"Mali kural konusunda konuşmama kararı aldım"

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, mali kural konusunda konuşmama kararı aldığını açıkladı. Suskunluğunun ne kadar süreceği konusunda zaman vermeyen Babacan, "kabinede yalnız kaldı" iddialarını ise cevapsız bıraktı.

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 25.08.2010 - 13:44

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ekonomideki son gelişmeleri NTV/CNBC-e ortak yayınında değerlendirdi. "Mali Kural neden olmadı, erteleme varsa ne kadar süreyle? Mali Kural'dan tamamen vazgeçme söz konusu mu?" sorularının yöneltildiği Babacan, bu konuda konuşmama kararı aldığını açıkladı. 

2003'ten önce Türkiye'nin bir yıllık perspektifler yayınladığını hatırlatan Babacan, Kamu Mali Yönetim Reformu'yla birlikte ilk defa 3 yıllık bütçe hazırlandığını ve perspektiflerde "orta vade" kavramını gündeme getirdiklerini anımsattı. Geçen sene krizin ortasında Türkiye'yi farklılaştıran ve ayrıştıran bir 3 yıllık perspektifin ortaya koyduğunu vurgulayan Babacan, herkes günü kurtarma peşindeyken, 3-6 aylık perspektif ortaya koyamazken, Türkiye'nin 3 yıllık bir program açıklamasının güveni artırdığının altını çizdi. Geçen sene orta vadeli perspektifin yanı sıra, mali kuralla "uzun vadeli" perspektif konulması yönünde karar verdiklerini, Türkiye'nin farklı bir lige yükselmesini istediklerini bildiren Babacan, "Çok da geniş kapsamlı çalışma yaptık. Uzun bir hazırlık ve istişare dönemi oldu. Pek çok aşamadan sonra Meclis'te genel kurul aşamasına geldi. Genel Kurul aşamasında da genel kurul gündemine girmesinden bir gece önce, farklı bir döneme girildi. Ben bundan sonra Mali kuralla ilgili bir süre konuşmayacağım dedim. Dolayısıyla bir süre mali kuralla ilgili açıklama yapmayacağım. Mali kural şu anda genel kurul gündeminde, ama ben mali kuralla ilgili açıklama yapmayacağım" dedi.
 

"Cevap vermeyeceğim"

"Erteleme ve gecikme konusunda da bir şey açıklamayacak mısınız?" denilmesi üzerine Babacan, "Ben o akşam bir süre bu konuda konuşmayacağım dedim. Ve konuşmayacağım" demekle yetindi. Mali kural nedeniyle kabinede yalnız kaldığına yönelik iddiaların hatırlatılıp, "Bu konuda yalnız kaldığınızı düşünüyor musun?" diye sorulması üzerine Babacan, "Mali kural çok geniş bir çalışma. Pek çok kişinin katkı verdiği bir çalışma. Mali kuralla ilgili birçok tartışma oldu. Geniş bir mutabakat zemini de yakalandı. Meclis'in gündeminde ama bu konuyla ilgili ben bir süre açıklama yapmayacağım" şeklinde konuştu. "Mali kural, Ekim'de Meclis gündemine gelecek mi?" sorusunu ise Babacan, "cevap vermeyeceğim" dedi. Suskunluğunun ne kadar süreceğine ilişkin soruya ise "yok belli değil, bu konuda konuşmayacağım" cevabını verdi. Babacan mali disiplinle ilgili bir başka soruyu, "7-8 yıllık bir çizgimiz var. Mali disiplinin temel olması gerektiğini düşünüyoruz. Mali kural olsa da olmasa da mali disiplinin devam etmesi gerekiyor" şeklinde yanıtladı.

 

"Burası bakkal dükkanı değil"

"Mali disiplin için mali kural elzem değil mi?" sorusunu ise Babacan, "Mali kural uzun vadeli disiplin getirir. Mali kural 2010, 2011 ve 2012'yle ilgili değil. OVP belirleyici oluyor. İnşallah 2010'da sıkıntı görünmüyor. Bütçe açısından söylüyorum. Büyümede çok iyi nokta olacağız. Dışarıdan gelebilecek dalgalara karşı kuşkusuz hazır olmak zorundayız. Kötü sürpriz olmamalı artık Türkiye'de. Türkiye'nin yeni yeni kötü sürprizler yaşamasını göze alamayız. Dolayısıyla İhtiyatlı gitmek zorundayız. Dikkatli gitmek zorundayız. Kolay mı? Dünyanın 17'inci büyük ekonomisi Türkiye. Burası bakkal dükkanı değil, holding değil, Akşamdan sabaha karar değiştirmemek lazım. 2001 yılında partinin ekonomik programını ortaya koyduğumuzda, genel perspektifini ortaya koyduk. Genel çizginin korunması önemli. Genel çizgiden çok farklı şeyler yapılırsa, o zaman Türkiye'den korkmak lazım."
 

"OVP, OVMP ve bütçe çok yakın tarihte açıklanacak"

Babacan, daha önce Haziran'da açıklanacağını söylediği OVP'yle de ilgili açıklamalarda bulundu. Bütçe açığının 2010 yılı için OVP'de yüzde 4.9 açık öngörüldüğünü belirten Babacan, bu sene merkezi yönetim bütçe gelirlerin beklenenin üzerinde olduğunu vurguladı. Özelleştirme gelirlerinin düşük seyrettiğini belirten Babacan, gider kalemlerinde fazla ilerleme bulunduğu kaydetti. Yıl sonu bütçe dengesinin OVP'deki öngörülen oranda olacağını söyleyen Babacan, "17 Ekim'den önce OVP, Orta Vadeli Mali Plan ve 2011 yılı bütçesi birbirine yakın tarihlerde açıklanır diye düşünüyorum. Mali Kural Yasa Taslağı'nda, o yasayla beraber orta vadeli program güncellemesi olduğunu, mali kuralla ilgili bir şey söylenemediği, orta vadeli program ve mali kural çok yakın tarihlerde açıklanacak.

"Dünya ekonomisi yoğun bakım odasından normal hasta yatağına çıkmadı"

Dünya ekonomisindeki büyüme döneminin başladığını, ancak bu büyümenin olağanüstü tedbirler ve uygulamalarla sağlandığını vurgulayan Babacan, dünya ekonomisinin hala yoğun bakım odasında olduğunu ifade etti. Dünya ekonomisini, yoğun bakım odasında her türlü tıbbi müdahale ve tıbbi cihazlarla yaşatılan hastaya benzeten Babacan, "Çok kötü durumdan, biraz daha iyiye doğru giden bir ekonomi var. Hala yoğun bakım odasından, normal hasta yatağına çıkabilmiş bir dünya ekonomisi yok. Dünya ekonomisinde büyüme dediğiniz şey, dip noktadan yukarıya çıkış yaşanıyor" dedi.

 

"Türkiye farklı senaryolara hazırlıklı olmalı"

Dünya ekonomisini tehdit eden bir takım riskler bulunduğu ve bunların sık sık gündeme getirildiğini ifade eden Babacan, gelişmiş ekonomilerinin bütçe açıkları ve borç stoklarının bu risklerin başında geldiğini vurguladı. İkinci dip konusunda farklı değerlendirmeler yapıldığına değinen Babacan, kimine göre ikinci dip olasılığının yüzde 1-2, kimilerine göre yüzde 60-70 olduğunu anımsattı. Türkiye'nin her türlü senaryolara karşı hazır olması gerektiğini vurgulayan Babacan, ekonomi politikalarındaki ihtiyatlı duruşun bunu gerektirdiğinin altını çizdi. Belirsizliğin çok olduğu dönemde, Türkiye'nin kendisini korumak için, istikrarı korumak için farklı senaryolara karşı hazırlıklı olmak gerektiğini dikkat çeken Babacan, "İkinci dip olabilir, olmayabilir de. Olmazsa ona göre politikalar ne olacak? İkinci diple karşı karşıya kalınırsa, ona karşı hazırlıklı olunacak. Bizim geçen seneki krizden en az hasarlı çıkabilmemiz, 2003-2007 yılları arasında yapılan yapısal reformlarla sağlandı" diye konuştu.

"Korkmaya gerek yok"

Babacan, Türkiye'nin ihtiyatlı politikaları uyguladıkça, bütçe tarafından sağlam durdukça, bağımsız Merkez Bankası para politikalarında başarılı olduğu sürece, bundan sonra yaşanacak ikinci bir sorunlu bir dönemi büyük bir hasar almadan atlatabileceğini ifade etti. "Biz nasılsa bir şey olmaz diye hareket edemeyiz" diyen Babacan, dışarıda olabilecek bütün sıkıntılara karşı her an hazırlıklı olunması gerektiğinin altını çizdi. En sağlam bankacılık sisteminin Türkiye'de olduğunu vurgulayan Babacan şunları söyledi:
"Öyle ki uluslararası bankalar kendi ülkelerinde ciddi sorun yaşıyor. Aynı bankanın Türkiye operasyonuna bakıyorsunuz bir sorun yok. Sahibi, yöneticisi aynı halbuki. Niye? Türkiye'de bankalar bizim kurallarımıza uymak zorunda. İhtiyatlı kurallara uymak zorunda. Bizim bankacılık duruşumuzda herhangi bir gevşeme yok. Bütçe tarafına bakıyorsunuz; geçen seneki Orta Vadeli Proğram'a (OVP) uyumlu giden bütçemiz var. Merkez Bankası, gereğini yapıyor. Yapısal noktada, maliye ve para politikasında, bu üç çerçeveyi sürdürdüğünüz sürece korkmaya gerek yok. Bu tür dalgalanmalar sırasında serbest kur rejimi de Türkiye'yi koruyan bir sistem."
 

"Büyüme tahmini 17 Ekim'den önce açıklanacak"

Hükümetin resmi büyüme beklentisini yasal olarak 17 Ekim'den önce açıklanması gerektiğini vurgulayan Babacan, çalışmaların sürdüğünü, bu tarihten önce makul bir tarihte resmi beklentinin açıklanacağını vurguladı. Uluslararası kuruluşların, piyasa analistlerinin 2010 yılı beklentilerinin Türkiye için yüzde 4.5 ile 7.5 arasında büyüme beklentisi dile getirdiğini aktaran Babacan, bu 22 analizin ortalamasına bakıldığında yüzde 5.7 gibi bir büyüme tahmininin ortaya çıktığını vurguladı.
 

"Kur şu noktadan aşağı inmesin taahhüdünde bulunursanız serbest kur rejimi biter"

Kur tartışmalarını nasıl karşıladığının sorulması üzerine Babacan, "kur her şeydir" diyenlere çok sert çıktı. Kur konusunun Türkiye'nin uluslararası rekabeti açısından önemli olduğunu vurgulayan Babacan şu açıklamalarda bulundu:
"Serbest kur rejimi ihracatı çok ilgilendiren, ithalatı çok ilgilendiren bir konu. Ancak Türkiye'nin 2002 yılından bu yana ekonomisinde sağladığı istikrar, iç ve dış şoklara karşı ekonomiyi korumanının en önemli parametrelerinden biri serbest kur rejimidir. Serbest kur rejimi olağanüstü şartlarda, dalgalanmalarda, içeriden veya dışarıdan kaynaklanan sıkıntılı dönemlerde şokları emen, absorbe eden çok çok önemli bir mekanizma. Serbest kurun alternatifi nedir diye bakıldığında, bizim 2001-2002 yılında uygulanan kur rejimi var. Enflasyona endekslenmiş, gün gün ilan edilmiş, sabitlenmiş kur rejimini 14 ay denedik. Bunun sonunda da tarihimizin en büyük krizini yaşadık. 2001 Şubat Krizi'ni yaşadık. Sadece biz değil, benzer kur rejimini uygulayan pek çok ülkelerin de elinde patladı. Deniyor ki biz sabit kur istemiyoruz, ama kur şuradan aşağı düşmesin deniliyor. Siz kur şuradan aşağı düşmesin dediğiniz anda, nokta belirlediğiniz anda, serbest kur rejimi olmaktan çıkıyor. Şu noktadan aşağı inmesin, şunu aşmasın deyip, iki noktayı taahhüt ettiğinizde serbest kur rejimi biter. Bu noktalar test edildiğinde Merkez Bankası ve hükümetler karşısında duramaz. Dalgalar geldiğinde çok kuvvetli gelir. Ne olur, taahhüt edip, yerine getirememiş olursunuz. Zaten 2001 krizinde en büyük sorun budur. Devlet taahhüdünü yerine getiremediği için 2001 krizinde 22 banka batmıştır. Kaç sanayi kuruluşu batmıştır."
 

"Türkiye'nin temel önceliği istikrardır, kur değildir"

2009 yılı son 100 yüzyılın en büyük ekonomik krizi olmasına karşın Türkiye'deki bankaların karının arttığına değinen Bakan Babacan, İstanbul Sanayi Odası'nın açıkladığı 500 büyük firmanın karının yüzde 24 artış göstermesinin de reel sektörün durumunun da iyi olduğunu gösterdiğini ileri sürdü. Babacan, "Bakıyorsunuz yüzde 24 kar artışı var. Karın 'faaliyetten değil, faizden olduğu 'söyleniyor. Varsın faizden olsun. Niye daha düşük faiz ödüyor. İstikrar var, güven var onun için düşük faiz uygulanıyor. Bir bütün olarak bakmak lazım. Kuru sabit tutma adına ya da kuru koruma adına ya faizler fırlayıp gitseydi. 2001'de yüksek faizleri Türkiye neden gördü? Kuru korumak adına gördü? Ben şuna karşıyım: 'Kur her şeydir. Kur yüksek olsun. Türk Lirası değersiz olsun' yaklaşımı zarar verir. Türkiye'nin temel önceliği istikrardır, kur değildir. Makro ekonomik istikrar önceliktir. Onun altında birçok bileşen vardır. Bunlardan bir tanesi kurdur. Bazen öyle teklifler geliyor ki. 'Varsın Türkiye riske girsin, istikrar bozulsun, istikrar bozulsun ama kurlar artsın deniliyor. Akademisyenlerde, yatırımcılardan köşe yazarlarından geliyor benzeri teklifler. İSO'nun karlılığının artması faizlerin düşük olmasıdır. Demek ki düşük faiz sanayicinin lehine. Bu krizde faizler tarihi düşüş yaşadı. TL istikrarını korudu. Daha önceki krizlerle mukayese edilemeyecek bir durumdur bu" diye konuştu.


"Daha fazla açıkla Türkiye ekonomisi büyümüyor"

Seçim ekonomisi uygulanması riskinin ne olduğunun sorulmasına üzerine Babacan, 2004'te ve 2007'de AKP'nin seçim yaşadığını, ancak seçim ekonomisi uygulanmadığını vurguladı. " Hep konuşuldu ama olmadı" diyen Babacan açıklamalarını şöyle sürdürdü:
"Artık Türkiye'nin şunu anlaması lazım: Türkiye'nin şunu anlaması gerekiyor. Ekonomi kamunun daha fazla açık vermesiyle büyümüyor. Bütçe açığı fazlalaştığında korku başlıyor. Endişe başlıyor. Özel sektör yatırımları kısıyor. Faizler yükseliyor. Söylentiler tüketim anlamında risk yaratıyor. Daha fazla açıkla Türkiye ekonomisi büyümüyor. Bu 7-8 yıllık politikamızın temel ayaklarından biri mali disiplin."

 

"Hayır çıkarsa, Türkiye ekonomik fatura öder"

Demokrasiyle ekonomik başarı arasında çok büyük bir paralellik olduğunu vurgulayan Bakan Bacan, "Bir ülkede demokrasi ne kadar iyi işlerse, o ülkenin ekonomisi de o kadar iyi gider" dedi. 2007'de e-muhtıra yaşandığını, bir uluslararası yatırımcının e-muhtıra'nın sabahında (28 Nisan sabahı) mail atarak, "Ordu mu?" diye sorduğunu anımsatan Babacan, yatırımcının mesajında "Ordu'ysa 10 yıl 15 yıl daha Türkiye'ye dönüp bakmam" sözlerinin yer aldığını aktardı. 2007'de yaşananların Türkiye ekonomisini yavaşlattığını ileri süren Babacan, yerli yatırımcının bile yatırım yapmaktan kaçındığını ifade etti. Referandum'da "evet"lerin sayısı fazla gözüktüğünü belirten Babacan, kararsızlara dikkat çekti. Referandumda evet çıkmasının ekonomiye olumlu etkileri olacağını kaydeden Babacan, bunun Türkiye'yi siyasi sistem açısından daha öngörülebilir bir hale getireceğini vurguladı. Böyle bir ülkenin ekonomisinde de güven olacağına, istikrarın artacağına işaret eden Babacan, "hayır" çıkarsa ekonomi için olumlu sonuçlar doğurmayacağını ileri sürdü. Babacan, hayır sonucunun soru işaretlerini ve riskleri büyüteceğini, Türkiye'nin ekonomik bir fatura ödeyeceğini ifade etti.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler