Kahkahayı bırak hırsızlığa bak

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın geçen gün yaptığı bir konuşmada, “kadınlar herkesin için kahkaha atmayacak” ifadelerini kullanarak “ahlak” tanımı yapması üzerine Türkiye’de giderek yaygınlaşan çarpık ahlak anlayışı yeniden gündeme geldi. Biz de bunun üzerine evrensel ahlak kurallarında Türkiye’nin karnesini merak ettik, önce “hırsızlık”la başladık. Ve çok çarpıcı sonuçlarla karşılaştık.

Yayınlanma: 30.07.2014 - 10:08
Abone Ol google-news

İçişleri Bakanlığı’nın verilerinden derlediğimiz bilgilere göre, Türkiye’de 2008- 2014 yılları arasında hırsızlık olayları yüzde 75 arttı. Uzmanlar, hırsızlık olaylarında yaşanan patlamayı toplumsal bozulmaya bağlıyor.

Arınç: 'Kadın iffetli olacak, sokakta kahkaha atmayacak'

Kadınlar, Arınç'a karşı #direnkahkaha diyor

İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre, 2008’de 256 bin 562 olan hırsızlık vakası 2009’da 304 bin olurken; 2010’da bu rakam 344 bin 87’ye yükseldi. Hırsızlık vakaları, 2011’de de artış göstererek 351 bin 838 oldu. 2012’de 405 bin 405 olan hırsızlık vaka sayısı 2013’te ise 447 bine yükseldi. 2014’ün ilk 5 ayında ise, yalnızca İstanbul’da güvenlik kayıtlarına giren hırsızlık vaka sayısı 10 bin. Öte yandan, son bir yılda meydana gelen 1,49 milyon asayiş olayının dörtte birini hırsızlık oluşturdu. Böylece hırsızlık, birinci sıraya yerleşen suç türü oldu. Sözkonusu rakamalar, Türkiye’de 2008- 2014 yılları arasında hırsızlık vakalarında yüzde 75 oranında artış yaşandığını da ortaya koydu.

Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz ceza hukukçusu Prof. Dr. Ersan Şen,  Türkiye’de hırsızlığın yüz karartıcı bir suç olmaktan çıktığına işaret etti. Prof. Şen, “Hukuki anlamda yargılamalar süratli gerçekleşmiyor, cezalar caydırıcı değil. Türkiye bir ‘af ülkesi’ olduğu için cezaların bir şekilde süresinin azalacağına, paraya çevrileceğine dair inanç hep var. İşsizlik gibi iktisadi nedenler, cezaların layıkıyla verilmemesi ve toplumun hırsızlığı tolere etmesi, hırsızlığın işlenebileceğini kabul etmesi gibi nedenler, bu suçlardaki artışı beraberinde getiriyor” dedi.  


Herkes kendi güvenliğini sağlıyor


Prof. Şen, Türkiye’de herkesin kendi özel güvenliğini üstlenmiş duruma geldiğine dikkat çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye’de ciddi bir güvenlik sorunu var ve herkesin kendi özel güvenliğini sağlamaya çalıştığı bir döneme girdik. Peki devlet vatandaşın güvenliğini sağlayamayacaksa neyi sağlayacak? Bugün sağlığı da eğitimi de güvenliği de vatandaş kendi cebinden ödüyor. Devlet siyaseten gerekli gördüğünü yapan merci haline gelmemeli. Evet adi suçlarda ciddi bir artış var. Yasalara karşı umursamazlık ve keyfilik de artıyor. Zaten çok zayıf olan hukuk kültürümüzün iyice zayıflayıp dibe vurması söz konusu.”
 
Sosyolog Prof. Dr. Nilüfer Narlı ise göç alma ve verme sonucu ortaya çıkan yerleşim hareketliliği, nüfus yoğunluğu ve nüfusun heterojenleşmesi, gelir dağılımı eşitsizliği, sokakta çalışan çocukların sayısında artış, okullaşma oranı,  değerler ve denetim unsurlarındaki değişim ve dönüşümlerin Türkiye’deki suç oranlarının artışını açıklamada önemli etkenler olduğuna dikkat çekti. Prof. Narlı, şöyle devam etti:
“Kuralsızlık normlarının benimsenmesi, meşru yollardan ulaşamayacağını düşündüğü hedeflere kanunsuz yöntemlere ulaşmanın sıradan bir davranış olduğunu düşünenleri suça itmek için bekleyenlerin işini kolaylaştırır. Suç oranlarını incelerken, uyuşturucu kullanımı artışı ve ucuz uyuşturucuya ulaşım ve dağıtım ile ilgili verilere ayrıca bakmak gerekir.” 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler