Harran’da çağdaş kadın özlemi
Kocasının ölümünün ardından kızları için hayata tutunmaya çalışan Harranlı bir kadın Emine Hanım… Onunki öyle bir hayat ki okuma yazma bilmediği için tek başına doktora gidemediği gibi elindeki paranın değerini bile bilemiyor. Baba şiddetinden kaçarak yaptığı evlilikte aynı çilenin bir değişiğini yaşamış. Ancak bu yaşına kadar yıllarını yitirse de, üç kızı ve bir bebeği için umudunu hiç yitirmemiş. Nasıl mı?
Fotoğraf: Umut Sarıyaprak
Kadın cinayetleri, pamuk ovalarının toprak ağaları ve çocuk gelinleriyle zihinlere kazınan Harran’ın turistik kubbeli evlerini gezerken sadece sırtındaki bebeği değil tüm dünyanın yükünü sırtlamış bir kadın... Bu topraklarda kadına dayatılan tüm dertleri ve zorbalıkları sineye çekerek tam 50 yılı devirmiş Emine Teyze...
İşte o dakika, pamuk tarlasında nasır tutmuş elleri ve güneşin eskittiği yüzüyle selamladı beni. Sıcak bir merhabanın ardından sadece Harran değil tüm Türkiye’deki erkek egemenliğini, kocasının ölümünden sonra dört elle hayata tutunuşunu anlattığı dakikalar... Ardından iç çekerek cebine sakladığı sigarasını bir of çekerek yaktı. “Demek gazetecisin” diyerek gülümsedi. “O halde ben anlatayım sen yaz, ama yalansız yaz. Kendim için değil kızlarım için, bu coğrafyanın kızları için yaz” diyerek koluma girdi ve “Hadi gel benimle” dedi. Söylediğini tereddütsüz yaptım. Önceden planlamışız gibi daracık tozlu yolları geçerek yaşadığı eve vardığımızda biri yöresel kıyafetli, diğer ikisi modern giysili iki kız kardeş ve büyük teyzeleri karşıladı beni. Emine Hanım şaşkın gözlerle bakan kızlarına yönelerek beni işaret etti. “O gazeteci. Buradaki kızların sorunlarını dinlemeye geldi. Hadi anlatın ki sesimiz duyulsun ve bizden sonraki kadınların, sizin gibi genç kızların yazgısı değişsin.”
'Türkan Saylan hayatımı değiştirdi'
İlk olarak annesinin söylediklerine başıyla onay veren büyük abla Zehra geldi yanıma ve söze başladı: “Hep yasaklarla büyüdüm ben. Hem de erkek seslerinin ve gölgelerinin verdiği büyük korkuyla... Cevap vermek yasak. Gülmek, istediğin gibi giyinmek, konuşmak ve her şeyden önemlisi sevmek yasak. Bunlardan birini yaptığın anda ise dayakla karşına çıkan bir baba, bir abi ya da bir amca...
Zaten diktatörlükler iki kişi arasında başlamaz mı? Ancak bir gün televizyon izlerken bir baktım ki benim yaşıtlarım bir meydanda toplanmış özgürlük ve barış diye bağırıyorlar. Hem de buradan kilometrelerce uzakta. Daha sonradan anladım ki yer, Taksim... Olay Gezi... O gün bu yazgıya, kendim ve kardeşlerim için dur demeye karar verdim. Elbette ki bağırarak değil. Aksine yine bu kısıtlanmış kurallara ve günahlara boyun eğdim. Ancak elime geçen tüm paralarla kitap almaya başladım. Daha sonra bu kitapları anneme ve kardeşlerime de okumaya başladım. İlk kitabım ise Türkân Saylan’ın ‘At Kız’ıydı. O günden sonra dünyaya bakış açım değişti. Kısa süre sonra tarlaya gitmek yerine burada açılan tıp merkezinde çalışmaya başladım ve kazandıklarımla iki kardeşimi okutuyorum.
‘Düzeni bizler değiştireceğiz'
Ardından iki lise öğrencisi kardeş Fatma ve Havva giriyor söze.
Fatma: Bizlere burada büyük şehirlerdeki ya da Şanlıurfa’nın merkezindeki gibi imkânlar sunulmuyor. Okuldan sonra tarlada çalışıp akşam hayvanlara bakıyoruz. Ne okumaya ne de ideallerimizi gerçekleştirmeye olanak buluyoruz. Burada hep kızlar eziliyor. Ama biz yeni nesil bu düzeni yavaş yavaş yıkmaya başlıyoruz.
-Düzeni değiştirmek için ne yapıyorsunuz?
Fatma: Okulun en çalışkan öğrencilerindenim. Ben ve Havva Anadolu lisesinde okuyoruz. Elimize geçen her parayla test kitapçıkları alıyoruz
-Hangi mesleği yapmak istiyorsun?
Fatma: Avukat olmak istiyorum. Çünkü hukuk adaleti sağlar. Bu mesleği seçersem adaletsizliği düzeltmek için var gücümle çabalayacağım. Sadece Harran için de konuşmuyorum. Bugün İstanbul’un en işlek yerinde bile kadın cinayetleri yaşanıyor. Buna toplumun en çok ezilen coğrafyasından bizler dur demezsek kim diyecek. Başaracağıma inanıyorum. Türkân Saylan en büyük modelimiz.
‘Asla boyun eğmeyeceğiz'
- Gelecekten beklentiniz ne?
Havva: Biz bu zorlukları çocuk yaşta gördük. Bu sorunların en başında “çocuk gelin” olmak geliyor. Ancak bize göre bu dönem değişti. Gezi olayları bizi çok etkiledi. Kadınların bir kimliği, gençlerin de söz hakkı olduğunu anladık. Okuma yazma bilmeyen annem bile bunun bilincinde artık. Okuyup iyi yerlere geleceğiz. Asla boyun eğmeyeceğiz
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama