'İmparatorların ilacı' ginseng

Başkentte 20 yıldan bu yana şifalı bitkisel ürünler satan Numan Aktaş, son haftalarda soğuk algınlığı için çok sayıda kişinin aktarlara akın ettiğini belirterek, ''Müşterilerimize gribal enfeksiyonlardan korunmaları için zencefil, zerdeçal, havlıcan, tarçın ve narçiçeği karışımını demleme usulü tüketmelerini öneriyoruz'' dedi.

Şifalı bitkilerin sadece hastalık döneminde değil düzenli olarak kullanılması gerektiğini anlatan Aktaş, şifalı bitkilerin çoğu zaman yanlış tüketildiğine dikkati çekti. Tüketicilerin yaklaşık yüzde 20'sinin bilinçli olduğunu vurgulayan Numan Aktaş, her şeye rağmen üşütüp hasta olanlar için de önerilerde bulunduklarını dile getirerek, ''Her evde bulunması gereken olmazsa olmaz dediğimiz ürünler var. Bunların başında arı sütü, bal, propolis, nar çiçeği, adaçayı, hatmi ve ginseng geliyor'' diye konuştu.

Güney Kore'den ithal edilen gingsengin eski dönemlerde ''imparatorların ilacı'' olarak kullanıldığını anlatan Aktaş, bitkinin yorgun askerlerin bir an önce ayağa kalkmaları için verildiğine dikkati çekti. Gingsengin vücut direncini artırma, bağışıklık sistemini güçlendirme özelliği bulunduğunu ifade eden Aktaş, en çok tercih edilen bitkisel ürünlerin başında geldiğini bildirdi. Her derde deva olan ıhlamurun da her gün mutlaka en az bir bardak içilmesi gerektiğini vurgulayan Aktaş, ıhlamurun da vücut direncini artırdığını, ses tellerindeki sorunları giderdiğini, boğaz ve mide ağrısına iyi geldiğini söyledi.
 

Soğuk algınlığına öneriler

Sakarya Caddesi'nde aktarlık yapanlardan Yılmaz Bidav da soğuk havanın hissedildiği günlerden itibaren satışlarının arttığını belirterek, yurttaşların boğaz ağrısı, öksürük gibi şikayetlerle kendilerine başvurduklarını kaydetti. Hiçbir zaman kendilerini hekim olarak görmediklerini ifade eden Bidav, şifalı bitkilerin insan sağlığa olan faydalarının bilimsel araştırmalarla ispatlandığına dikkati çekti.

Kış aylarında vücut direncini artıracak ekinezya gibi bitki çaylarının tüketilmesi önerisinde bulunan Bidav, ''Soğuk algınlığına çözüm aramak için gelenlere en çok gingseng, ıhlamur ve zencefili öneriyoruz'' diye konuştu. Aktarların daimi müşterilerinden olduğunu belirten Makine Mühendisi Ümit Yurtkuran ise 7 yıl önce yakalandığı kanseri şifalı bitkiler sayesinde yendiğini öne sürerek, kullandığı bitkisel ürünler sayesinde kan değerlerinin en ideal düzeyde olduğunu söyledi.
 

Ginsengin kullanımı ve faydaları

Ginsengin botanik ismi olan ''panax'', Yunanca ''tam iyileşme'' anlamına gelen ''panacea'' kelimesinden türetilmiştir. Otsu bir bitki olan ginsengin kökleri, özellikle ilaç sanayinde kullanılmaktadır. 6-8 yıl içinde çapı 10 santimetreyi bulan kökler, özelliklerine göre beyaz ve kırmızı renklere sahiptir. Çin, Japonya, Kore gibi Uzakdoğu ülkelerinde yabani olarak bulunan bitki, dünya çapındaki ticari değeri nedeniyle aynı zamanda özel olarak tarımsal alanlarda yetiştirilmekte. Ginsengli ürünler genel olarak ginseng kapsül, ginseng çayı, ginseng yağı, ginseng hapı olarak eczanelerden ve doğal ürün marketlerinde satışa sunuluyor.

Ginsengin vücut sağlığı ve direnci için güçlü bir takviye olduğu belirten uzmanlar, bu mucize bitkinin beden üzerindeki etkilerinin lokal olmadığına işaret ederek, bütün vücudu kuvvetlendirdiğini belirtiyor. Tam sonuçlarını görmek için ginsengin birkaç ay kullanılması gerektiğini vurgulayan uzmanlar, ayrıca vücudun zayıflıklarla mücadelesi ve enerji düzeyinin yükseltilmesinde de etkili olduğunu kaydediyor.

Zihinsel ve fiziksel strese bağlı hastalıkların tedavisinde de kullanılan ginseng, konsantrasyon eksikliğine de iyi geliyor. Strese karşı dayanıklılığı artıran ginseng, ayrıca bağışıklık sistemi hücrelerini arttırıyor. Kolesterolü azaltan, karaciğeri toksinlerden temizleyen ginsengin yapılan tıbbi araştırmalarda tümör gelişimini engellediği ve radyoterapinin yan etkilerini azalttığı ortaya çıkmıştı.

Bronşit, astım ve dolaşım sistemi sorunlarının tedavisinde de önemli etkiye sahip olan ginseng, aynı zamanda diyabet hastalarının kandaki kortizol hormonunu düzeyleyerek düşmesiyle de ilgi görüyor. Ginsengin kullanımı ise genel olarak en az 3 hafta veya en fazla 2-3 ay olarak tavsiye ediliyor. Bazı uzmanlar 3 hafta kullandıktan sonra birkaç hafta kullanıma ara verip daha sonra yine başlanabileceğini belirtiyor.