'Hala zayıf noktalarımız var'

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bu yılın sonuna doğru borcun gayrisafi yurtiçi hasılaya (GSYH) oranının yaklaşık olarak yüzde 42,3, gelecek sene de yüzde 40 civarında olacağını, bu oranın 2013 yılında AB tanımlı olarak brüt yüzde 36,8 seviyesinde gerçekleşeceğini kaydetti.

'Hala zayıf noktalarımız var'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 22.10.2010 - 08:52

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Avrupa Yatırım Bankası tarafından düzenlenen ''Türkiye için Akıllı Büyüme'' konulu konferansta yaptığı konuşmada, konferansın, Avrupa'nın 27 üye ülkesi dışında gerçekleştirilmesi açısından önemli olduğunu, bunun Türkiye'deki gelişime katkısı olacağına inandığını söyledi. Türkiye'deki ekonomik gelişmelere işaret eden Şimşek, şu anda çok olumlu bir ortamın söz konusu olduğunu, geleceğe dönük büyüme trendinin bu şekilde devam etmesini beklediklerini vurguladı.

Kamu ve özel sektör ortaklığının şu anda iyi durumda olduğunun altını çizen Şimşek, şöyle devam etti: ''2001 krizinden sonra bir U dönüşü yaptık ve kamu borçlarını önemli oranda azalttık. Bu yılın sonuna doğru borcun GSYH'ye oranı yaklaşık yüzde 42,3, gelecek sene yüzde 40 civarında olacak. Orta vadede finans planlarımız, 3 yıllık öngörülerimiz ve tahminlerimiz doğrultusunda bu oran 2013 yılında AB tanımlı olarak brüt yüzde 36,8 seviyesinde gerçekleşecek. Bu net borç değil. Net borç, şu anda bile yüzde 31 civarında. Bütçe açığının GSYH'ya oranı gelecek sene yüzde 2,8'e düşecek. Bu sene yüzde 4. Yatırımcı bakanlara ekstra 11 milyar lira verdim, vermeseydim yüzde 3 civarında olacaktı. 2013'te ise yüzde 1,6 olacak. Ama genel devlet açığına bakarsanız zaten 2013 yılında yüzde 1,1'e düşecek.''

Maliye Bakanı Şimşek, bunların orta vadede işe yarayacak veriler olduğunu, uzun vadede Türkiye'nin güçlü büyümesini sürdürebilir kılmak ve borçtan kurtulmak istiyorsa daha başka şeyler yapması gerektiğini söyledi. Mehmet Şimşek, ''Çünkü hala zayıf noktalarımız var. Neler yapmamız gerekiyor? Değer zincirini geliştirmemiz gerekiyor. Şu an itibarıyla geleneksel sektörlerde çok yüksek oranlarda konsantrasyonlar var. Burada Asya'dan gelen baskılar var, düşük maaşlar baskı yaratıyor. Eğer biz rekabet etmek istiyorsak önümüzde zorlu bir yol var. Değer zincirini geliştirmek için doğru bir çerçevemiz ve sağlam temellerimiz var'' şeklinde konuştu.

 

Türkiye'nin Ar-Ge'ye verdiği önem

Şimşek, Türkiye'nin Ar-Ge'ye verdiği öneme işaret ederek, son dönemlerde özel sektörün Ar-Ge gereksinimlerini gözlemlediklerini ve cömert teşvikler vermeye başladıklarını hatırlattı. Şirketlere bu konuda vergi muafiyeti sağladıklarını anlatan Şimşek, 16'dan fazla uluslararası şirketin şu an itibariyle Türkiye'de bir Ar-Ge merkezi kurma aşamasında olduğunu bildirdi. Geleneksel sektörlerin de desteğe ihtiyacı olan sektörler arasında sayılması gerektiğini ifade eden Şimşek, bu yıl itibariyle bir planları olduğunu, bu değişimi nasıl yöneteceklerini bulmaya çalıştıklarını, bazı sektörlerin daha rekabetçi bölgelere taşınmasını mümkün kılacak teşvikler vermeye çalıştıklarını söyledi. Türkiye'nin önündeki bir diğer güçlüğün de tasarruf oranlarının çok düşük olmasından kaynaklandığını dile getiren Şimşek, hızlı büyüme gerçekleştirildiğinde cari bütçe açığının da kritik bir düzeye yerleştiğini, 1991 yılında politik liderlerden birinin emeklilik yaşını aşağıya çektiğini, ve bunun acısının bugün çekildiğini, sosyal güvenlik reformunun 2008 yılında gerçekleştirildiğini hatırlattı.

Şimşek, Türkiye'nin şu an itibariyle enerji bağımlısı bir ülke olduğunu, hidro karbonlar aracılığıyla enerji üretimini çeşitlendirmeyi hedeflediklerini, su ve rüzgar gibi alternatif enerjileri değerlendirdiklerini ve nükleer enerji projesi üzerinde çalıştıklarını bulunduğunu söyledi. Şimşek, ''Şunu söylemeye çalışıyorum, doğru şeyleri yapıyoruz. Ama sorun şu ki bunun acil bir çözümü yok. Şu an itibariyle üzerinde çalıştığımız projelerin çözümü uzun vadede somut çözümler getirecek'' dedi. Kadın kesiminin işgücüne katılım oranının artırılması gerektiğine de işaret eden Şimşek, kentleşmeyle birlikte bu oranın arttığını, nüfusun geneli içinde yüzde 17'ye çıktığını, bunun büyük bir başarı sayılabileceğini söyledi.
Türkiye'nin yüzünün değiştiğini, tarım ülkesinden kentleşmeye doğru yüzünü dönen bir ülke olduğunu belirten Şimşek, kentleşmenin yanında kentlerde yaşamaya başlayan insanları eğitmenin de önemli olduğunu anlattı.

Şimşek, şu an itibariyle çok etkin işgücü politikalarına odaklanmış durumda olduklarını bildirdi. Resmi olmayan çalışma ortamlarındaki sorunlara da işaret eden Şimşek, ''Bunun da değişmesi gerekiyor. Bunlar maliyetleri yükselten unsurlar. Daha esnek bir işgücü pazarı oluşturmamız gerekiyor'' dedi.
 

'Yoğun biçimde altyapı çalışmalarına odaklandık'

Mehmet Şimşek, yoğun bir biçimde altyapı çalışmalarına da odaklandıklarını söyledi. Görevde bulundukları dönem içinde inanılmaz miktarlarda karayolu inşaatı gerçekleştirdiklerini hatırlatan Şimşek, şu an itibariyle inşa ettikleri karayollarının yılda 4,5 milyar liralık tasarruf sağladığına işaret etti. Demiryolu inşası alanında da önemli çalışmalar yaptıklarını, uzun bir demiryolu ağı inşaa ettiklerini anlatan Şimşek, ''Şunu söylemeye çalışıyorum; altyapıya çok büyük bir yatırım yapıyoruz. Akıllı yatırım buralardan geçiyor'' dedi.

Havaalanlarını inşaa etmek için tek bir kuruş bile ödemediklerini belirten Şimşek, özel sektöre yap-işlet-devret modeliyle havaalanları inşa etmelerini söylediklerini ve burada leasing yöntemleriyle tek kuruş bile ödemeden, vergi teşvikleriyle girişimcileri destekleyerek akıllıca bir büyüme gerçekleştirdiklerini söyledi. Şimşek, ''Akıllı büyüme için neler yapılması gerektiğini biliyoruz. Ar-Ge'ye, eğitime, altyapıya öncelik veriyoruz. Çünkü bütün bunlar rekabetçilik açısından temel unsurlar'' dedi.
 

'Avrupa'ya hala ihtiyacımız var'

Mehmet Şimşek, Türkiye'nin Avrupa'ya hala ihtiyacı olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
''Doğru olan her şeyi yaptık. Bir çapa olarak Avrupa'ya hala ihtiyacımız var. Çünkü Avrupa iyi bir referans noktası bence. Biz Avrupa ideallerimize sağdık olmaya devam ediyoruz ve birinci sınıf vatandaş ve birinci sınıf bir üye ülke olma yönündeki çabalarımıza devam edeceğiz. Bu bir saplantı değil. Bu bizler için doğru olan bir şey. Avrupa hala yüksek standartların temsil edildiği bölge. Kültür, demokrasi, temel hak ve özgürlükler alanında ve iyi yapısal altyapı sistemleri açısından önemli değerleri temsil ediyor. Avrupa bu ülkenin değişiminde önemli bir oyuncu bu yol ve bizim açımızdan soracak olursanız bu yolculuk şu an itibariyle başlangıcından çok daha büyük önem arz etmekte. AB desteğine ihtiyacımız var. Bu sayede kendi ülkemizi dönüştürebiliriz. Şu an keşke daha büyük, daha başka ülkelere de AB üye adayı olsa. Ama Avrupa bu anlamda adil davranmıyor. Umuyorum ki Avrupa daha güçlü bir lider olacak, daha stratejik bir perspektif içinde ilişkilerimiz devam edecek.''

Avrupa'nın daha ekonomik bir çerçevede Türkiye'ye bakış açısını değerlendirmesi gerektiğini belirterek, ''Çünkü Türkiye her cephede güç kazanmaya devam ediyor. Türkiye Avrupa için yük olacak bir ülke değil. Türkiye Avrupa için çok ciddi potansiyel arz eden ekonomik bir bölge. Eğer Avrupa uygarlıkları bir araya getirmekte gerçekten içtense Türkiye'den daha iyi bir örneği bulabilir misiniz? Müslüman bir ülkeyiz ama laik bir ülkeyiz, demokratiğiz, standartlarımızı güçlendiriyoruz, yasanın gücünü güçlendiriyoruz'' dedi.

İran, Suriye gibi ülkelere bakıldığında bunların Türkiye'yi taklit ettiklerini söyleyen Şimşek, şunları kaydetti: ''Türkiye'ye bir model olarak bakıyorlar. Yani resmi olarak uluslararası platformda 'evet Türkiye bizim modelimizdir' demiyor olabilirler, ama pratikte Türkiye'yi taklit ediyorlar ve Türkiye'nin yaptıklarını yapmaya çalışıyorlar. Türkiye'de bütün gelişmeleri görüyor ve izliyorlar. Başarmaya çalıştıklarımızı görüyorlar. Bence bu çok önemli. Eğer Avrupa gerçekten küresel anlamda daha büyük kazanımlar elde etmek istiyorsa, uzun vadede iyi bir ortaktan bir şeyler bekliyorsa Türkiye'den daha iyi bir ülke olmadığını düşünüyorum. Bizim bu anlamda Avrupa'dan yazılı olarak direktiflere ihtiyacımız yok. Türkiye bence refah, denge anlamında Avrupa'ya çok şey katacak. Türkiye dalgalanmaların yaşandığı bir bölgede bulunan bir ülke olarak da görebilir ama biz bu ülkeyi daha stabil ve tutarlı sakin bir ülke haline getirmek adına çok şey yaptık ve yapıyoruz.''

 

'Zaten hedeflenen de bu'

Şimşek, bir televizyon kanalında katıldığı programda soruları yanıtladı. Türkiye'nin makro ekonomik temelleri açısından çok önemli bir ayrışma içinde olduğunu belirten Şimşek, ''Zaten hedeflenen de bu. Son 8 yıllık uygulamaların, reformların temelinde de bu var'' dedi. Türkiye'nin yeniden ciddi anlamda derecelendirilmesi, sınıflandırılması, başka bir kategoriye oturtulması gereken bir ülke olduğunu ifade eden Şimşek, ''Niye? Çünkü şu anda gerçekten çok önemli bir ayrışma söz konusu. Bu ayrışma, daha çok makro ekonomik temellerden bahsediyorum. Türkiye bugün hangi bilançoya bakarsanız bakın, özel sektörün dinamizmine bakın hakikaten çok farklı bir kulvarda top koşturuyor'' diye konuştu.

Türkiye'nin, dünyadaki son 60 yılın en büyük krizini büyük bir başarıyla atlattığını vurgulayan Şimşek, şöyle devam etti: ''Türkiye bu krizden etkilendi fakat kalıcı bir tahribat yaşamadı. Bu çok önemli. Makroekonomik temeller sağlam olduğu için çok hızlı bir şekilde kriz sonrası süreçte bir ayrışmaya gitti. Ortaya çok büyük, güçlü bir performans koydu. Bunda hem kriz öncesi atılan adımların hem de kriz döneminde alınan tedbirlerin, ortaya konulan programın etkisi çok büyüktür.''

Şimşek, kriz döneminde kendilerinin, ''Biz etkileniriz ama temeller sağlam olduğu için kriz sonrası dönemde iyi çıkış yaparız'' ifadelerine karşın, ''Yok Türkiye sabahı çıkarmaz'' denildiğini anımsatarak, Türkiye'de bankacılık sektörüne ilişkin ve diğer riskler iyi yönetildiği için Türkiye'nin bugün çok güçlü bir çıkışta olduğunu ifade etti. Şimşek, başarının da başarısızlığın da hem şirket hem de ülke düzeyinde tesadüf olmadığını söyledi.

Kalıcı bir performans için özellikle büyük bir şok sonrasında temellerin sağlam olduğuna dair kanının güçlenmiş olmasının Türkiye'nin geldiği noktayı gösterdiğini vurgulayan Şimşek, ''Bence krizin etkisi bizim açımızdan o anlamda çok pozitif oldu. Kriz Türkiye'nin son yıllarda attığı adımların hem doğruluğunun hem de temellerinin ne kadar sağlamlaştırıldığının, ne kadar dayanıklı bir noktaya getirildiğinin göstermesi açısından, bahsettiğimiz algıyı değiştirmesi açısından çok önemli oldu'' dedi.
 

'Tasarruf açığı olan ülkeye ilgi olumlu'

Şimşek, ''tasarruf açığı olan bir ülkeye bu kadar yoğun ilginin, bu kadar kaynağın akmasının olumlu olduğunu ama işin orta ve uzun vadeli boyutuyla da ilgilenmek'' gerektiğini kaydetti. Şimşek, bir soru üzerine, şunları söyledi: ''Kur savaşlarından bahsediliyor. Tabi ki bunda Batı'nın para politikalarının büyük etkisi var. Hakikaten bunlara bizim en azından o gözlükten bakmamız lazım diye düşünüyorum. Tamamen duyarsız değiliz. Fakat en doğrusu ne olur, orta uzun vadede Türkiye'nin değişim dönüşüm sürecine katkısı ne olacak, bakmak lazım. Ben Türkiye açısından sorunun çözümünü daha çok insana yatırımda, daha çok altyapı yatırımında, daha esnek iş gücü piyasasında daha kaliteli eğitimde daha çok Ar-Ge harcamasında buluyorum. Ama orta vadede bu türden önemli global etkileşim kanallarının da yadsınamaz olduğu düşüncesindeyim."

Basel III uygulaması

Basel III uygulamasının 2018'e ötelendiğini anımsatan Şimşek, ''Şaka gibi. Bugün basel III kuralları uygulansa bizim sermaye yeterlilik oranımız herhalde yüzde 17 civarında olur. Bu arzulanan oranın 2 katından fazla. Türkiye hakikaten iyi bir noktada, bu da Türkiye için önemli bir kazanım'' diye konuştu. Bankacılık sektörünün yapısının sağlıklı, karlı, aktif kalitesinin ve likitidesinin yüksek olmasının şu anki güçlü büyümenin arkasındaki önemli faktör olduğunu belirten Şimşek, şunları kaydetti: ''Bankacılık sektörünün durumunun iyi olmasını yadırgamamak lazım. Bankacılık sektörünün bilanço yapısını biraz incelemek lazım. Ama zayıf noktalarda var. Dış kaynaklar önemli ölçüde sendikasyon niteliğinde yani kısa vadeli kaynaklar. Bence bunun yerine 10 yıllık ve hatta daha uzun vadeli sermaye benzeri kaynakların bankalarımızca edinilmesi Türkiye ekonomisini ileride uzun vadeli kaynaklarla destekleme anlamında çok önemli. Bankacılık ve özel sektörümüzün kaynağının vade yapısının uzatılmasını desteklerim. İşin vergi boyutunda bir sorun görmüyorum. Fakat şu da var. Ekonomi yönetiminde diğer birimlerle bu işi koordineli yapmak durumundayız. Türkiye'ye uzun vadeli kaynak sağlanmasının yanında Türk finans piyasalarında genel olarak mali istikrar da çok önemlidir. Bazı risklerin yönetimi de çok önemlidir. O nedenle Merkez Bankası ve Hazinenin değerlendirmelerini dikkate alırız. Ülke olarak Türk özel sektörünün sermaye benzeri kaynaklara erişmesi Türkiye'nin menfaatinedir.''

 

'Petrol kuyularımız yok'

Şimşek, CHP'nin tek oranlı vergi konusundaki önerisine ilişkin soru üzerine, tek oranlı gelir vergisi önerisinin CHP'den gelmesinin kendisini çok şaşırttığını, vergide adaletin çok önemli ve hassas olduğunu belirtti. Türkiye'deki vergi oranlarının OECD ülkeleri arasında çok düşük olduğunu kaydeden Şimşek, verginin tabana yayılmasının çok önemli hususlar olduğuna işaret etti ve ''Bence bunlar üzerine yoğunlaşma, Türkiye'nin geleceği açısından daha olumlu olur'' diye konuştu.

Bakan Şimşek, gelir vergisinin artan oranlı olmasının, adalet açısından önemine dikkati çekerek, tek oranlı bir verginin iyi işlemeyeceği kanısında olduğunu söyledi. Oranlar çok düşük tutulduğunda kayıt dışılığın azalabileceğini ama Türkiye'nin bu oranları çok düşük tutacak bir yapısı olmadığını belirten Şimşek, ''Petrol kuyularımız yok. Başka gelir imkanlarımız olsaydı geçici olarak düşürülebilirdi ama Türkiye'nin buna imkanı yok. Bence vergi adaleti açısından son derece olumsuz'' diye konuştu. Anayasa Mahkemesi'nin Gelir Vergisi'ne yönelik kararına ilişkin soru üzerine de Bakan Şimşek, belli oranlara tekabül eden gelir dilimleri bulunduğunu hatırlatarak, o dilimlerle oynayarak Anayasa Mahkemesi'nin kararını yerine getirdiklerini ve bu noktada teknik bir sorun olmadığını söyledi.

Şimşek, Türkiye'de vergi oranları ve vergi yükünün yüksek olmadığını belirterek, Türkiye'deki vergilerin milli gelire oranının yüzde 23,5 olduğunu ve bu oranla OECD ülkeleri arasında sondan ikinci sırada bulunduğunu kaydetti. ''Ama akaryakıt, telekomünikasyon ve otomotivde hakikaten vergiler yüksek, kabul ediyorum'' diyen Şimşek, bu vergilerin 1999 yılında gerçekleşen deprem sonrasında oluşturulduğunu, krizde de ''yapışıp kaldığını'' söyledi. Bakan Şimşek, önceliği üretken kapasiteyi artıran vergilere verdiklerini ifade ederek, bir tercih yaptıklarını ve hala o tercihin devam ettiğini, ileride imkan olursa gözden geçirilebileceğini söyledi.
 

'Türkiye olup bitenlere kayıtsız kalamaz, tedbirler almalı'

Şimşek, döviz kurlarının yakın geleceği, kur savaşları ve tedbirlere ilişkin soru üzerine, bu konuların piyasa hassasiyeti olan konular olduğunu ancak, Türkiye'nin olup bitenlere kayıtsız kalamayacağını mutlaka şu veya bu şekilde birtakım tedbirler alması gerektiğini belirtti. Orta uzun vadede Türkiye'de rekabet gücünü artıracak, cari açığı çok daha idare edilebilir noktaya çekecek çalışmalar yaptıklarını anlatan Şimşek, özellikle kurdan olumsuz yönde etkilenen sektörlerle bu konuların tartışılıp konuşulması ve bir enstrümanlar setinin geliştirilmesi gerektiğini bildirdi. Bakan Şimşek, ''Her şey siyah beyaz değil. O zaman bakmak lazım. Maliye Bakanlığı olarak biz bu çalışmalara her türlü katkıyı vermeye hazırız. Ama EKK üyeleri olarak önümüzdeki dönemde ihracatçılarla birlikte konu tartışılabilir. Birtakım spesifik konuların irdelenmesi, çalışılması çok önemli ama aynı zamanda ekonomik ve mali istikrarın da korunması çok önemli'' diye konuştu.
 

Tahvil konusu

Maliye Bakanı Şimşek, tahvil konusunda ilke olarak, bu türden kaynakların Türkiye'ye kazandırılmasını desteklediğini ifade etti. Şimşek, ''Bu anlamda eğer hükümet olarak karara ulaşıp da düzenleme yapılması gerekiyorsa ben o konuda destek veririm. Bu bir takım işidir. Diğer hususların dikkate alınmasını gerektirir. Bu konular tek boyutlu değil'' dedi.
 

Şirketlere kesilen cezalar

Bakan Şimşek, şirketlere kesilen vergi cezalarına yönelik soru üzerine de, verginin kesinlikle teknik bir konu olduğunu, hiçbir şekilde siyasi mülahazanın söz konusu olmadığını, olamayacağını bildirdi ve şöyle konuştu: ''O incelemelerin bir kısmı 2006, 2007'de başlamış. Dolayısıyla şu veya bu şahsın veya grubun bugün veya 1 ay öncesinde yaptığı açıklamalarla ilgisi ve alakası yok. Ben hiçbir mükellefe yönelik değerlendirmede bulunmam. Çünkü Vergi Usul Kanunu'na aykırı, vergi mahremiyeti nedeniyle. Türkiye'de verginin öngörülebilir olması çok önemli. Vergi düzenlemelerinin basit olması çok önemli, mükellef hakkı çok önemli. Mükellefin hakkını koruyan pek çok düzenleme de getirdik. Ama hala iyileştirmelere ihtiyacımız olduğunu ben söylüyorum. Hiçbir şekilde benim bakanlığım döneminde siyasi mülahaza ile vergi denetimi başlatılmamıştır. Vergi konusu teknik bir konudur. Denetim elemanları bağımsızdır.''

 

Gelir vergisi

Şimşek, gelir vergisi konusunun bu yasama dönemine yetişme ihtimalinin zayıf olduğunu belirtti. Yılın geri kalan kısmında çok büyük ihtimalle Anayasa uyum yasaları, 2011 bütçesinin vakit alacağına işaret eden Şimşek, ''mutlaka ve mutlaka Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanununu muhalefetle birlikte, işbirliği içerisinde geçirmemiz lazım ama gelir vergisi çok zor'' dedi. Prim ve vergi borçlarında yeniden yapılandırmaya ilişkin olarak da ilk kısım için teknik çalışmayı bitirdiklerini belirten Şimşek, şunları kaydetti: ''Biz bu af niteliğinde değil, derken şunu kastettik, (alacağın ana parası ve enflasyona paralel faiz yükü ile birlikte alınması bir af niteliğinden çıkartıyor) dedik. İşin ilk boyutu bu. İkinci boyutu da çok geniş bir şekilde devletin bütün alacaklarını elektriktir, sudur vs. diğer bütün şeyleri katalım; bunun içinde stoklara ilişkin düzenleme olsun olmasın mı gibi bir çok husus var. Nihai karar verilmediği için bunu açıklamak istemiyorum. En azından ilk kısmı için teknik çalışma bitti. Bakanlar Kurulumuz bu hafta yoktu önümüzdeki hafta inşallah gündeme gelir. Ondan sonra Meclise sevk edeceğiz. Ben ümit ediyorum ki Kasım ayı içerisinde bu tasarı, öncelikli bir tasarı olarak Meclise sevk edilir ve geçer''.

Türkiye'nin dünya ile birlikte son 60 yılın en büyük krizini yaşadığını, bu krizden sıkıntıya düşen mükellefler olduğunu anlatan Şimşek, bunun mükelleflere yeni bir şans. yeni bir yapılandırma, taksitlendirme imkanı sunacağını söyledi. Şimşek, mükelleflerin sıkıntılarının farkında olduklarını, bunu kolaylaştırmak için de ellerinden geleni yaptıklarını belirtti. Düzenlemenin ihtilaflı, mahkemelerde devam eden konuları kapsayıp kapsamayacağına ilişkin soru üzerine de Şimşek, ''vergi vergi primi borçlarının yapılandırılmasıyla ilgili tasarıda eğer şu anda ihtilaflı veya mahkemelerde devam eden konuları da kapsayacak şekilde Meclisimiz irade koyarsa, bu yönde ortaya bir düzenleme konulursa, tabi ki o kapı açılabilir, ama şu an itibariyle bizim çalışmamız kesinleşmiş vergi prim alacakları ve diğer kamu alacakları kapsamında yapılıyor'' diye konuştu.
 

Cari açık konusu

Cari açık konusuna da değinen Maliye Bakanı, cari açığın Türkiye'de çok önemli bir yapısal sorun olduğunu, bunun esas itibariyle tasarruf alanlarının, tasarrufların çok düşük olmasından kaynaklandığını söyledi. Türkiye'nin enerjide dışa bağımlı olduğunu, enerjinin de cari açıkta çok önemli bir kalem olduğuna işaret eden Şimşek, Türkiye'nin de son dönemde, enerjide dışa bağımlığı kısmen azaltmak için, rüzgarı, güneşi enerjiye dönüştürmek, nükleer enerjide adımlar atmak şeklinde her türlü gayreti gösterdiğini ifade etti.

Şimşek, Türkiye'nin AR-GE'sine altyapısına, eğitimine yapılan yatırımın amacının ülkenin katma değer zincirini yukarıya çıkartmak, yüksek kar marjlı ürünlere yöneltmek dolayısıyla cari açığı azaltmak olduğunu belirtti. Cari açık için kısa vadeli bir çözüm olmadığına dikkati çeken Şimşek, ''cari açığa kısa vadeli mücadele bütçe açığını azaltmakla olur, biz maliye politikasını sıkılaştırarak, biz eğer kamununu tasarruflarını artırırsak; cari açığı daha kontrol edilebilir bir düzeyde tutarız'' dedi. İşsizlik gibi cari açığın da kolay bir çözümü olmayan bir konu olduğunu ifade eden Şimşek, sektörel değişim dönüşümün, katma değeri yüksek ürünlere, bilgi yoğun ürünlere geçişin zaman alacağını ama orta ve uzun vadede alınan tedbirlerle cari açığın yüzde 3 ve altına düşebileceğini söyledi.

'2010'da tek bir kalemde vergi düzenlemesi olacak'

Seçim ekonomisi iddialarına ilişkin sorular üzerine de Bakan Şimşek, geçen sene ortaya 3 yıllık program, mali plan koyduklarını, bu sene bütçe hedeflerini tutturmakla kalmadıklarını, daha ötesine giderek yatırımları artırdıklarını anlattı. Türkiye'nin rekabet gücü açısından altyapı, AR-GE ve eğitimin çok kritik, önemli konular olduğuna işaret eden Bakan Şimşek, hükümetin bu yönde önemli çalışmalar yaptığını ve altyapı yatırımlarına büyük önem verdiğini kaydetti.

2011 yılında vergi artışı olup olmayacağına ilişkin soru üzerine de Maliye Bakanı şöyle konuştu: ''Ben geçen açıklamamda da söyledim (2011'de yeni vergi yok dedim, vergi artışları olmayacak) dedim. 2010 yılı içerisinde önümüzdeki bir kaç hafta içerisinde, bir tek, bir düzenleme olacak. O konuda da yorum yapmak istemiyorum. Bir tek kalemde bazı maktuların güncellenmesi söz konusu. O da bir tek kalemde, onun dışında bir tedbir öngörülmüyor. Kesinlikle seçim bütçesi söz konusu değil. Bütçe açığı azalıyor mu, azalıyor. Bu sene yüzde 4 milli gelire oranı, gelecek sene yüzde 2,8'ye düşüyor. Ben maliye bakanı olarak bunu tutturacağımız konusunda iddialıyım. Belki şu olabilir, yılın ilk yarısında belki biz harcamaları kısmen biraz öne çekebiliriz bu normal. Ama yılın tamamında genel hedefleri tutturabilir görüyorum, tutturacağız.''

2011 bütçesinin Türkiye'nin dört bir yanındaki yatırımları,kamu çalışanlarını dikkate alan özürlülere, eğitime, sağlığa çok büyük kaynaklar aktaran bir bütçe olduğunu belirten Şimşek, bunun iyi kurgulanmış, açığın azaldığı ama bir çok anlamda toplumun bir çok kesimine, Türkiye'nin önceliklerine büyük destekler sağlayan bir bütçe olduğunu sözlerine ekledi.
 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler