La Fontaine ve peynir

Tarihi hayvanların evcilleşmesine dayanan peynirin anavatanı uzun yıllar tartışıldı. James Mellaart ilk kez “Çatalhöyük’te, yağ, peynir, yoğurt ve mayalı ekmek üretilebiliyordu” dediği zaman kendisine çok az kişi inanmıştı.

Yayınlanma: 22.07.2021 - 15:48
Abone Ol google-news

La Fontaine 400 yıl önce 8 Temmuz 1621’de Fransa’da doğdu. Hukuk eğitimi aldı. Hayvanlar âleminden manzum masallarıyla ün kazandı. Bu eserleri, aralarında Şinasi, Ziya Paşa, Nâzım Hikmet, Orhan Veli, Sabahattin Eyübloğlu’nun da bulunduğu Türk yazın dünyasının tanınmışları dilimize uyarladı.

Masallar içinde hemen herkesin bildiği karga ile tilki öyküsü peynir üzerinedir. “Bay karga” ya da “karga hazretleri”, bir dalın ucundadır, gagasında da bir peynir parçası. La Fontaine, hayvanları konuşturma sanatının tarihsel ustası Ezop gibi kurnazlığın sembolü görevini tilkiye yakıştırmış ve “Şu sözümü hiç unutma, / Kaptırdığın peynire değer: / Her dalkavuk çıkarı için över, / Yüzüne güler, peynirini yer” dedirtmiştir.

Dizelerin yazıldığı yıllarda La Fontaine gibi hukukçu olan Brillat-Savarin’in “Mutfak Üzerine Düşünceler” kitabını yazmasına ve “Peynirin mevcut olmadığı bir sofra tek gözlü güzele benzer” özdeyişinin ünlenmesine yaklaşık 150 yıl vardır. Bu nedenle de karganın kaptırdığı peynirin türü üzerinde önemli bir tartışma çıkmamıştır. Kuşkusuz bir Fransız peyniri idi ama hangi yörenin, hangi sütten yapılmış olanıydı?

PEYNİRİN TARİHİ DEĞİŞEBİLİR

James Mellaart

Tarihi hayvanların evcilleşmesine dayanan peynirin anavatanı uzun yıllar tartışılmış, kültürel köken araştırmalarıyla tanınan Burhan Oğuz, “Peynirin tarihçesi geçmişin karanlıklarına gömülür” diye yazmıştı. Anadolu topraklarındaki arkeolojik kazılardan adını anımsayacağımız James Mellaart ilk kez “Çatalhöyük’te, yağ, peynir, yoğurt ve mayalı ekmek üretilebiliyordu” dediği zaman kendisine çok az kişi inanmıştı.

Kayyım rektör atamasıyla üzerinde karabulutlar dolaşan Boğaziçi Üniversitesi’nin bünyesindeki Arkeometri Araştırma Laboratuvarı’nda 2007 yılında başlatılan geçmişi binlerce yıl öncesine dayanan höyüklerden çıkarılmış çanaklar üzerindeki araştırmalar peynir tarihinin de yeniden yazılmasına olanak sağlayacağa benziyor.

Fransa’da 20. yüzyılda da Fikret Mualla peynirlerini kaptırmaktan şikâyetçidir. Ressam, bu derdinden 23 Kasım 1965 tarihli mektubunda tarihçi yazar Taha Toros’a “Bu defa gönderdiğiniz pastırmaları, sucukları, peynirleri farelere ve kedilere kaptırmadım çok şükür” diye söz eder.

MİHALİÇ Mİ KAŞAR MI?

Masaldaki karga ya da Fikret Mualla’nın peynirlerine musallat olanlar bu güzel süt ürününün türünü kendisi seçebilseydi, Aydın Boysan’ın kadehinin yanındaki beyaz peyniri mi kapardı yoksa Sait Faik’in Kıskançlık öyküsünün içinden Mihaliç peynirini mi çalardı?

Belki de adı Orhan Kemal ile özdeşleşen “İkbal Kahvesi”nin bahçesinde Meşrutiyetin ilanı haberini duyduğu sırada çayını yudumlayan yazarın babası Abdülkadir Kemali Bey’in simidinin yanındaki kaşar peynirini kapardı. Eğer karga biraz dikkatli davranırsa Rıfat Ilgaz Usta’nın Hababam Sınıfı’nda betimlediği kahvaltı tabağındaki “parmak kadar kaşar peynirine” ortak olurdu.

Konuyu bir başka masalın anımsattıklarıyla kapatalım. Prof. Dr. Selçuk Çıksa “La Fontaine’in Masallar’ında Türk İzleri” başlıklı makalesini 2016 yılında yayımlamıştı. Çıksa, “Sahipsiz kalmış bir petek bala / El koymak isteyen yabanarılarıyla / Balarıları davalı olmuşlar” dizelerinin yer aldığı masaldaki “Keşke bütün davalar böyle bitebilse, / Bu işlerde Türklerin yolundan gidilse!” ifadelerini anımsatıp şu sonuca varmıştı:

“17. yüzyıl Fransa hukuk sistemindeki sorunların hiçbiri o yüzyılda Osmanlı’da yoktur: Türklerde davalar sağduyuyla ve adaletle yürütülmekte, kısa sürmekte, kısa sürdüğü için de masraf az olmakta, dava boyunca insanlar perişan olmamakta, haklı taraf hakkını tam olarak almaktadır.”

Türkiye 17. yüzyılda böyle görülüyormuş, ya şimdi? 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler