"İşsizliği düşürmek için kapasite kullanımı artmalı"

Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK), Türkiye'de işsizliğin düşmesi için sanayi sektöründe kapasite kullanımının artması gerektiğine dikkat çekti. Kapasite kullanımının artması için tam kapasiteyle çalışamama nedeni olan talep yetersizliğinin en aza indirilmesi zorunluluğuna işaret eden TİSK, bunun için Türkiye'nin yatırım yönüyle talep artırıcı politikalar uygulaması gerektiğini vurguladı.

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 04.05.2010 - 09:11

Kriz sonrası tedrici olarak toparlanan ekonomi karşısında Hükümetin izlediği iktisat politikasında kriz öncesine göre bir değişikliğe gidilmediğini belirten TİSK, ilk verilerin büyümenin finansmanının yine cari açık yoluyla yapılacağını ortaya koyduğunu kaydetti. TİSK, bu nedenle kriz öncesi dönemde ekonominin cari açıkla ilgili taşıdığı risklerin yeniden gündeme gelebileceği uyarısında bulundu.

TİSK, 2010 Nisan Aylık Ekonomi Bülteni'ni yayınladı. Mevcut işsizlere ve işgücü piyasasına yeni girenlere iş yaratmanın Türkiye'nin öncelikli sorunu olduğuna dikkat çekilen bültende, 2009'dan 2010'a kadar olan bir yıllık dönemde işsizlik oranındaki 1 puanlık düşüşün altında büyük ölçüde ücretsiz aile işçisi olarak tarım sektöründe çalışanların sayısındaki artışın yattığı vurgulandı. Son bir yılda tarım sektöründe çalışanların sayısının 706 bin kişi arttığına değinilen bültende, bu artışın 431 bininin ücretsiz aile işçileri olduğu vurgulandı. Tarım sektörünün milli gelirden aldığın payın 2009 yılında sadece yüzde 8 olduğunun ifade edildiği bültende, "706 bin ek istihdamın yaratılamayacağı da açıktır. Kriz tarım sektöründeki gizli işsizliği artırmıştır" denildi. Bültende, işsizlik oranının düşmesi için özellikle sanayi sektöründe kapasite kullanımının artması gerekliğinin altı çizilerek, kapasite kullanımın artması için ise tam kapasite ile çalışamama nedeni olan talep yetersizliğinin en aza inmesi zorunluluğuna işaret edildi. Bunun için Türkiye'nin yatırım yönüyle talep artırıcı politikalar uygulaması önem taşıdığı vurgulandı.

İstihdam yaratan sektörler küçülme gsyh'deki küçülmeden daha yüksek

Türkiye'de üretilen mal ve hizmetler geçen yıl 124.5 milyar dolar azarlı. 2009 yılı büyüme rakamları krizin Türkiye'ye olan maliyetini de netleştirdi. 2009'da ekonomi yüzde 4.7 küçüldü. Reel sektörün bel kemiği olan imalat sanayii sektörü yüzde 7.2, inşaat sektörü yüzde 16.3, toptan ve perakende sektörü yüzde 10.4 küçülürken, mali aracı kuruluşlarının faaliyetleri yüzde 8.5 ve dolaylı ölçülen mali aracılık hizmetleri yüzde 9.7 büyüdü. GSYH'daki küçülmenin yüzde 4.7'de kalmasında bankacılık sektöründeki büyümenin önemli katkısı oldu. Ekonomideki küçülme yüzde 4.7 olmasına karşın krizin etkisinin daha ağır hissedilmesinin altında, istihdam yaratan sektörlerdeki küçülmenin, GSYH'daki küçülmeden daha yüksek olması yattı.
 

Sanayi ve inşaattaki üretim kayıpları işsizliği artırdı

Sanayi ve inşaat sektörlerindeki önemli üretim kayıpları Türkiye'deki işsizlik artışına kaynaklık etti. GSYH içinde özel kesim tüketimi azalırken kamunun tüketimi payı yükseldi. özel kesim tüketimi 2008'e göre yüzde 4.7 azalırken, kamunun tüketimi yüzde 7.1 arttı.

Sanayi göstergeleri olumlu yönde değişti

2010 yılı Şubat ayında Sanayi Üretim Endeksi 2009 yılının aynı ayına göre yüzde 18.1 arttı. Sanayi üretimine alt sektörler itibariyle bakıldığında 2010 yılı Şubat ayında bir önceki yılın aynı ayına göre; imalat sanayi sektörü endeksi yüzde 20.5, madencilik ve taşocakçılığı sektörü endeksi yüzde 12.2, elektrik, gaz ve su sektörü endeksi yüzde 5 yükseldi. Takvim etkisinden arındırılmış endeks 2010 yılı Şubat ayında bir önceki yılın aynı ayına göre, yüzde 18.2 artış gösterirken, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış sanayi üretim endeksi bir önceki aya göre yüzde 1.6 arttı.

Büyümenin finansmanı yine cari açıkla olacak

Büyüme oranında 2009'un son çeyreğinde başlayan artma eğiliminin 2010'nun ilk çeyreğinde de devam edeceğini ve çeyrek dönemlik büyüme oranının yüzde 8-10 düzeyinde gerçekleşecek. Bu olumlu gelişmeye karşın, kriz sonrası tedrici olarak toparlanan ekonomi karşısında Hükümetin izlediği iktisat politikasında kriz öncesine göre bir değişiklik olmadı. İlk veriler büyümenin finansmanının yine cari açık yoluyla yapılacağını gösterdi. Bu nedenle, ekonominin kriz öncesi cari açık ile ilgili taşıdığı riskler, yeniden gündeme gelebilecek.

 

Artan ithalat cari işlemler dengesini bozdu

Ekonomide büyümenin başlaması ile birlikte artan ithalat cari işlemler dengesinin yine bozulmasına neden oldu. Geçen yılın Mart ayında 2 milyar 367 milyon dolar açık veren dış ticaret dengesi 2010 yılının Mart ayında 5 milyar 32 milyon dolar açık vermişti. Bir önceki yılın ilk üç aylık döneminde 4 milyar 404 milyon dolar açık veren dış ticaret dengesi, bu yılın aynı döneminde 12 milyar 125 milyon dolar açık vermişti. İlk üç aylık dönemde ihracat yüzde 7 oranında artarak 26 milyar 200 milyon dolara yükselirken, ithalat yüzde 32.7 oranında artarak 38 milyar 325 milyon dolar düzeyine çıktı. Dış ticaretteki bu gelişmeler neticesinde 2009 yılının Şubat ayında 308 milyon dolar açık veren cari işlemler hesabı, bu yılın aynı ayında 2 milyar 602 milyon dolar açık vermişti. Cari işlemler hesabı 2009 yılının ilk iki aylık döneminde 801 milyon dolar açık verirken, açık bu yılın aynı döneminde 5 milyar 572 milyon dolar düzeyine ulaştı.

Sermaye girişi yeniden başladı

2010 yılında geçen yılın aksine Türkiye'ye yeniden sermaye girişi başladı. Nitekim finans hesaplarında 2009 yılı Ocak-Şubat döneminde 2 milyar 569 milyon dolar net sermaye çıkışı olurken, 2010'da aynı dönemde 3 milyar 177 milyon dolar net sermaye girişi olru. Bu giriş doğrudan yatırım kaynaklı olmadı. Tam aksine yılın ilk iki ayında yabancıların yurtiçinde yaptıkları net doğrudan yatırımlar kalemi geçen yıla göre yüzde 55.4'lük azalışla 797 milyon dolar düzeyinde kaldı. Buna karşılık Türkiye'ye ticari ve nakit kredi olarak ilk ayda önemli bir kaynak girişi oldu. Ticari ve nakit krediler ile mevduatlar olarak 2009 yılının Ocak-Şubat döneminde 1 milyar 123 milyon dolar net çıkış yapılırken, 2010 yılının aynı döneminde 1 milyar 766 milyon dolar net sermaye girişi oldu.

Bastırılan fiyat artışları, ekonomideki büyümeyle ortaya çıkıyor

ÜFE sanayi grubundaki fiyat yükselişini, uluslararası piyasalarda ara malı fiyatlarındaki yükseliş pozitif yönde, döviz kurlarındaki düşüş negatif yönde etkiledi. ÜFE'nin önümüzdeki dönemdeki eğilimi yükseliş yönünde olacak. Ekonominin küçüldüğü dönemde bastırılan fiyat artışlarına, büyümenin başlaması ile birlikte su yüzüne çıkacağı öngörüldü.

TCMB Nisan ayından açıkladığı Para Politikası Çıkış Stratejisi ile Bankanın 2009 yılında göreli olarak likidite kolaylığı sağlamaya yönelik önlemleri tedrici olarak kaldıracağını gösterdi. TCMB almış olduğu bu kararlarla enflasyon hedeflemesi programına bağlı kalacağını da ifade etti. TCMB'nin bu tavrı kesimlerin Banka'dan talepte bulunmasının yolunu da kesti.

Para politikasındaki değişiklik tasarrufu harcamaya yöneltmedi

Merkez Bankasının para politikasında değişiklik yapmaması belli oranda Tüketici Güven Endeksinde artışa neden olsa da, 2008 sonundan 2009 sonuna artan 45 milyar TL tutarındaki tasarrufun çözülmesini ve harcamalara yönelmesini sağlamadı. Bankacılık sektörünün de reel sektöre kredi plasmanında çekinceli davranması, izlenen para politikasının kamu finansmanını rahatlatmaya yönelik olduğunu gösterdi. Nitekim kamu kesiminin iç borçlanmasının yaklaşık yüzde 70'i bankalarca sağlandı. İzlenen bu para politikası özel sektörün dışlanmasına yani yatırım yapmasına engel oldu.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler