Gazeteci Murat Çelikkan: Cezayı dünyaya anlatmak zor
Özgür Gündem’e destek verdiği için 18 ay hapis cezası alan, iki aydan uzun süre cezaevinde yatan Murat Çelikkan, “Yapılan haber nedeni ile hiçbir gazetecinin ya da yayın kuruluşunun yargılanmasını ve ceza almasını demokratik düzende meşru bulmuyorum” dedi.
Kanun hükmünde kararname (KHK) ile kapatılan Özgür Gündem gazetesinin bir günlük ‘Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği’ni yaptığı için 1 yıl 6 ay hapis cezasına mahkûm edilen gazeteci Murat Çelikkan (60) iki ayı aşkın süre cezaevinde kaldı. Çelikkan tahliye edildiği gün ‘Daha Dans Edicem” adlı kitabı da raflardaki yerini aldı. Denetimli serbestlikle çıktığı için haftanın 4 günü karakola imza veren Çelikkan ile cezaevi günlerini konuştuk.
-Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Çok uzun süreli cezaevi deneyimi yaşamadım ama uyum sağlamaya çalışıyorum. Bugünlerde gazeteci arkadaşların duruşmaları vardı. Kendimi tam nereye çıktım konusunda uyarlayabilmiş değilim. Çünkü bir tür cezaevi süreci benim üstümde olmasa dahi devam ediyor hâlâ. İstanbul’un keşmekeşine biraz alışmaya çalışıyorum. İçeride uzun süre beş kişi kaldık daha sonra sekiz kişi olduk. Son bir hafta açık cezaevinde kaldım.
-İçerideyken en çok neyi özlediniz?
İki yaşında bir kızım var en çok onu özledim. Oğlumu, karımı ve arkadaşlarımı görme fırsatım oldu. Yaşı küçük olduğu için kızımı göremedim. Onun dışında kolay adapte oldum. Ah şu olsa da şunu yesem diye bir duygum olmadı. 2 ayı aşkın bir süreçten bahsediyoruz. Bir iki yıl kalsaydım ne hayal ederdim bilmiyorum.
-Hapishane deneyimi hayatınıza ne kattı?
Bu benim ilk deneyimim değil daha önce de girdim. Tabii çok farklı koşullarda girdim. 1978’li yıllarda üniversitede öğrenciyken bir kez girdim, bir yıla yakın kaldım. 12 Eylül sürecinde girip 6 ay kaldım. Şimdi öyle baktığınız vakit ne olursa olsun 40 yıl sonra hapse girmek yeni deneyim sayılabilir. Hem daha evvel girmiş olduğum için hem çok uzun yıllar insan hakları mücadelesi olup onunla uğraştığım için hapishane konusu benim için çok yeni bir konu değildi. Tabii ilk girerken nereye girdim, koşullar ne, kurallar ne diye bir tereddüt geçiriyorsunuz. Girmeden bir sivil toplum derneğinin çıkarttığı bir kitapçığı okudum. Orada çok işime yaradı. Nitekim hepsi doğru çıktı. Hazırlanarak cezaevine girdim. Bu sürede birçok gazeteci ve diğer arkadaşlarımla mektuplaşma fırsatı buldum. Onların deneyimleri de yol gösterdi. Ne zaman cezaevinde çıkacağım belli değildi. 4.5 yıldır da bir kitap üzerinde çalışıyordum. Cezaevine girmeden kitabın son halini teslim ettim. Kitap piyasaya cezaevinden çıktığım gün çıktı. Kitabım ve ben aynı gün çıktık.
-Özgür Gündem davasına ilişkin ne söylemek istersiniz?
Bu çok ciddi bir özgürlük meselesi. Basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü de dahil. Ben yapılan haber nedeni ile hiçbir gazetecinin ya da yayın kuruluşunun yargılanmasını ve ceza almasını demokratik düzende meşru bulmuyorum. Benimki de bir günlük sembolik dayanışmaydı. Bir günlük sembolik dayanışma için 18 ay hapis cezası aldığınızı dünyanın herhangi bir yerinde anlatmak zor. Ne haklı ne de doğru bulduğum bir ceza. Dayanışan yüz kişiden 38’i neye göre seçildi. Bunlar muamma.
Mektup yazmaya vakit bulamadım
-Unutamadığınız bir anınız oldu mu ?
4 kişi ile çok uzun zaman geçirdim. Öyle bir şey oldu ki dışarıya mektup yazacak vakit bulamayacak kadar yoğun geçti. Çünkü ben onlara İngilizce ders verdim onlar da bana Kürtçe ders verdi. Beni sürekli spor yapmaya zorladılar. Baya dolu dolu geçtiğini söyleyebilirim. Beni koğuşta işler için yapılan nöbet çizelgesinin dışında tutmaya çalıştılar. Tabii buna “Çok ayıp ben koğuş ağası değilim” diye karşı çıktım. Bir süre beni idare ettiler fakat ben çok ısrar edince içlerinden biri “Sen benim babamdan bile büyüksün. Galiba yaşının farkında değilsin” dedi. Hepsi daha genç ve uzun yıllar orada kalacaklar. Onlarla çok güzel bir ilişki kurduk. Bu benim için çok önemli. Önce bir dil tutturmak için biraz zorlandık. O sıralar bir yazı yazdım “Cezaevinde Orhan Pamuk okumak” diye. Fırsat bulmuşken “Kafamda Bir Tuhaflık” kitabını okudum. Türkiye’nin son elli yıllık sürecine dair bir şey anlatıyor. Sonra sırayla hepsi okudular, bana “sen neyden bahsediyorsun şimdi anladık” dediler.
Neden hâlâ içerideler?
-Cumhuriyet davasına ilişkin bir şey söylemek ister misiniz?
Birçoğu başta Akın olmak çok sevdiğim ve uzun zamandır tanıdığım arkadaşlarım. Akın hem medya konusunda hem sivil toplum konusunda hukuki bazı şeylerle karşılaştığımızda hep danıştığımız ve bize yardımcı olan insanlardan biriydi. Şimdi kendisinin tutuklu ve yargılanıyor konumunda olması çok insanın içini acıtıyor. İddianamesini gördüğümüz vakit canımız yanıyor. Akın, Ahmet, Murat ve Emre niye hâlâ içeride anlamak zor. Bir an evvel çıkmaları gerektiğine inanıyorum. Sadece kişisel düzeyde onların değil gazete olarak faaliyet gösteren Cumhuriyet üzerindeki bu baskılanmanında sona ermesini gerektiğine inanıyorum.
Mücadele etmek gerek
-İçerideki gazeteci arkadaşlarınıza mesajınız var mı?
En kısa zamanda hem dışarıda hem de işlerinin başlarında görmek istiyorum. Her ne kadar ‘cezaevinde gazetecilik faaliyetiyle bulunan yoktur’ açıklamaları yapılsa da tek tek dosyaları incelediğinizde bunların hepsinin habercilik faaliyeti olduğunu görüyorsunuz. Bunun başka şekilde değerlendirilip, nitelenmesi basın özgürlüğü açısından kabul edilebilir değil. Dolayısıyla en kısa zamanda dışarı çıkacakları koşullara dönmemizi ve bu koşullar için mücadele etmemiz gerektiğine inanıyorum.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması