Kafka gibi kudretli, Flaubert gibi incelikli hikâyeler: "Yapamam ve Yapmayacağım"
Lydia Davis, “Yapamam ve Yapmayacağım”da, okura kimi zaman tek cümlelik, kimi zaman sayfalarca süren fakat her zaman etkileyici hikâyeler sunuyor. Cem Tunçer'in değerlendirmesi...
Lydia Davis'ten "Yapamam ve Yapmayacağım"
Daha çok yazdığı mikro-kurgularla, bir sayfadan kısa, hatta bazen birer cümlelik hikâyeler ile dikkat çeken bir yazar Lydia Davis. Aynı zamanda Proust, Blanchot, Flaubert kitapları çevirmiş bir çevirmen. Şu an altmış yedi yaşında. Çok fazla ödül almış, Guggenheim Bursu'nun ve deha bursu olarak da bilinen MacArthur Bursu'nun sahibi. Son olarak, 2013 yılında Man Booker International'a layık görülmüş. Bu noktada bir karışıklığı düzeltmek gerekli; her ne kadar kitabın ön kapağında 2013 Man Booker Ödülü yazsa da kitabın aldığı ödül, iki yılda bir verilen "Uluslararası" Man Booker Ödülü. Uluslararası Man Booker Ödülü ise kitaba değil yazara verilen bir ödül. Arka kapakta yazan "Lydia Davis 'Yapamam ve Yapmayacağım' kitabıyla 2013 Man Booker'a layık bulundu" cümlesinde bir karışıklık var diyelim. Lydia Davis, 2013 yılında "Uluslararası" Man Booker Ödülünü kazandı.
Lydia Davis, anlatmak istediği her şeyi, kısa bir şekilde, tüm fazlalıkları atarak anlatıyor. Bu yüzden, kitaptaki birkaç uzun öyküyü saymazsak, öyküleri bazen bir sayfadan az, bazen iki sayfa, bazen tek cümle. Onun öykülerinde tek bir fazla kelimeye, tek bir fazla cümleye, hatta noktalamaya yer yok. Gereksiz betimlemeler, gereğinden fazla uzatılmış cümleler, camdan içeri vuran ışıklar, bir yaprağın üzerinde birikmiş çiğ taneleri... yok. Bu anlamda Lydia Davis'in öyküleri, birer "berraklık" harikası. Kimi zaman tek cümleden, kimi zaman cümlelerden ve sayfalardan oluşan öykülerin tamamında, bir netlik, bir duruluk görüyoruz. Lydia Davis'i Lydia Davis yapan da bu; onun öyküleri saf, duru, pürüzsüz. Bu pürüzsüzlüğü ve berraklığı Türkçeye aktarmayı başaran Elif Bereketli için de ayrı bir not düşmek gerekiyor. Davis'in sarkastik ve hüzünlü dilini Türkçeye çok iyi aktarmış.
GÜNLÜK HAYATTA KARŞILAŞILAN SIRADAN OLAYLAR
Lydia Davis, günlük hayatta karşılaştığımız en sıradan olayları alıyor ve onları kendi kelimeriyle, farklı bir gözle anlatıyor. Her zaman yaşadığımız, karşılaştığımız, yabancısı olmadığımız anlara, dışarıdan, fazla dışarıdan, kimi zaman idiyotça, hatta insani bir bakışın da dışından bir yabancılıkla bakıyor ve bunları kelimelere döküyor. Fotoğraf çekilen bir çifte bakıyor ya da havlayan bir köpeğe, elinde uzun süre kalan kötü bir romana bakıyor, bu anları bazen ilk kez, bazen farklı bir gözden bakarmış gibi görüyor ve kelimelere bile yabancı birinin ağzından anlatıyor. Bu noktada, Davis'in de öykülerinde andığı Flaubert'i anabiliriz. Davis hayata, Flaubert'in hayata baktığı gibi bakıyor ve onun bakış açısından öyküler yazıyor. Flaubert'i anlattığı, "The Family Idiot"un ilk bölümlerinde Sartre, Flaubert ailesinin Gustave'a bakışını anlatır ve ailenin Gustave'ın hayata bakışında bir çeşit "idiyotik" yan gördüğünü söyler. "Belki doğuştan gelen bir hastalık," diye düşünür ailesi, "epilepsi" olabilir. Gustave'ın hayata bakışında "kronik bir idiyotluk" vardır aileye göre. Flaubert kelimelere bile yabancıdır, harflerin nasıl hece, hecelerin nasıl kelime oluşturduğunu anlayamaz. Konuşur ama bir şey beceremez. Mutfağa git ben orada mıyım diye sorulduğunda, gerçekten de mutfağa gider ve bakar. Davis'in öyküleri, Flaubert'in ilk yıllarının saflığını ve hayata dair o "idiyotça" bakışını içeriyor.
FARKLI VE ESPRİLİ
Yapamam ve Yapmayacağım'daki öyküler Lydia Davis'in diğer kitaplarından daha hüzünlü bir tınıya sahip. "Foklar" adlı öyküyü, ki yirmi sayfanın üstünde ve kitabın en uzun öyküsü, kardeşini ve babasını yitirmiş anlatıcı anlatıyor: "Tamam, öldünüz, biliyorum bunu. Ve ölümünüzün üstünden belli bir zaman geçti, hepimiz sindirdik bunu, ilk anda tepki olarak hissettiklerimizi araştırdık, bazıları şaşırtıcı duygulardı; ve aradan birkaç ay geçtikten sonra şimdiki duygularımızla da bakıyoruz - ama artık dönme vaktiniz geldi. Yeterince uzak kaldınız bizden."
Kaybolan bir köpekten arda kalan tüyleri atamayan, belki yeterince tüy toplayabilirse, köpeği tekrar birleştirebileceğine inanan bir anlatıcı var öykülerden birinde. Lydia Davis, "Varieties of Disturbance" ve on yıl önce yazdığı "The End of the Story" kitaplarından daha hüzünlü, daha az esprili Yapamam ve Yapmayacağım'da. Kendi rüyalarından ve başkalarınınkilerden esinlendiği "rüya" altbaşlıklı öyküler, Madame Bovary'i çevirirken sıkça araştırdığı Flaubert'in mektuplarından esinlenen parçalar, öykülere daha hüzünlü, daha yoğun ve derin bir anlam katmış. Lydia Davis'in önceki öykülerindeki sarkastik hava bu öykülerde de var, sadece biraz azalmış, yerine yine kısa fakat daha hüzünlü öyküler gelmiş.
Yazarın sarkastik dili yumuşasa da bu dilin kaybolduğunu söyleyemeyiz; gerek dondurulmuş bezelye imalatçısına, paketlerinizin üzerindeki resim bezelyelerinizin kendisinden daha kötü diyerek yazdığı "bezelyelerinizi beğeniyoruz ve işinizin kötüye gitmesini istemeyiz. Lütfen resim konusunu gözden geçirin," mektubu, gerek "Times Literary Supplement'ın Bendeki Eski Sayılarını Nasıl Olabildiğince Çabuk Okudum" adındaki "İlgilenmiyorum"lar ve "Okumak istemiyorum"larla dolu olağanca güzel yazısıyla farklı ve esprili dilini koruyor Davis.
"DÖNGÜSEL ÖYKÜ"
Lydia Davis öyküleri, çoğu zaman doğrusal bir düzlemde gitmiyor. Kitaptaki öykülerden birinin adıyla izah edecek olursak, "döngüsel öykü" denilebilir kitaptaki birçok metin için. Başlangıç ve bitişi olan tek bir olay üzerinden gitmek yerine Davis, tek bir anın üzerinde dönüp duruyor. Aynı ânı, "Geri Dönüşebilir Öykü" adındaki öyküsündeki gibi farklı cümlelerle ya da aynı cümlelerin farklı dizilimleriyle tekrar ve tekrar anlatıyor.
Sadece yazınsal anlamda bir meydan okuyuş değil, formal anlamda da bir meydan okuyuş Lydia Davis'in yazını. Öykülerden oluşan bu kitapta, klasik öykü tanımına aldığı notlarla meydan okuyor Davis. "İlgilenmiyorum" ve "Okumak İstemiyorum"larla dolu bir okuma macerasının hemen ardından, "Annemle Uzun Bir Telefon Konuşması Sırasında Alınmış Notlar" adlı bir yazı geliyor: "kumap paumk mpauk muakp mukap mupak mukpa pakmu" şeklinde bitiyor yazı. Cümlesiz, sadece notlar ve notlar. Birkaç cümle, bazen kelime ama öykü değil, en azından klasik anlamda. Davis'in öyküleri öyküden daha kısa bir şey gibi, kimi zaman, çoğu zaman karaktersiz ve olay örgüsüz, tanık olunan bir an, yazılmış bir not, bir mektup, sokakta geçip giden biri, aniden, saniyelik gelişen bir olay. Davis'in MacArthur Deha Bursunu almasının ya da Man Booker International'a layık bulunmasının sebebi bu; o hem yazınsal, hem formal anlamda hiçbir sınırı tanımayarak, o sınırlar içindeki herkes kadar, hatta herkesten fazla şey aktarıyor okura.
Lydia Davis'in hikâyeleri, Ali Smith'in dediği gibi "Kafka gibi kudretli, Flaubert gibi incelikli, Proust gibi çağ açan" hikâyeler. Davis, öyküleriyle bizleri kavramların sınırlarına yöneltiyor ve kavram ötesi bir hikâyeciliği, bir edebi yazımı mümkün kılıyor.
Yapamam ve Yapmayacağım/ Lydia Davis/ Çeviren: Elif Bereketli/ Encore Yayıncılık/ 308 s.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'