Karantina sineması: “Spenser Kanunları”

Evden çıkmanın tavsiye edilmediği şu günlerde sinemaseverlere kimi tavsiyelerimiz olacak. Bunların ilki Netflix filmi “Spenser Kanunları”.

Yayınlanma: 19.03.2020 - 12:56
Karantina sineması: “Spenser Kanunları”
Abone Ol google-news

Mark Wahlberg belki henüz sadece bir kez Oscar’a aday gösterildi ve aldığı başka önemli bir ödül de yok kariyerinde ama seçtiği rollerle hep oyunculuğukm yönünü geliştirmeye çalıştığının ipuçlarını veriyor yıllardır. Şahsen 1997 tarihli “Boogie Nights”taki performansı hâlâ kariyerinin zirve noktalarından biri (belki de birincisi ve bu filmle en azından bir adaylık almalıydı diye düşünüyorum) ama örneğin bir Vin Diesel gibi sağlam bir başlangıç yaptıktan sonra kendini yüksek bütçeli aksiyon filmlerinin konforlu akışına da kaptırmadığı için takdirleri hak ediyor, ödülleri değilse bile. “The Departed” (ki buradaki rolüyle Yardımcı Oyuncu dalında Oscar ve Altın Küre’ye aday olmuştu), “The Fighter” (buradaki performansıyla da En İyi Erkek Oyuncu dalında Altın Küre adayı olmuştu), “Basketball Diaries”, “Three Kings”, “The Corrupted” gibi filmlerde sergilediği oyunculuk peerformansları bir yana, yapımcı olarak da ses getiren işlere imza atan (özellikle “Entourage” ve “Ballers” gibi dizileri saymak isterim) Mark Wahlberg’in okuduğunuz bu yazıya konu olan son işiysi yine yapımcı olarak da imzasını attığı “Spenser Kanunları” eve kapandığınız şu günlerde Netflix üzerinden izleyebileceğiniz eli yüzü düzgün bir kara polisiye.

Peter Berg’ün yönetmenliğini üstlendiği ve orijinal adı “Spenser Confidential” olan film Ace Atkins’in “Wonderland” adlı romanından hareketle çekilmiş. Burada kısa bir not düşeyim hemen, bizde sanıyorum hiç gösterilmedi (ya da ben hatırlamıyorum) ama 80’li yıllarda ABD’de popüler bir TV dizisi olan “Spenser: For Hire” izlediğimiz bu filme de bir yere kadar ilham kaynağı olmuş. Bir yere kadar diyorum zira film günümüz Boston’unda geçiyor ve dizinin yazarı Robert B. Parker 2010’da öldüğü için geriye sadece onun  yarattığı Spenser (Mark Wahlberg) karakteri ile onun yardımcısı gibi karşımıza çıkan Hawk (Winston Duke) kalmış. 

Film beş yıldır hapiste olan eski polis memuru Spenser’ın cezaevinden çıkışıyla başlıyor. Aynı gün nüfuzlu bir emniyet yetkilisi bir saldırı sonucu kafası kesilerek öldürülüyor ve bu cinayetin baş zanlısı da kendi arabasında intihar etmiş şekilde bulunuyor. Ya da belki de intihar süsü verilerek, işin bu kısmı karanlık elbette. Dahası, sözünü ettiğimiz emniyet yetkilisi ile Spenser’ın arasında geçmişe dayanan bir husumet oladuğu için o da bu girift cinayetler zincirinde şüphelilerden biri ve artık polis olmadığı için de adını temizlemesi hiç kolay görünmüyor.

Tahmin edileceği üzre film büyük ölçüde Spenser’ın temize çıkma çabalarını ve işlenen cinayetlerin ardında kimin ya da kimlerin olduğunu araştırmasını anlatıyor. Şiddet dozu zaman zaman yükselse de çok grafik bir anlatım yok ve dövüş sahneleri daha çok özenli bir koreografiyle tasarlanmış olmalarıyla dikkat çekiyor; izleyiciyi çok irrite etmiyor öyle olunca da. Yaşlı kuşaktan Alan Arkin (son zamanlarda özellikle “The Kominsky Method” ile dikkat çekmişti) ve deneyimli oyuncu Bokeem Woodbine (“Fargo”nun ikinci sezonundaki performansı hâlâ aklımdadır) gibi oyuncularla Marc maron gibi komedyenler filmin yan karakterlerinde dikkat çekiyorlar ama işin asıl yükü büyük ölçüde Wahlberg’de elbette. “Black Panther”in M’Baku’su Winston Duke ile filmde Spenser’ın arızalı sevgilisini canlandıran Iliza Shlesinger ise “Spenser Kanunları”nın hoş sürprizleri olarak çıkıyorlar karşımıza. 

Polisiye aksiyon türünün en iyi örneklerinden biri olmasa da mizahı da es geçmeyen, gerilimi ve temposu sarkmayan anlatımıyla şu karantina günlerinde ailecek izlenecek bir film “Spenser Kanunları”.

Filmin Notu: 6/10


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler