Fatih Akın: Karanlık hep ilgimi çekti

Fatih Akın son filminde 1970’ler Almanyasında seri katil Fritz Honka’nın gerçek öyküsünü anlatıyor. Korku türünü her zaman sevdiğini söyleyen Akın, “Zaten karanlık her zaman ilgimi çekmiştir ve aslında her filmimde bir şekilde bunu görürsünüz” diyor.

Fatih Akın: Karanlık hep ilgimi çekti
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 13.02.2019 - 21:41

“Bu filmin fiziksel bir sinema deneyimi olsun istedim. Zaten gala da rock konseri gibiydi, hep birlikte güldük, irkildik, korktuk, çıkanlar oldu ama çok az” diyor Fatih Akın, neşeyle. Altın Ayı yarışındaki yeni filmi “Altın Eldiven” vesilesiyle soğuk bir Berlin gününde, bir yuvarlak masa sohbetinde buluşuyoruz.

Yakında Stephen King’in “Firestarter” uyarlaması için Hollywood’a gidecek, pek heyecanlı ama onun dışında diğer projelerinden söz etmiyor, Türkiye’ye sevgiler gönderiyor. 1970’ler Almanyasında seri katil Fritz Honka’nın gerçek öyküsünü anlattığı “Altın Eldiven”, nafile şiddetiyle çoktan eleştiri oklarının hedefi oldu ama kendisi “Hep korku filmi çekmek istedim ve şiddeti yüceltmedim” diyor. Nesferatu veya Frankeinstein filmleri, Michael Haneke ve Ulrich Seidle misali üstadların adlarından söz ediyor, korku türünün ölümle yüzleşme biçimi olduğunu söylüyor. 

Sizden beklenilmeyecek denli sert ve karanlık bir filmle karşımıza çıktınız. Neler oluyor?

Yaşamın olduğu yerde karanlık da vardır. Zaten karanlık her zaman ilgimi çekmiştir ve aslında her filmimde bir şekilde bunu görürsünüz. “Paramparça”da da olduğu gibi sürekli yaşam ve ölüm temalarıyla didişiyorum. Bu filmimde son derece sert biçimde ortaya çıkması belki de benim artık hayatın bir sonu olduğunu ve ölüm gerçeğiyle yüzleşmem gerektiğini anlamamdır. İnsan yaşlanmaya başladıkça ölüm fikrine takılıyor! Korku türünde film yapmak da belki benim için ölümle başetmeye çalışmanın bir yöntemidir ve sahiden de bu filmi yapmak bana iyi geldi.

Memleketiniz Hamburg’da yaşamış gerçek bir katil olması dışında sizi bu öyküye çeken neydi?

Öncelikle korku türünü her zaman sevdim, hep bir korku filmi çekme sevdasındaydım ama Alman sanat sinemasından bir yönetmene bu seçenek maalesef çok uzaktır. Tanınıyor ve övgülerle karşılanıyorsunuz ama bu ‘sanat filmi çeken yönetmen’ etiketine de hapsoluyorsunuz. Bu tanımı çok zorlamayacak, inandırıcı bir korku öyküsü arıyordum ki Fritz Honka’yı öğrendim. Üstelik eskiden mahallemde yaşamış bir seri katildi! n Yakında Hollywood’da bir korku filmi çekeceksiniz değil mi? Evet, Stephen King’in Firestarter”ını çekeceğiz, Drew Barrymore oynayacak. Her şey yolunda, senaryo filan ama yine de temkinli konuşayım. Çünkü Hollywood’da ne zaman ne olur bilinmez, her şey kesinleşsin öyle inanacağım. 

"ÖĞRENCİ FİLMİ GİBİ"

Katil hakkında fazla bir şey bilmiyoruz, özellikle mi böyle kurguladınız?

Normal bir yaşam düşlemiş aslında. İzlediğiniz gibi bir ara içkiyi bırakıp daha iyi bir işe giriyor. Öldürmenin yanlış olduğunu biliyor ama beceremiyor. Aslında çocukken tecavüze uğramış ve ben de bunu çektim ama filme koymaktan vazgeçtim çünkü hem çektiğimi beğenmedim hem de sinemasal açıdan ucuz göründü ve cinayetlerine bahane gibi görünecekti. Zaten çok düşük bir bütçe ve zamanda çektim, neredeyse öğrenci filmi gibi.

Bazı sahnelerde adeta izleyiciye saldırıyormuşçasına bir tarzda çekmişsiniz. Hatta bazen yerimizde oturup izlemek zor geldi. Kimin izlemesi için çektiniz bu filmi?

Eğlencelik veya değil her filmde bir şekilde şiddet var. Ama benimki gerçekten yaşanmış, polis raporlarıyla sabit bir şiddet. Ben de olanca şiddeti ve gerçekliğiyle göstermek istedim. Şiddet çirkin ve berbat bir şey, yüceltilecek bir şey değil, dolayısıyla korkutmalı bence! Böylelikle göstermenin bir amacı olur. Honka gibiler geçmişte kalmadı, benzer şiddet eğilimleri aynen devam ediyor. Belki naif düşünüyorum ama şiddet uygulayanlar ne yaptıklarını görebilseler ve bu filmi izleseler yaptıklarından korkarlar.

Bu kadar tacizi açıkça ve tekrar tekrar göstermek zorunda mı hissettiniz?

Her şeyi gösterdiğimi düşünmüyorum, çoğu yerde izleyicinin algısına bıraktım. Evet, bazen olduğu gibi uzunca gösterdim ama oradaki ölüm kalım mücadelesi hayatın ne kadar değerli olduğunu vurguluyor. Yoksul, alkolik çirkin bir eski fahişenin dahi hayatta kalma dürtüsü var. Nazi kampından kurtulmuş, elbette yaşamak istiyor. Rahatsız edici şeyleri rahatsız edecek şekilde gösterirsiniz. Sonuçta kadınları öldürerek tatmine ulaşan bir adamdan söz etmiyoruz, iktidarsız olduğu için öldüren bir adam var. Hepimiz bir şekilde içki içiyoruz ama bu adamın ayakta durabildiğine şaşılır.

"OLANI GÖSTERİYORUM"

Katile karşı bir sorumluluk hissediyorum dediniz ama peki ya kurban kadınlar?

Esas sorun bu kadınlarla hiç ilgilenmemiş olunması. Birilerinin annesi, kardeşi, karısıymış ama kimse arayıp sormamış. Sonuçta olanı gösteriyorum.

Yabancı işçileri aşağılayan ve suçlayan anlayışı eleştirmekte isteniz değil mi?

Filmin en büyük eleştirisi belki de Honka gibi bu adamların yani “Altın Eldiven” barının müdavimleri gibilerinin günümüzde de var olması. Tabii ki Yunan adamın güzel ailesine bakınca Almanlar nasıl da çirkin filan diye sette dalga geçtik ama özellikle yapmadık. Bazı Almanlar kendilerini ve ülkeyi böyle sefil gösterdiğimiz için şikâyet ediyor olabilir ama amaç o değildi. Kötü de olsa gösterdiğim şeyden nefret etmem. Şaşıracaksın ama Honka’ya bile belirli bir şevkat, sevgi ve ilgiyle yaklaştım. Mükemmel birisi de yapmaya çalışmadım çünkü adam seri katil sonuçta.

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon