Kars...Özgün haller kenti

Kars’ın karışık etnik yapısı benzerlik kuracağınız başka ‘karışık’ kentlere benzemeyen bir siyasi atmosfer sunuyor.

Yayınlanma: 20.05.2015 - 23:26
Abone Ol google-news

Fıkra gibi, mesel gibi, tarihten komik bir kesit gibi anlatılan, meşhur bir hikâye var Kars’ta. Bir vatandaşa soruyorlar “Devletten istediğin var mıdır?” diye. “Yok” diye cevap veriyor. “Hükümetten, belediyeden hiçbir şikâyetin yok mu?” “Şikâyetim sadece Ruslar’dan” diyor, “gelmişler buralara yol yapmışlar ama 100 sene geçmiş, hâlâ sağlam mı, bir eksik var mı, diye soran yok”.

Kars’ın dertleri bahsinde şehrin sakinleri boşuna ilk sıralarda “yol” demiyor. Bölgede kentleri bağlayan yollar genellikle gayet düzgün, yeni elden geçmişse de, Kars’ın merkezinde hakikaten böyle bir dert var, göçüksüz asfalt, düz kaldırım göremiyorsunuz. Sonra yoksulluk anılıyor, imkânları iyiden iyi daralan hayvancılık... Sağlık meselesi var. Gençlerin sosyal hayata dair bolca şikâyeti mevcut. Onların gülerek dile getirdiği gibi şehirde hayati ilişkiler “at” heykeliyle “arslan” heykeli arasına toplaşmış durumda. İşlek iki caddeyi tutan heykeller bunlar. Sokakta denk geldiğimiz bir grup radyo-tv öğrencisinin önce “mesleğe” dair heyecanlı sorularını yanıtladık, sonra biz onlara Kars’ı sorduk. Ev arkadaşı olan dört öğrenciden üçü HDP’ye oy verecekti, biri HDP ve CHP arasında kararsızdı.

Kars birçok açıdan ilginç bir şehir. Tarihinin, karma mimarisinin ve kapalı Ermenistan sınırı yüzünden yaşadığı yalnızlık hissinin ötesinde, dertlerin adı bu kadar net konsa da sözkonusu seçim olduğunda, kolay kavrayamayacağınız özgün haller çıkıyor karşınıza. Karışık etnik yapısı, benzerlik kuracağınız başka “karışık” kentlere de benzemeyen bir siyasi atmosfer sunuyor. Bir Karslının dediği gibi kurdun davarın içine düşmesi gibi oylar dağılabiliyor. Partilerin ne önerdiği kadar, hatta belki daha çok, hangi etnik kökenden adayı kaçıncı sırada gösterdiğinin ehemmiyeti var. Kürt, Azeri, Terekeme ve yerli adayları üç milletvekili ihtimaline göre dağıtmak, hakikaten halktaki nabzı iyi tutmayı, milimetrik hesapları gerektiriyor. Tarih örnekleriyle dolu, partinin önemsizleştiği durumlar bile yaşanabiliyor.

 

AKP’li olan hangimiz?

“Seçim nabzı” tutmayı hem zor hem de ilginç kılan diğer etken de, net farklar, her sonuca dair gerekçeler bulunsa da partilerin oyları arasında öyle büyük uçurumlar olmaması. Kimsenin “şu parti tamamını alır” diyeceği şehirlerden değil; en çok oy alacak iki parti kombinasyonu bile muhtelif. Bir AKP geçmişi var ama son yerel seçimde belediyeyi MHP almış. Aslında her iki durum, bizzat adaylar üzerinden de incelenmeye muhtaç. CHP’nin geçmişten azımsanmayacak bir tabanı ve potansiyeli mevcut. HDP’nin bu seçimde gördüğü rağbeti tek tek konuştuğumuz Karslılar dışında şuradan da anlamak mümkün, AKP, MHP ve CHP’den görüştüğümüz hemen herkes HDP’yi asıl rakip olarak anıyor. Baraj aşıldığı takdirde üç milletvekilinden birinin HDP olacağına kesin gözüyle bakılıyor, hatta iki zikrediliyor.

Bu şartlarda AKP’nin Kürt adayı üçüncü sıraya koyması partilileri dahi üzmüş. Seçim bürosuna dönüştürülmüş kıraathanedeki o sohbeti birçok nedenden unutmam mümkün değil. Önce ilk sıradaki aday Mehmet Uçum’un, doğrudan Erdoğan’ın tercihi olduğundan, yerelin çok dinlenmediğinden yakındılar. Bir seçmen üniversite diplomalı dokuz çocuğunun da işsizliğinden, Suriyelilerin sayısından şikâyet etti. Eskiden belde başkanlığı da yapmış diğeri “Gazetecisiniz yazın, zengin düğünlerine gidip üç çocuk yapın diyeceklerine, zaten üç-beş çocuğu olan fakire bir şeyler yapsınlar” dedi. Bir diğeri israftan yakındı, sonra “Pensilvanya canavarı diye bir şey uydurdular” diye çıkıştı. Bir noktada “Pardon ama sanki ben AKP merkezden gelmişim de siz de muhalefet partilerinden gibi konuşmuyor musunuz?” dedim. Hava değişti. “Darbeyi yeriz ama canı gönülden çalışırız, biz partiliyiz” dediler. Kalakaldım. Uzun sohbeti nakletmek için yerim dar.

 

‘Genel merkez bilir’

Uğradığımız CHP’nin küçük seçim bürosu, şehrin 1930’lardaki tiyatrolu günlerine, yoksul ama piyanolu çocukluklara, Meclis’e TİP’le vekil sokulabilen günlere, 68 ruhuna götürdü bizi o sabah. Masayı çevreleyen yaşı 60 üzerindeki CHP’lilerin elimize “Kars neden marka olmasın?” başlıklı broşür verişinde, birinin “Üçte üç” umudunu, diğerinin “Yok o kadar da değil” diye sakinleştirmesinde dokunaklı bir yan vardı doğrusu. Bu arada ilk sıra adayları Zeki Nacitarhan, 1991 Genel Seçimi’nde SHP Kars milletvekili olarak Meclis’e girmiş bir isim. Vekillik için çok yaşlı olduğunu söyleyen de var, bu tecrübenin kıymetini dile getiren CHP’liler de.

Bilardo salonundan devşirme MHP seçim bürosunda nedense büyük şaşkınlıkla karşılandık. O zaman iyice tazeydi, ikinci sıra adayları, Karsspor’un da kulüp başkanı Muharrem Yıldız’ın adaylıktan istifasına dair sorular gerginliği artırdı. Kimse adını vermedi, etrafta telefon trafiği yoğunlaştı. Her soruya “Genel merkez bilir” cevabı gelince çayımızı içip uzatılan tatlı kutusundan tek tulumba alıp kalktık.

Uğradığımız her partide kadınların nerede olduğunu soruyordum, hepsinden “ev ziyaretinde” cevabı geliyordu. İl binası kadın dolu olduğundan HDP, Kars’ta kadın seçmenlerin dertleri üzerine konuşmak için doğru yerdi. İlginçtir, Rus kültürünün hem tarihten, hem de bugünden etkisiyle özgürlükler anlamında etkili olduğunu söylediler. Ama kadına yönelik toplumsal, ekonomik şiddetin kaynağı da birdi. O yüzden de HDP’nin kadın çalışması seçimi içeren ama aşan çerçevedeydi. Oy değil, kadınların birey olabilmesi için kampanya yürütülüyordu.

Velhasıl Kars ilginç şehir ve buraya mahsus olasılık hesapları, 7 Haziran’ı ayrıca heyecanlı yapıyor.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler