'Her gecenin bir gündüzü vardır'
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İslam ülkelerinin genelinin gerçekten de yoksulluğun had safhada olduğu, gelir dağılımındaki uçurumun büyüdüğü, hoşgörüsüzlüğün arttığı, savaşların, çatışmaların, terörün artık alın yazısına, yaftaya dönüştüğü bir çağı yaşadığını belirtti.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın himayelerinde İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi (IRCICA) tarafından düzenlenen Kur'an-ı Kerim'in indirilmeye başlanmasının 1400. yılı uluslararası kutlama programı Grand Cevahir Oteli'nde başladı.
Programın açılışında konuşan ve sözlerine ''besmele'' çekerek başlayan Erdoğan, Kur'an-ı Kerim'in nüzulünün miladi olarak 1400. yıl dönümünün bütün insanlık için kutlu ve mübarek olmasını diledi. Ramazan-ı şerifin ve bin aydan daha hayırlı olarak kabul edilen Kadir Gecesi'nin tüm İslam aleminin, Türkiye'nin, milletin önünde yeni bir ufuk açmasını temenni eden Erdoğan, konukları, İslam medeniyetinin en önemli şehirlerinden biri olan, yüzlerce hatta binlerce eseriyle yüksek ve büyük medeniyetin sembol şehri haline gelen İstanbul'da ağırlamaktan duyduğu mutluluğu dile getirdi.
Kur'an-ı Kerim'in, Mekke'de indiği, Kahire'de en güzel şekilde okunduğu ve İstanbul'da en güzel şekilde yazıldığının söylendiğini ifade eden Erdoğan, İstanbul'un, sadece dini mekanlarında değil, Fatih'le başlayan süreçte hemen her yapıda, her eserde, Kur'an'dan esinlenmiş muazzam hat sanatının şaheserlerinin görüldüğünü anlattı. Başbakan Erdoğan, ''Bizim medeniyetimiz, yazıyı kutsal görmüş, her bir harfi, Kur'an'dan bir parça olarak değerlendirmiş, her bir harfi kağıda, taşa, deriye aşkla ve inançla nakşetmiştir. İşte onun için, bu kadim şehir, İstanbul, aynı zamanda bir Kur'an şehridir; Kur'an-ı Kerim'in tarihine en yakından şahitlik etmiş şehirlerden biridir'' diye konuştu.
'Kur'an tüm insanlığı kucakladı'
Başbakan Erdoğan, ilahi mesajın, bundan 1400 yıl önce, alemlere rahmet olarak gönderilen Hazreti Peygamberimiz aracılığıyla tüm insanlığa ulaştığını belirterek, şöyle konuştu: ''İkra, yani 'oku' emriyle nazil olmaya başlayan Kur'an, o andan itibaren tüm insanlığı kucakladı, sıcaklığıyla hikmetiyle nuruyla kuşattı. Her bir vahiyle insanlık daha da aydınlandı; her bir damla nurla gönüller daha da zenginleşti. 610 yılında Hira mağarasında inen ilk vahiy, zaman içinde adeta bir nurlar deryasına, adeta bir hikmet okyanusuna dönüştü. O ilahi mesaj, küçücük bir mağaradan bütün dünyaya, bütün alemlere dostluk, dayanışma, paylaşma ve kardeşlik çağrıları ulaştırdı. Ülkeler, coğrafyalar, kıtalar aşarak, tüm dünyayı etkisi altına aldı; o mesajlar sayesinde insanlık rahmete kavuştu, o mesajlar kanalıyla insanlık barışa, esenliğe kavuştu. Kur'an'ın mesajı etrafında bütünleşen insanlar, kavmiyet gözetmeksizin, ırk gözetmeksizin, coğrafya gözetmeksizin birbirleriyle kardeş oldular.''
Buradaki birlikteliğin, böylesi bir kardeşliğin ve bütünleşmenin fotoğrafı olduğunu vurgulayan Erdoğan, ''İlahi muhafaza altında olan kutsal kitabımız, bugün de gönüllere şifa olmaya, inananların yolunu aydınlatmaya, tüm insanlığa barış ve kardeşlik mesajı vermeye devam ediyor'' dedi.
'Her gecenin bir gündüzü vardır'
Kur'an'a bir ömür adamış değerli alimlerin, bilim adamlarının, hocaların yanında felsefi, teorik görüşler serdetmeyeceğini dile getiren Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Ancak, şu hususu da burada dikkatlerinize sunmak isterim. Bakınız, sadece Başbakanlığım döneminde, 8 yıl içinde 100'e yakın ülkeye defalarca ziyarette bulundum. İslam ülkelerindeki manzarayı gördüm. 'Dolaştım mülk-i İslamı, bütün viraneler gördüm' diyor ya Ziya Paşa... Maalesef, İslam ülkelerine yaptığım gezilerde, ben de Ziya Paşa'nın dediği o acı, o buruk manzaralarla karşılaştım. Gerçekten de yoksulluğun had safhada olduğu, gelir dağılımındaki uçurumun büyüdüğü, hoşgörüsüzlüğün arttığı, savaşların, çatışmaların, terörün artık alın yazısına, yaftaya dönüştüğü bir çağı yaşıyor İslam ülkelerinin geneli. Hiç kuşkusuz bu manzara bizi var eden öğretilerin eseri değil. Hiç kuşkusuz, bugünkü manzara, medeniyetimizin temellerini oluşturan kaynaklardan yola çıkarak vardığımız bir nokta olamaz. Tam tersine bu manzara, bir uzaklaşmanın, teoriyle pratik arasında oluşan uçurumun eseridir. Bu manzaralara şahit olunca, Kur'an'ın mesajı etrafında tarih boyunca nice faziletli şehirler, nice yüce devletler, nice büyük imparatorluklar, büyük medeniyetler kuran Müslümanlar, bugün neden insanların hayranlığını kazanan eserler, görkemli şehirler inşa etmekten uzaklar diye düşünmeden edemedim. 10, 11, 12, 13 ve 14. yüzyıllarda altın çağını yaşayan İslam coğrafyası, 20 ve 21. yüzyılda neden bu etkinliğini devam ettirmiyor diye düşündüm. Tıptan astronomiye, cebirden geometriye, fizikten coğrafyaya kadar hemen her bilim dalında insanlığın önünü açan, çağının ötesinde fikirler ve buluşlar ortaya koyan İslam dünyası, bugün neden tarihe, geleceğe yön verecek fikir ve buluşların altına imza atamıyor diye düşündüm. Elbette her günün bir gecesi, her gecenin bir gündüzü vardır. Çok iyi biliyorum ki medeniyetler, ülkeler, milletler için de geceler ve gündüzler vardır. İnsanlık tarihine, insanlığın ortak kültür ve bilim birikimine eşsiz katkılar sağlamış bu derin medeniyet, elbet bir gün, aslına, özüne dönecek ve yeryüzündeki haklı konumunu elde yeniden edecektir.''
'Şu anda özellikle batıda ciddi bir İslamofobia var'
Erdoğan, geleceğe dair inançlarını, umutlarını korumakla birlikte, gelecek için el birliği, işbirliği içinde her zamankinden daha fazla çalışmaları ve bugünkü meselelere ciddiyetle eğilmeleri gerektiğini kaydetti. Yaptığı gezilerde, özellikle batılı ülkelerde ''İslam'' imajının, ''Müslüman'' imajının ve algısının hakkaniyetten son derece uzak, tamamen yanlış yansıtıldığını, yansıtılmak istendiğini müşahede ettiğini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti: ''Şu anda, özellikle batıda ciddi bir İslamofobia var. İslam'ı karalamak, İslam ile terörizmi, terörizmle Müslümanları özdeş hale getirmek gibi bir girişimin bir gayretin olduğunu görüyoruz. Bunu şiddetle kınıyoruz, şiddetle reddediyorum. Biz, Türkiye olarak hemen her platformda, her kürsüde özellikle vurguluyoruz. İslamofobia bir insanlık suçudur diyoruz. Bütün dünyanın bunu böyle kabul etmesi yönündeki ısrarlı vurgularımızı sürdürüyoruz. Dünyanın dört bir yanında İslam'ın bir barış dini olduğunu, bir hayat dini olduğunu, Allah'ın barış olan bir dini terörle bir araya getiremeyeceklerini her zeminde her yerde söylüyoruz. Kayıtlara da bunu giriyoruz. Her şeyden evvel bütün insanların yaşama hakkına sahip çıktığını söylüyoruz. İslam peygamberinin yine Kur'an'ın ruhuna, mesajına uygun olarak, 'Bir insanı dirilten bütün insanlığı diriltmiş gibidir, bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir' dediğini hatırlatıyoruz. Aynı şekilde, İslam'ın hoşgörü dini olduğunu, herkese, dinlerini yaşama özgürlüğü sunduğunu ifade ediyoruz. Elbette, Kur'an'ın, özellikle Batı dünyasında ve toplumlarında farklı şekillerde algılanmasında art niyetin, kastın ve propagandanın büyük etkisi var. Bunun arkasında kimlerin olduğunu da çok iyi biliyoruz. Fakat, art niyetlerin, kara kirli propagandaların olması bir mazeret olarak kabul edilebilir mi? Gerçekten de ortada hakikati en güzel şekilde ortaya koyan kutsal bir kitap varken, o kitap 1400 yıl boyunca muhafaza edilmiş iken, nasıl olur da Kur'an'ın mesajını bizler dünyaya anlatmakta, kendimizi ifade etmekte zorlanabiliyoruz? Eğer, Kur'an'ın mesajı, aradan geçen 1400 yılda hala tam olarak anlaşılamıyor, anlatılamıyorsa, burada biz Müslümanların ciddi bir öz eleştiri yapmalarında fayda görüyorum. Suçluyu bu kara ve kirli propagandaları yapanlarda aramayalım. Suçlu biziz. Demek ki biz kendimizi anlatmadık, anlatamıyoruz ve bunun gayreti içinde değiliz. Mevcut ön yargıları gidermek için ne yaptık, neler yapıyoruz diye oturup düşünmeliyiz. Bunun mücadelesini vermeliyiz. Özellikle alimlerimize, bilim adamlarımıza, din adamlarımıza bu konuda büyük görev ve sorumluluklar düşüyor.''
Kur'an'ın mesajını layıkıyla anlamak
Başbakan Erdoğan, Mevlana'nın ''Bir mum diğer mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez'' dediğini hatırlatarak, kendilerinin de el birliğiyle bu mumu tutuşturmaları gerektiğini söyledi. Kendi evlatlarımızın üzerine titredikleri gibi yeni nesillerin, çocukların ve gençlerin üzerine de titremek zorunda olduklarını ifade eden Erdoğan, ''Nerede bir iyilik yükseliyorsa, orada olmak zorundayız. Nerede bir yanlışlık, nerede bir zulüm varsa onu bertaraf etmek noktasında da bizim katkımızın, bizim hissemizin olması gerekir. Bunu başarmamızın yolu, Kur'an'ın mesajını layıkıyla anlatmaktan geçiyor'' dedi. İstiklal Marşı'nın şairi Mehmet Akif Ersoy'un dizelerinden de okuyan Erdoğan, Akif'in gönül ve hikmet diliyle ortaya koyduğu bu dizelerin kendi meramını çok net biçimde ortaya koyduğunu söyledi. Erdoğan, Kur'an'ın mesajını asırların idrakine sunmaları gerektiğini vurgulayarak, ''Yeter ki bizler insanı yaşatalım, yeter ki 'Eşref-i mahlukat' olarak gördüğümüz insana hak ettiği değeri verelim. 1400 yıl boyunca dalga dalga büyüyen ilahi mesaj, 'inananlar kardeştir' diyor. Bunun tevile de, tefsire de, bence ihtiyacı yoktur'' dedi.
Pakistan'daki sel felaketi
Programın açılış konferansında konuşan Erdoğan, Pakistan'da, sel felaketine maruz kalanları anmak istediğini ifade ederek, şunları söyledi: ''Şu anda Pakistan'da yaşayan kardeşlerimizin çektiği çilenin dinle ifade edilecek yanı yok. Oturduğumuz, yaşadığımız ülkelerden oradaki sıkıntıyı yaşamak mümkün değil. İslam dünyası başta olmak üzere tüm insanlığın şu anda Pakistan'ın yardımında olması lazım. Burada 100 milyon dolar, 200 milyon dolar, 500 milyon dolar, 1 milyar dolar artık işi çözmüyor. Pakistan adeta 17 milyon insanının mağdur olduğu bir sıkıntının içinde. Binlerce insanı ölmüş, her taraf yıkılmış durumda. Burada 'benim petrolüm var' diyen ülkeler, İslam dünyası acaba ne yapıyor? Petrolünün kaçta kaçını buraya aktarıyor? Gücenmesinler, darılmasınlar bu petrolü siz bulmadınız bu size bir nimet. Bu ne zaman işe yarayacak? Biz bunu saltanatlarımızı ikame etmekte mi kullanacağız? Biz bunu Pakistan'ın düştüğü bu durumda kullanmayacağız da ne zaman kullanacağız? Onun için görevimiz ağır, yükümüz ağır, sorumluluğumuz büyük.''
İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu'na üye ülkelerden tahmini ne kadar yardım topladığını sorduğunu ve toplamda 1 milyar dolar yardım olduğu cevabını aldığını ifade eden Erdoğan, ''Bu rakam çok komik bir rakam. İslam dünyası burada kalmaması lazım. Bunu çok fazlasıyla aşması lazım'' dedi. Türkiye'de bu kampanyayı geliştirerek, genişleterek devam ettirdiklerini, ayrıca devlet olarak yapmaları gerekenleri devletten devlete yaptıklarını ve yapacaklarını ifade eden Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığına da bu kampanyada üstlendiği rol nedeniyle teşekkür etti. Bunun kendileri için ayrı bir anlam taşıdığını, tüm halkın az veya çok bu işe katkısının Müslümanların katılımcı ruhunu ortaya koyduğunu vurgulayan Erdoğan, ''Darda kalanın yanına koşma noktasındaki o ruhu pekiştiriyor'' diye konuştu. İki cuma namazında toplananlar, bu akşam Kocatepe'de yapılacak çağrı ve yayımlanan genelgeyle birlikte bayram namazında da bütün Türkiye'deki camilerde bu kampanyanın devam edeceğini belirten Erdoğan, ''İnanıyorum ki bizler çok ciddi bir rakamla parayı vermenin ötesinde bölgeyi inşa etmenin gayreti içinde olacağız'' diye konuştu.
Pakistan'a gidecek
Başbakan Erdoğan, kendisinin de halk oylamasının hemen ardından Pakistan'a gideceğini bildirdi. Eşi Emine Erdoğan'ın bir heyetle birlikte Pakistan'a giderek bölgeyi gezdiğini ve döndükten sonra gördüklerini anlatınca olayı çok daha yakından öğrendiklerini ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Durum anlatılır bir felaket değil. Çok büyük boyutta. Hemen biz de gideceğiz, yerinde inceleyeceğiz. Teknik ekiplerle ne yapacağız, bunları göreceğiz. Fakat her şeye rağmen tüm İslam dünyasının bu testi başarıyla geçeceğine, Pakistan için ellerinden gelen yardımı yapacaklarına olan inancım tamdır, bunu korumak istiyorum. Türkiye olarak bizler Pakistan'ın yanındayız, yanında olacağız. Bunu sözde bırakmak istemiyoruz. Bununla ilgili olarak Pakistan Başbakanı ile görüşmelerimi yaptım. Kendileri daha sonra neler yapabileceğimizi yazılı olarak da bize bildirdiler. Ve şu anda tren yolda, ulaşmak üzere. Tırlarımız ulaşmak üzere. Onlar her türlü yardımları götürüyorlar. Acil yardımları uçaklarla ulaştırıyoruz. Kampanyalarımız devam ediyor, edecek. Bölgedeki okulların, hastanelerin... Sahra hastaneleri ulaştırdık. Doktorlarımız orada görev yapıyorlar. Köprülerin onarımı için her türlü yardımı yapacağımızı kendilerine ilettim. Milletimizin alicenaplığı her zaman olduğu gibi büyük bir hassasiyet içinde devam ediyor. Şu anda sadece Başbakanlık hesabında toplananlarla Diyanet İşleri teşkilatımızın topladıkları 100 milyon dolara doğru yaklaşıyor. İnanıyorum ki bu bayramda topladıklarımızla bunun çok daha üzerine çıkacağız. Ama biz bunlarla bunu bırakmayacağız. Süreci devam ettireceğiz, devam ettirmemiz lazım. Çünkü oranın yeniden inşası, imarı, kısa süre içinde olacak gibi değil. Bize yakışan budur. Medeniyetimize inancımıza yakışan budur.''
Erdoğan'a mushaf hediye edildi
Başbakan Erdoğan, Kur'an'ı Kerim'in inmeye başlamasının 1400. yıl dönümünün bütün insanlık için kutlu olmasını diledi. Kadir Gecesi'nin de İslam alemine, insanlığa huzur, barış ve kardeşlik getirmesi temennisinde bulunan Erdoğan, 3 gün sonra idrak edilecek Ramazan Bayramı'nı da kutladı. Başbakan Erdoğan'ın konuşmasının ardından IRCICA'nın, Katar'ın desteğiyle düzenlediği uluslararası yarışmayla yazılan bir Mushaf, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a Katar Vakıflar ve Din işleri Bakanı Gaith Al Kuwari, İKÖ Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu ile IRCICA Genel Direktörü Halit Eren tarafından verildi.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması