Hayal ülkesine yolculuk: Baksı Müzesi

Baksı, Kırgız Türkçesi’nde “şaman” anlamına geliyor. Şifa veren, koruyan, kollayan... Köyün ismi, “Bayraktar” olarak değişmiş, ama Baksı da hala kullanılıyor. Nüfusu 500’den az. Topu topu 80 hane yaşıyor.

Hayal ülkesine yolculuk: Baksı Müzesi
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 12.06.2021 - 15:57

Erzurum Havaalanı’ndan sonra neredeyse 3 saatlik bir yolculukla varmıştım. Hüsamettin Hocam (Koçan) karşıladı beni. Nasıl da gururluydu. Köyüne, resmen İstanbul Modern tadında bir müze kurmuştu. Üstelik interaktif, çocuklara ve kadınlara eğitimlerle, seminerlerle farklı pencereler açan, yöre halkının gelişmesine de zemin hazırlayan muazzam bir projeydi.Dağlar, tepeler, geçitler, vadiler ve nefes kesici manzaralar sonrasında köye vardım. Ve Baksı Müzesi’ni gördüm.

Adeta Neverland’e varmıştım. Bir hayal, olmaz canım bu kadarı denebilecek bir hayal, ete kemiğe bürünmüştü işte. Ütopya, sonuna kadar gerçekti. Otomatik açılan kapılar, fonda çalan müzik, muhteşem bir ışıklandırma ile koskoca sergi alanlarındaydım. Birbirinden meşhur sanatçıların eserleriyle, dünya çapında iyi ve modern bir müzedeydim. Ama Doğu Karadeniz’de, Bayburt’un 45 km dışında, Çoruh Vadisi’ne bakan bir tepedeydim...

BİR RÜYAYDI, GERÇEK OLDU

Hüsamettin Koçan, hem ülkemizde hem yurtdışında tanınan müthiş bir sanatçı ve eğitmen. Sayısız öğrenci yetiştirmiş olan, kocaman yürekli bir dost. Sıcacık, sevecen, güzel mi güzel bir insan. Eşi Oya Hanım’la iyilik yapmak, dünyayı güzelleştirmek, geriye sanat bırakmak, bir mutluluk tozu serpip onun dağılmasını seyretmekten başka bir idealleri olduklarını sanmıyorum. Dünyevi hırslarını çoktan halletmişler. Beni sevgili Şenay Kalkan tanıştırdı, “mutlaka git, bayılacaksın; hem oraya, heem Hoca’ya” demişti. Herhalde onbeş yıldır falan tanıyorum; Hocam’a da Oya Hanım’a da sarılmalara doyamıyorum. O derece seviyorum.

Şimdi, Hüsamettin Hoca’yı neden bu kadar çok sevdiğimi anlatayım, eminim siz de bana hak vereceksiniz...

Hüsamettin Hoca, Bayburt’un Baksı köyünden. Yetenek, çok çalışma, azimle bugünlere gelmiş. Yurdunu, doğduğu toıprakları hiç unutmamış. Sanatın insanı nasıl değiştirdiğini, dönüştürdüğünü, sürekli bakış açısına başka boyutlar kattığını da çok iyi biliyor ya. Ne yapsın, ne etsin, yıllarca düşünmüş, düşünmüş.

Sonra hayal etmeye başlamış. Burayı hayal etmiş. Eminim herkes gülmüş, tabii tabii deyip geçiştirmiş. Arkadan, kimbilir, belki de alay etmişler.

Koskoca Hüsamettin Koçan. Ayıracağı sıkı bir bütçesi var; ama hayal de çok sıkı, ayrılmış olan yetmez ki. Çok para lazım, çok çok çok para lazım. Bir köyü, bir şehri, bir bölgeyi; hatta orayı gören herkesi büyülemek, şaşırtmak, tüm paradigmalarını yerinden oynatmak için ciddi bir finansman lazım.

Hayat mucizelerle dolu. İstek varsa, bir yol her zaman bulunuyor. Kapılar açılıyor, engeller aşılıyor. Bence doğru bir niyete, çalışkan bir zihine, mutlaka “ol” emri geliyor. Olmayacak gibi görünüyordu, bakın neler neler oldu... Sanatçılar eserlerini bir iki bağışlamaya başladılar önce. Evlerini satmaya kalkan Hüsamettin ve Oya Koçan’a “biz ev sattırmayız” dediler. Akkanat Holding’in sahibi Ali Akkanat, atölyelerin inşaatında katkıda bulundu. Kütüphaneye de. Sonra Erol Tabanca’nın çok büyük desteği oldu. Rana Tabanca, tüm olağanüstü enerjisiyle projeye dahil oldu. Bir dönem Ülker ciddi destek verdi. Öz Sigorta, müzenin kurulduğundan beri tüm müzeyi ve eserleri bila bedel sigortaladı ve devam ediyor. Kurukahveci Mehmet Efendi, Polimeks, Anel, Hasan Aydın, G7 Halkla İlişkiler, BMC, Tofaş; irili ufaklı birçok kişi ve kurum projeye el attı. O eller, bugüne kadar da Baksı’dan kalkmadı...

Şakir Gökçebağ, Nuri Bilge Ceylan sergileri, tamamen bila bedel gerçekleşti. Sanatçılar hiç bir telif almazken, sponsor şirketler ve kurumlarla sergiler gerçekleşmeye devam ediyorlar. Eczacıbaşı, Doğan Holding, Aydın Doğan Vakfı, Tüyap, Contemporary İstanbul, Q&B Finansbank, Ersan Transport ve irili ufaklı birçok başka bağışsever, hayalsever, sanatsever, aynı çatı altına kalplerimizi sokmuşuz işte. Hüsamettin Hocam da en ortada herkesi seviyor, herkese gülümsüyor.

BAKSI, UZAKLARDA BİR KÖYDÜ

Baksı, Kırgız Türkçesi’nde “şaman” anlamına geliyor. Şifa veren, koruyan, kollayan... Köyün ismi, “Bayraktar” olarak değişmiş, ama Baksı da hala kullanılıyor. Nüfusu 500’den az. Topu topu 80 hane yaşıyor. 

Köyü yıllarca geleneksel el sanatları yaşatmış. Tüm ustalar ya gurbete gitmiş, ya da bu dünyadan göçmüşler. O bildik, sıcacık köy dokusu bozulmuş. Gecekonduya benzeyen evlerle dolmuş sokaklar. Başka bir hayat, başka bir zaman başlamış. Hızlı yemek, hızlı yaşam, paketli hazır gıda, çabucacık kondurulan evler... Gelenekler, incelikler, unutulmuş gitmiş.

Hüsamettin Hocam “gelenel, gelecek, süreklililik bağlarını kuralım” diyor. Yetenekli çocuklara burslar veriliyor. “Bölgenin insanları yaşadıkları topraklarla gurur duysunlar istedim” diyor. Gözleri parlıyor, bunları söylerken sesi titriyor.

Baksı Müzesi’nde 1500 m2’lik bir ana sergi salonu, ayrıca 1000 m2’lik bir “Depo – Müze” kısmı var. Geleneksel ve modern sanat harmanlanmış. Şifa taşları, seramikler, taş baskılar sergileniyor. Sadece sergilenmekle kalmıyor, yaşatılıyor. Kurslarla bunları öğrenen kadınların yaptıkları işler, müzenin mağazasında ve online olarak sitesinde satışa sunuluyor. 

Kütüphanesinde her türlü yayın, dergi, kitap bulunuyor. Bağışlanan görsel – işitsel malzemelerle de her geçen gün biraz daha zenginleşiyor.

Geçmiş ne zaman ölür?

Hüsamettin Koçan, geçmişe ait tüm anıların, hayallerin çabasıyla yaşadıklarına inanıyor. Burayı görünce, 12 yıldır dimdik ayakta kaldığını, çevreye fayda sağladığını, dünyanın her köşesinden binlerce insanı burayı çekebildiğine tanıklık edince, inanmamak elde değil.

Hayaller de projeler de sınır tanımıyor. Azim ve doğru atan kalplerin karşısında hiçbir zorluk dayanamıyor. Şimdi Bayburt’ta bir kadın istihdam merkezi kurulacak. Buradan esinlenen kreasyonlarla dünyayı dolaşan modacılarımızın katkılarıyla, kazanç devam edecek. Arzu Kaprol, Özlem Süer, Hatice Gökçe, Anadolu’nun bereketli topraklarından, Doğu Karadeniz’in gizli kalmış söylencelerinden beslenip, beslemeyi sürdürecekler. 

Burası hep yaşayacak. İnsan ömrünün yetmediği yerde, kadınların içinde olduğu bir yönetimle, hem de güçlenerek. Dünyada yüzde elli iken, Doğu Anadolu’da sadece yüzde 15 olan kadının üretime katkısı, akıllı projelerle artacak. Sabit zihniyet, gençlerin enerjisiyle yer değiştirecek. Baksı, bir müze olarak çıktığı yolda, belki de çok sağlam temellerle kurulmuş bir sivil toplum girişimi olarak, büyüyerek ilerleyecek. 

Ve geçmiş ölmeyecek Hüsamettin Hocam. En güzel söylenceler, el sanatları, mimari, bizi biz yapan tüm güzellikler, burada hep var olacak.

Müsade edin son cümlem bir gezi yazısı gibi olsun: Baksı’ya gidin, hiç pişman olmayacaksınız!


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler