Lepra Hastanesi kapatılıyor

İstanbul İl Sağlık Müdürü Ali İhsan Dokucu, Dokucu, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nin bahçesinde bulunan hastanenin fiilen cüzzamlıların alındığı, sahiplenildiği, hastaların da sahiplilik duygusunu hissettikleri bir yer olduğunu söyledi.

Cüzzamlı hastaların toplumda kabul edilemediklerini ve veba algısıyla karşılaştıklarını anlatan Dokucu, başka hastanelerde de pek kabul görmedikleri için lepra hastalarının bu hastaneyi sahiplendiklerini kaydetti.

Türkiye'de 2 binin üzerinde cüzzam hastası bulunduğunun sanıldığını ve bu hastanede ise 300'ün üzerinde kayıtlı hasta olduğunu dile getiren Dokucu, son dönemde kamuoyunda çıkan tartışmaları da hatırlatarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Aklımızın hiçbir zaman köşesinden geçmedi ki 'biz Lepra Hastanesini kapatalım, burayı cildiye kliniği yapalım, kliniği de götürelim Avcılar'a koyalım ya da Sadi Konuk'un içine koyalım. Biz de burayı başka bir şey yapalım veya otel yapalım.' Bu olağanüstü komik ve çocukça. Hastalar da bilmeden bizi buradan 'atmayın' diyor. Sanki birileri gelip onları oradan atacak, orayı fizik tedavi hastanesi yapacak böyle bir şey söz konusu değil. Türkiye'nin tek lepra hastanesi olarak hizmet veren bir hastanenin kapatılması söz konusu bile değil.''

Dokucu, hastanenin mevcut yerinde Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne bağlı lepra kliniğine dönüştürülmesinin planlandığını kaydederek, kliniğe yıllarca lepra hastalığının tedavisi için uğraş vermiş olan Prof. Dr. Türkan Saylan'ın isminin verileceğini belirtti.
 

''Hastane yüzde 31 doluluk ile çalışıyor"

Hastanenin şu anda 3 uzman hekimle hizmet verdiği, bu hekimlerin lepra konusunda özel eğitimlerinin bulunmadığını ifade eden Dokucu, şöyle devam etti:

''Hastane yüzde 31 doluluk ile çalışıyor ve olağanüstü yetersiz bir mali bütçesi var. Hastaneler kendi başlarına dönsün istiyoruz. Mali olarak oturmuş bir yapılanması yok. Çünkü hekim olmalı ki poliklinik yapılsın, hastane para kazansın. Hastane ameliyat yapılamaz hale gelmiş, var olan ameliyathanede de yapmamak lazım zaten.''

Hastanenin eğitim verebilir pozisyona getirilmesinin amaçlandığını vurgulayan Dokucu, hastanede eğitim verilebilmesi ve klinik şefi atanabilmesi için eğitim ve araştırma hastanesi statüsünde olması gerektiğini kaydetti.

Dokucu, hastanenin eğitim ve araştırma hastanesi bünyesinde yer almasıyla Türkan Saylan'ın öğrencisi de olan ve lepra konusunda üniversitede çalışmaları bulunan bir kadın profesörün klinik şefi olarak atanacağını ve böylece klinikte asistan yetiştirilmesine başlanacağını belirti.
Ali İhsan Dokucu, ''Kliniğe, yıllarca lepra hastalığının tedavisi için uğraş vermiş olan Prof. Dr. Türkan Saylan'ın isminin verilmesi planlanmaktadır. Yeni Türkan Saylanlar yetiştirilmesinin yolunu açıyoruz'' dedi.

Hastanenin mali bütçesinin kendini döndürecek durumda olmadığını, doktorların orada çalışmak istemediklerini, orada çalıştıracak personel bulmakta zorlandıklarını ifade eden Dokucu, ''Bu hastaneyi tamamen ayağa kaldırabilmenin yolu, bir başka hastanenin şemsiyesi altında olması. Bu projeyi müsteşarlığa sunan ve savunan da biziz. Sağlık Bakanı Recep Akdağ'a arz ettik, ona da orijinal geldi. Bakanın talimatı ile oraya Türkan Saylan adını verilecek.''
 

''Tek kaybedilen hastanenin kurumsal yapısı olacak"

Lepra'nın araştırma hastanesi yapılmasının mümkün olmadığını, birleşmesinin hastaneyi kendine yeter hale getireceğini, güçlendireceğini, yenileyeceğini, çalışanlarını döner sermaye yönüyle destekleyeceğini dile getiren Dokucu, her halükarda Türkan Saylan ve lepra isminin geçeceği bir yapılanma düşünüldüğünü bildirdi.

Dokucu, ''Orada Türkan Saylan'ın ismi devam edecek. Bir eğitim kliniği olacak. İnsanlar yetişecek. Bina düzelecek, şartlar daha iyi olacak. Tek kaybedilen, hastanenin kurumsal yapısı olacak'' şeklinde konuştu.