'Irkçılık ve ayrımcılık demokrasinin düşmanıdır'
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Irkçılık, İslam karşıtlığı ve yabancı düşmanlığı, Avrupa'yı etkisine alan ekonomik krizle de bağlantılı olarak ciddi bir endişe kaynağı olmaya başlamıştır.'' dedi
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Avrupa'da göç, İslam ve çokkültürlülük" konulu sempozyumda konuştu.
Abdullah Gül, sempozyumu düzenleyen Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi, Oxford İslam Araştırmaları Merkezi, Uluslararası Göç Örgütü, UNESCO Türkiye ve TBMM AB Uyum Komisyonu yetkililerini tebriklerini iletti.
Göçün insanlık tarihi kadar eski bir olgu olduğuna ve tarihin her döneminde, toplumların, devletlerin ve kıtaların kaderini etkilediğine işaret eden Gül, ''Bu nedenle göçün tarihine değinmeden, insanlık tarihini yazmak mümkün değildir. Artık küresel bir köye dönüşen dünyamızda, göç hala önemli bir olgu olarak karşımızda durmaktadır. 20. yüzyılı 'nüfus patlaması ve şehirleşme'nin asrı olarak nitelersek, 21. yüzyılın 'yaşlanan nüfus, toplumsal çeşitlilik ve uluslararası göçün' asrı olması kuvvetle muhtemeldir" değerlendirmesinde bulundu.
Bu nedenle sempozyumu himayesine aldığını anlatan Gül, göç konusunun her şeyden evvel temel bir sosyolojik kavram olarak ele alınması gerektiğine vurgu yaptı. Gül, yapılan bilimsel araştırmaların insanlığın Afrika civarlarından tüm dünyaya yayıldığını gösterdiğini kaydederek, sözlerine şöyle devam etti:
"Bu durumda, dünya nüfusunun büyük bir bölümü, tarihin bir döneminde bir şekilde göç etmiş toplumlardan oluşmaktadır. Söz konusu göçlere en fazla şahit olmuş coğrafyalardan birisi de kuşkusuz Anadolu'dur. Bugün de iç savaştan kaçan yüz binlerce Suriyeli komşumuza kapısını açan ve ev sahipliği yapan yine Türkiye olmaktadır. Geleneksel olarak göçte kaynak ve transit konumda bulunan Türkiye, güçlenen ekonomisiyle artan ölçüde göç alan ülke haline de gelmiştir. Ülkemiz bakımından artık çok boyutlu bir nitelik kazanan göç sorunlarına layıkıyla cevap verebilmek için Hükümetimiz tarafından hazırlanan 'Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu' tasarısı 4 Nisan 2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclis'inde kabul edilmiştir. Ben de dün bu yasayı inceleyerek onayladım ve yayınlanması için Resmi Gazete'ye gönderdim ve bugün itibaren kanun geçerli hale gelmiştir."
Güncel şartlara cevap veren bir mevzuat
Gül, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu'nun yürürlüğe girmesiyle, göç ve iltica konularında güncel şartlara cevap veren bir mevzuat oluştuğunu, yeni yasa ile münhasıran göç konusunun tüm alanlarında görev yapacak İçişleri Bakanlığı bünyesinde ''Göç İdaresi Genel Müdürlüğü'' kurulacağı bilgisini verdi.
Yaşanan savaşlar, yoksulluk, doğal ve çevre felaketleri gibi sebeplerle insanların doğdukları yerlerden göç etmek mecburiyetinde kaldığını dile getiren Gül, "Küresel ısınmanın etkisiyle önümüzdeki dönemde artan bir şekilde 'ekolojik göç' olgusuyla karşılaşmamız da mukadder görünmektedir. Bin yıllar boyunca milletlerin, ülkelerin ve kıtaların kaderi hep değişime tabi olmuştur. Tarihte müreffeh toplumlar olarak büyük medeniyetler yaratmış pek çok halk, zamanla geri kalmış olabilir. Bugünün güçlü ve müreffeh ülkelerin de yüz yıllar sonra ne durumda olacağını hiçbirimiz bugünden tahmin edemeyiz. Şöyle dünyanın birçok yerine baktığımızda yüz yıllar önce, bin yıllar önce çok büyük nüfusları olmuş, çok şaşaalı hayatları olmuş birçok şehrin bugün harabeye döndüğünü ve bunun örneklerini birçok kıtada gördüğümüzü hatırlasanız yüz-bin yıl sonra bugünkü kalabalık şehirlerin ne hale geleceğini tahmin edemeyiz" ifadelerini kullandı.
Gül, göç konusuna insanlık haysiyeti ve demokratik değerler çerçevesinden bakmak, meseleyi bunları akılda tutarak çözmek zorunda olunduğunu belirterek, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygı gibi değerler, Avrupa'da doğan ve küresel ölçekte yansımaları olan değerler olduğunu ancak bugün Batı dünyasında farklılıkları çatışma sebebi olarak gören aşırı görüşlerin halen zemin kazanabildiğine şahit olunduğunu söyledi.
Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Irkçılık, İslam karşıtlığı ve yabancı düşmanlığı, Avrupa'yı etkisine alan ekonomik krizle de bağlantılı olarak ciddi bir endişe kaynağı olmaya başlamıştır. Göçmenleri güvenlik, işsizlik, suç, fakirlik ve diğer sosyal sorunların ana sebebi şeklinde gösteren partilerin oy oranları artmaktadır. Halkın bu korkularına karşı, göç konusunda sert tedbirler alan hükümetler ve ona siyasi partilerin verdiği tepki de ayrı bir endişe sebebidir. Irkçılık, farklı kültürler ve hayat biçimlerine dönük hoşgörüsüzlük, ne yazık ki Batı toplumlarının en müzmin hastalıklarından biridir. Bu hastalık, toplumsal refah dönemlerinde kontrol altına alınabilse de özellikle ekonomik kriz dönemlerinde yeniden baş gösteriyor.''
Bu hastalığın Avrupa'da genellikle, farklı dinden olan bir gruba dönük olarak nüksettiğinin altını çizen Gül, "Geçmişte yaşanılmış ve bugün de insanlığın kolektif hafızasında birer kara leke olarak duran olayları burada hatırlatmak istemiyorum. Temennimiz bu tür acıların bir daha asla yaşanmamasıdır" dedi.
Gül, Avrupa'da sayıları 5 milyona yaklaşan Türklerin, bu tarz ırkçı hareketlerin boy hedefi haline geldiğini, benzer şekilde Avrupa'da yaşayan diğer Müslümanların da hem nefret suçlarına hem de fiziki saldırılara maruz kaldıklarını kaydederek, çoğulcu demokrasilerde her zaman birtakım aşırı uçtaki siyasi hareketlerin olmasının mümkün olduğunu ve bu marjinal grupların demokrasinin sağladığı özgürlükleri kötü amaçları doğrultusunda daima istismar edebildiklerine işaret etti.
Bu tür aşırı fikirler ile mücadele ederken meşru yollara başvurmanın esas olması gerektiğine vurgu yapan Gül, ''Haklı iken haksız duruma asla düşmemek gerekir. Avrupa'da yaşayan Müslümanlar, demokratik ve hukuki mekanizmaları işleterek, bu tür saldırgan ve ırkçı siyasetin gerçek yüzünü içinde yaşadıkları toplumlara göstermelidirler. Irkçılık ve ayrımcılık demokrasinin düşmanıdır. Bu tehdidi, yine 'demokrasinin kendini koruma' reflekslerini harekete geçirerek bertaraf etmeliyiz. Bu nedenle Avrupa'da insani ve demokratik değerler bakımından 'ortak bir vicdana' sahip olan herkesi, bu tür aşırı akımlarla mücadele etmeye davet ediyorum" diye konuştu.
Toplumsal çeşitlilik çağı
Yaşanılan çağa bir isim verilmesi gerekirse toplumsal çeşitliliğin bu bağlamda ilk akla gelen unsurlardan birisi olması gerektiğini söyleyen Gül, bu sürecin, küreselleşen dünyada sosyal mobilitenin artması ve çok çeşitli saiklere dayanan göçlerin yoğunluk kazanması ile de bağlantılı olduğunu belirtti.
Gelişmiş ülkelerin nüfusunun gittikçe yaşlandığına dikkati çeken Gül, "Bu durumun yarattığı sıkıntılara çare bulmak bakımından uluslararası göç, geçmişte olduğu gibi bugün de ekonomik bir düzeltme faktörü olarak karşımıza çıkmaktadır. Toplum içinde artan kültürel, dini ve etnik farklılıklar, yeni bölünme ve gerginliklerin kaynağı olarak takdim edilebilmektedir. Özellikle sosyoekonomik açıdan sorunlu toplumlarda bu tür farklılıkların, yaşanan güçlüklerin kaynağı olarak görülmesi, konuya daha da karmaşık bir boyut kazandırmaktadır" diye konuştu.
Gül, söz konusu çeşitliliği ve farklılığı uyum içinde yönetebilme kabiliyetinin, modern demokrasilerin en önemli vasıflarından birini oluşturduğunu dile getirerek, kültürel, dini ve etnik farklılıkların bir toplum için zafiyet değil aksine o ülkeyi zenginleştiren bir faktör olarak gören bir sosyal kültürün kök salması için çaba gösterilmesi gerektiğine inandığını kaydetti.
İslam Avrupa'nın bir gerçeğidir
Kapsayıcı ve kucaklayıcı bir siyaset dilinin, göçmenlerin ve farklı dini toplulukların entegrasyonu bakımından hayati önem taşıdığını ifade eden Gül, şunları söyledi:
"Siyaset, bir kesimi ötekileştirmeye başladığı zaman, göçmenlerin, azınlıkların yaşadıkları ülkeden ve toplumdan yabancılaşması kaçınılmaz bir sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır. Tarihte sayısız örneklerinden de görüldüğü üzere, toplumsal ve kültürel çeşitliliği, birlik ve uyum içinde yaşatabilen ülkeler, her bakımdan tarih sahnesinde öne çıkmışlardır. Buna karşılık, değişik korkularla, toplumsal ve kültürel çeşitliliği ortadan kaldırmaya veya baskı altına almaya çalışan ülkeler ise öncelikle beşeri zenginliklerini yitirmişler; bilahare, ekonomik ve siyasi güç kaybına uğramışlardır. Netice itibarıyla, İslam ve göçmenler yüzyıllardır Avrupa'nın bir gerçeğidir. Avrupa kıtası, özellikle din bakımından çoğunluktan farklı olan kesimlere hoşgörüyle yaklaşmadığı sürece, yeni engizisyonların, holokostların ve Srebrenitsaları hatırlatan olayların oluşması muhtemeldir. Bu bakımdan, her ülke kendine has çözümleri üretmekle mükellef olmakla birlikte, çok kültürlülüğe saygı göstermek işin esasını oluşturmalıdır."
Gül, uluslararası camia olarak mutlu bir gelecek kurmak için ortak sorunların üzerine cesaretle gidilmesi önerisinde bulunarak, sorunların üzerine gidilmemesi durumunda nasıl kronik hale geldiğini yaşanılan tecrübelerin gösterdiğini vurguladı.
"Komşusu açken tok yatamayan bir kültüre sahibiz"
Küreselleşme çağında sorunların tek başına çözülemeyeceğini, birlikte hareket edilerek bataklıkların kurutulmaya çalışılması gerektiğini kaydeden Gül, "Göç, işsizlik, ayrımcılık, yabancı düşmanlığı, İslamofobi ve ırkçılık gibi sorunlara kaynak teşkil eden gelir adaletsizliği, yoksulluk, küresel ısınma, savaş ve çatışmalar ile ekonomik krizlerle hep birlikte mücadele etmeliyiz. Bizler, 'komşusu açken tok yatamayan' bir kültüre sahibiz. Bu nedenle dünyanın herhangi bir yerinde insanlar yokluk çekiyorsa, masum insanlar çatışmaların içinde hayatlarını kaybediyorlarsa bizler burada sadece seyirci kalamayız. Belki de Türkiye'yi, dostlarının gözünde her geçen gün farklı ve erdemli kılan da budur. Afrika'ya yönelik politikamızın da Arap baharında halkların yanında yer almamızın da altında yatan temel anlayış budur" değerlendirmesini yaptı.
Gül, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ile sempozyumun ardından Avrupa'nın en önemli gazete ve dergilerinden yayınlanmış karikatürlerden oluşan sergiyi de açtı.
İlgili haber için tıklayınız
GÜL'E YÜKSEK TEKNOLOJİLİ KORUMA
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle