Hayat, oyunlardan daha acımasız

Japonya'da gerilim ve polisiyeyi birleştirerek yazdığı romanlarla adından söz ettiren Kanae Minato'nun, ülkesinde 2008'de yayımlanan ilk kitabı “İtiraflar” Türkçede. Sinemaya da uyarlanan romanda Minato, kızı öldürülen bir öğretmenin pek de alışık olmadığımız intikamını, olaya karışan ve olaydan etkilenen herkesin sarsıcı itiraflarını konu alıyor.

Yayınlanma: 17.05.2016 - 16:42
Abone Ol google-news

Japon polisiye yazarı Kanae Minato'nun, yayımlandığı dönemde büyük ilgi gören ve 2010'da Tetsuya Nakashima'nın yönetmenliğinde Öğretmenin İntikamı adıyla filmleştirilen İtiraflar’ı, biraz gecikmeli de olsa Türkçeye çevrildi. Roman, ilk bakışta Japonya'ya özgü ögeler, daha doğrusu yerellik içeriyormuş gibi görünse de hayli evrensel bir temaya sahip. Zaten Minato'nun en belirgin özelliği, insanın bastırdığı duygularını ve kendisinin bile farkında olmadığı ancak tetikleyici bir unsur ya da yaşanan bir badireyle su yüzüne çıkan karanlık taraflarını işlemesi. Bu anlamda yazarın kitaplarını polisiye-gerilim karışımı gibi algılamak da mümkün.

Şiddetin, cinayetin ve psikolojik işkencenin herhangi bir bilgisayar oyunu gibi hayatımıza sızdığı aşikâr. Minato'nun genel eğilimi, bu sarmalı kitaplarında işlemek üzerine kurulu. Ama atlamamamız gereken bir nokta var: Yazar, anlattığı şiddeti, tasvir ettiği cinayet ve psikolojik gerilimi satırlarıyla körükleyen ya da destekleyen biri değil. Daha önemlisi, okurun zihninde sorular uyandırma gibi bir yöntem benimsiyor. Minato bu yolla yaşadığımız dünyayı ve hayatımızda olup bitenleri de sorgulatıyor bize.

İtiraflar, kızı öldürülen Yuko Moriguçi'nin yardımıyla bahsi geçen yoldan sapmadan çocuklar-yetişkinler ve yaşam-şiddet gibi birbiriyle hem bağlantılı hem de aralarında gerilim bulunan bölgelerde geziniyor.

BİR FARKINDALIK YARATMAK İÇİN

Yuko Moriguçi, ailesinin yoksulluğu yüzünden ama daha da önemlisi geri ödemesi gereken bursu bulunduğu için öğretmenliği seçen ve bu tercihinden pişmanlık duymayan biri. Otoriterlikten hoşlanmayan, öğrencilerinin sorunlarını onlarla birlikte çözmeye uğraşan bir öğretmen aynı zamanda. Ne olursa olsun, öğrencileriyle kurduğu güven ilişkisini sarsmak istememesi de kendi kişiliğinin mesleğine bir yansıması. Ancak yirmi dört saat öğrencilerini düşünecek kadar da meslek bağımlısı değil. “Öğrencilerin mi yoksa kızın mı daha önemli?” diye sorulsa “Elbette kızım” diyor. Fakat AIDS'li nişanlısından olma Manami, dört yaşındayken ölüyor. Hayır, hastalıktan değil! Yuko'nun çalıştığı okulun havuzunda ölü bulunuyor. Yuko ise yeterince dikkatli davranmadığı için kızının öldüğünü düşünüyor. Buraya kadar her şey gayet “sıradan.” Ancak Yuko'nun istifa etmeye karar vermesi ve bunun nedeni olarak da kızının katillerinin kendi sınıfındaki çocuklar arasında olduğunu söylemesi, Minato'nun romanındaki önemli bir dönüm noktası.

Yuko'nun uzun süren ve sakince yaptığı veda konuşması sırasında, “A” ve “B” şeklinde kodladığı katil öğrencilerin kişilik özelliklerine ve okuldaki tavırlarına geniş geniş değinmesi hayli dikkat çekici. Minato'nun, Yuko'yu konuşturduğu bu satırlar, ergenlik çağına adım atmak üzere olan günümüz öğrencilerini de resmediyor. Ölümcül deneyler yapan, sosyal, icatlar peşinde koşan, beri yandan da hızla tüketen, bazen hiçbir şeye değer vermediği hissi uyandıran bazen de son derece duyarlı görünen iki katil portresi... Yuko'nun intikam yöntemi, isim verip teşhir etmek yerine öğrencilere âdeta başka zaman ve mekânda geçen bir olayı tüm boyutlarıyla anlatmak. Yani meseleyi hem pedegojik hem de psikolojik olarak derinleştirmek. Neden böyle bir yöntem seçtiğini kendisi anlatıyor: “İnsan hayatının değerini, korkunç ağırlığını anlamalarını ve bunu anladıklarında da yaptıklarının sonuçlarına vâkıf olmalarını; bu farkındalıkla yaşamalarını istiyorum.”

Yuko'nun tercih ettiği yöntem hayli rasyonel. Nefretini ya da öfkesini bastırıp diğer öğrencilerle birlikte onlara da insan doğasından, yasalardan, cinayetin özünden ve eğitimden bahsederek yaşadığı büyük acının kendisine neler hissettirdiğini anlatması, ilk bakışta garipsenebilir. Minato'nun buradaki esprisi, şiddete şiddetle karşılık vermeme. Böylece hem etkili hem de daha akılda kalan bir yoldan gidiyor.

CİNAYET VE İNTİKAM BİRER BASAMAK

Kitap ilerledikçe Minato'nun satırları bize şunları sorduruyor ister istemez: Acaba her şey göründüğü gibi mi? Yuko'nun pişmanlığının ve kendisini suçlu hissedişinin derecesi ne? Kendisine fazla yüklenmesiyle öğrencilerinden ikisini suçlaması arasında bir bağlantı var mı?..

Bu soruları zihnimizde dolandırırken Minato, olaya bir de suçlananların tarafından bakıyor ve durum gittikçe karmaşıklaşıyor. Yuko'nun istifasının ardından, bir öğrencisinin okuldaki ve arkadaşları arasındaki ilişkileri tasvir edişi, günümüzün hızlı yaşayan genç kuşağının kaygılarının dökümünü de veriyor. Tabii Yuko'nun, “A” ve “B” diye andığı, suçlu olduğunu söylediği öğrencilerinden aldığı bir başka intikamı da açık ediyor.

Minato'nun, Yuko'nun intikamını çift boyutlu olarak kurguladığını fark ediyoruz böylece. Az önceki “Acaba her şey göründüğü gibi mi?” sorusunun yanıtını da az buçuk veriyor yazar.

Yuko'nun peşinden gittiği cinayet ve itirafların yer aldığı satırlarda Minato, şiddetin şiddetten başka bir şey doğurmadığını anlatmak istercesine öğrencilerden birinin cinayetin mantıksal açıklamasıyla buluşturuyor okuru: “Eğer bir varlığın iyiliği için bir diğerinin yok olması gerekiyorsa, öyle olmalı.”

Minato, cinayeti ve ardından yaşananları, psikolojik şiddet biçiminde veriyor bize: Planının başarılı olması ve duyulması için can atan katiller, onlardan pek akla gelmeyecek bir yöntemle intikam almaya uğraşan öğretmen ve katillerle aynı sınıfta yer alan diğer öğrenciler... Yazar, tek bir olayı hepsinin ağzından üç kere anlatıyor. Buna sarsıntılı aile yaşamından çıkıp topluma karışan çocuklar, yeteneklerini kötülük için kullanan öğrenciler, sırlar, insan hayatının değeri ve değersizliği gibi başlıkları da ekleyebiliriz.

Minato'nun kurguladığı cinayet, ardından gelen intikam ve itiraflar, asıl söylemek istediğine giden yolda birer basamak: İnsan ilişkilerinin ve hayatın, her yanımızı saran oyunlardan ve sanallıktan çok daha fazla şiddet dolu olduğunu, hemen herkesin bu yüzünü göstermek için bir fırsat kolladığını anlatmaya çabalıyor yazar. Buradan baktığımızda, kitabın ismiyle içinde geçenlerin ve gerçek hayatın kesiştiği bir sürü yön var. Ama bunların belki de en önemlisi, insanın acımasızlığı ve bunu açığa çıkarmanın ne kadar kolay olduğu. İtiraflar, böylesi evrensel bir soruna değinmesiyle öne çıkıyor.

İtiraflar/ Kanae Minato/ Çeviren: Begüm Kovulmaz/ Doğan Kitap/ 192 s.

[email protected]


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler