu dörtlüğün de bugünün Türkçesiyle yazılmasına gerek yok sanırım. Hadi haftaya görüşürüz.
Kapak fotoğrafı: Yücel Tanyeri (Şairin Kırkağaç'taki heykeli)
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Restoranlarda 'harcama limiti' uygulaması başladı