İzmir depreminde yıkılan bir binanın anatomisi
Bayraklı ilçesinin Manavkuyu Mahallesi'nde bulunan Yılmaz Erbek Apartmanı, 30 Ekim 2020'de meydana gelen depremde en çok dikkat çeken binalardan biriydi. Bitişik olduğu binadan ayrılıp ilk iki katı çöken ve tek köşesi üstüne doğru eğrilen bina; arama kurtarma yapılabilmesi için vinçlerle desteklenmişti. Peki yanındaki bina sağlam kalırken Yılmaz Erbek Apartmanı neden yan yattı? Ulaşabildiğimiz kaynaklarla açıklamaya çalıştık.
https://www.youtube.com/watch?v=gZpDh443K9Q&feature=youtu.be
İzmir'in Bayraklı ilçesinin Manavkuyu Mahallesi'nde bulunan Yılmaz Erbek Apartmanı, 30 Ekim 2020'de meydana gelen depremde en çok dikkat çeken binalardan biriydi.
Bitişik olduğu binadan ayrılıp ilk iki katı çöken ve tek köşesi üstüne doğru eğrilen bina, arama kurtarma yapılabilmesi için vinçlerle desteklenmişti.
Peki yanındaki bina ayakta kalırken Yılmaz Erbek Apartmanı neden yan yattı?
Ulaşabildiğimiz kaynaklarla açıklamaya çalıştık.
1. Zemin
Yıllar boyu tarımcılık faaliyetleri yapılan bu bölgenin yapılaşması 80'li yılların başında onaylanan planlara dayanıyor. Buranın zemini binlerce yıldır birikmiş en az 100 metre derinliğe kadar inen alüvyonlardan oluşuyor, yani yumuşak bir zemin.
İnşaat mühendisi Mustafa Haluk Koter, burada daha önce 320 metre sondaj yaptıklarını ve ana kayaya rastlamadıklarını anlatırken, "Burada çok uzun sürede oluşmuş bir alüvyon tabakası var, kaya yok" diyor.
Koter bu tür alanlarda yapılacak binaların çok iyi bir araştırma ve mühendislik hesaplarıyla inşa edilmesi gerektiğini vurguluyor.
Yumuşak zeminler, depremde oluşan dalgaları yansıtarak, daha büyük hissedilmesine sebep olabilir. Dolayısıyla akıllara Yılmaz Erbek apartmanının çökmesinin nedeni olarak "yumuşak zemin" faktörü geliyor. Deprem ilk meydana geldiğinden P dalgaları üretiyor. Hemen ardında "yıkıcı dalgalar" olarak nitelendirilen S dalgaları geliyor.
Dokuz Eylül Üniversitesi Yapı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Hikmet Hüseyin Çatal, "S dalgalarının alüvyonlu yumuşak zeminleri çok sevdiğini' belirtirken, "Hata yapılan yapıyı cımbızla seçer gibi gidip buluyor ve o yapıya hasar veriyor" diyor.
İzmir gibi alüvyonlu zeminlerde depremlerde sıvılaşma meydana geldiğini vurgulayan Mustafa Haluk Koter ise "Zemin taşıma gücünü kaybediyor" yorumunu yapıyor.
Bir bina inşasına başlayabilmek için ilk önce zemin etüdü yaptırılması gerekiyor. Bunun inşaata ek maliyeti yüzde 2 ile yüzde 5 arasında değişiyor.
Prof. Çatal'a göre Yılmaz Erbek Apartmanı'nın temel projesinde veya imalat aşamasında bir hata yapılmış olabilir.
Fakat konuştuğumuz diğer uzmanlar, binanın zemininde tespit edilen bir sorun olmadığını söylüyor.
2. İnşaat aşaması
Türkiye'deki binaların deprem yönetmeliklerine göre yapılması gerekiyor.
Yılmaz Erbek Bloklarının inşaatını inceleyebilmek için 1998 yılına baktık.
Hasarlı binalar raporundaki bilgiye göre, Yılmaz Erbek Apartmanı'nın yapı ruhsatı tarihi 5 Haziran 1998.
O dönemde, birçok binanın ruhsatı yeni yönetmeliğin geçerli olduğu 1 Ocak 1998'den sonra alınmış. Ama binaların projeleri, 1975 yönetmeliğine uygun olarak hazırlanmış.
Bu çelişkinin bu bina için de geçerli olduğu düşünülebilir.
Dönemin yönetmeliğinde şart olmamasına rağmen, Yılmaz Erbek Bloklarının enkazında nervürlü demir ve kaliteli beton tespit edildi.
Yıkımda çalışanların ifadeleri de malzemenin güçlü olduğu ve yıkımın diğer binalara kıyasla daha zor olduğu yönünde.
2001'de tamamlanan binada 45 daire ve zemin katta 10 dükkan vardı.
Görgü tanıklarının ifadeleri ve dönemin belgelerine göre, bir market zincirine geniş bir açık alan sağlamak için dükkanların 8'i birleştirilerek bir tane geniş, kalan ikisi birleştirilerek bir tane küçük işyerine dönüştürülmüş.
İçerideki duvarların bir kısmı kaldırılmış ve dış duvarlar da camekana çevrilmiş.
Prof. Çatal "yumuşak kat" faktörüne dikkat çekerken, "Yapı ruhsatı alındıktan sonra projede projenizde herhangi bir yumuşak kat öngörüsü yok. Ama fiiliyatta onları kaldırıyorsunuz ve orayı yumuşak kat yaptınız. Deprem yönetmeliğindeki yumuşak kat için zorlayıcı koşullar nereye gitti? Yok. İşte orada sıkıntı başlıyor. Bütün bina kullanılamaz hale gelir. Yumuşak kat kullanılan yerlerde vefat sayısı çok fazla olur" uyarısı yapıyor.
Dolgu duvarlar yapısal hesapta dikkate alınmayabilir fakat varlıkları bir emniyet subabı işlevi görür.
Bu binanın emniyet supabının kaldırıldığını söylemek mümkün.
Binayla birlikte en çok gündeme gelen iddia "kolon kesme" oldu.
Bir görgü tanığı kolon kesildiğine dair ifade verdi.
Ancak market zinciri bir açıklama yaparak bunu reddetti.
Ulaştığımız uzmanlar, binada kolon kesme izine rastlamadıklarını söylüyorlar.
3.Denetim
Elimizdeki bilgilere göre, bina 2001 sonunda depremden önceki haline getirilmiş ve binadaki daire ve işyerlerine yerleşilmiş.
O dönemin mevzuatına göre, inşaat tamamlandıktan sonra belediyenin binanın projeye uygun olup olmadığını kontrol etmesi gerekiyor.
Ve buna göre iskân, yani oturum ruhsatı alınıyor.
Fakat pratikte, binaya yerleşmek için bu raporun olması şart değil.
Yılmaz Erbek Apartmanı'nın sakinleri de Türkiye'nin dört bir yanındaki birçok binada olduğu gibi yapı kullanım izni olmadan binada oturup beş yıl sonra 2006'da bu izni almışlar.
Bu noktada, "Belediyeler ile bakanlık arasında bir denetim yetkisi karışıklığı mı var?" sorusu akıllara geliyor.
Bayraklı Belediye Başkanı Serdar Sandal konuyla ilgili sorumuza "Yetki karmaşası var. Hangisi bizde hangisi değil?" karşılığını verip, "Belediye bu işe müdahale edebilir miydi. Hayır edemezdi. Biz metruk yapıları yıkmakla mükellefiz. Şikayetin somut olduğu kaçak yapıları yıkıyoruz biz" dedi.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ise sorumuza verdiği yazılı yanıtta, "yetki karmaşası olmadığını" savundu.
4. Sonuç
Yılmaz Erbek Apartmanı'nda en az 10 kişi enkazda, enkazdan kurtarılan 5 kişiden ikisi de yoğun bakımda hayatını kaybetti.
45 ev ve 2 işyeri yerle bir oldu.
Yaklaşık 150 kişi evsiz kaldı.
Kaç hayvanın kaybolduğu bilinmiyor.
İnşaat mühendislerine göre bir binanın ekonomik ömrü 70-75 yıl.
Yılmaz Erbek Blokları ise sadece 20 yıllıktı.
Bölgede çalışan emlakçılar, depremden yaklaşık iki ay önce binada 750 bin TL'ye daire satıldığını söylüyor.
Konuştuğumuz gayrimenkul uzmanlarına göre bölgedeki bu tarz 20 yıllık binalardaki m2 değeri en az 6 bin TL.
Buna göre 45 dairelik apartmanda maddi zarar dükkanlar hariç en az 27 milyon TL.
Binayı ayakta tutma, arama kurtarma, hasar-tespit, yıkım çalışmaları da dikkate alındığında, tüm bu süreçte görevli insan gücü ve yapılan masraf çok daha yüksek.
Binada hayatını kaybedenlerin ise geri dönüşü yok.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Kurum'un açıklamasına göre İzmir depreminden sonra ağır hasarlı, acil yıkılacak ve yıkık durumda olan 506 bina var.
Ancak yaşananlar şunu gösteriyor:
Binalarda zamanında alınacak önlemlerin maaliyeti, yıkımla ortaya çıkacak maddi ve manevi bedelden çok daha düşük.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması