'Meclis özür dilemeli'

Mamak’taki Balyoz tutukluları tahliye olmaları durumunda TSK’ye dönme şartını açıkladı.

Yayınlanma: 20.02.2014 - 23:21
Abone Ol google-news

 

Balyoz davasından haklarında 16 ila 18 yıl hapis cezası verilen Mamak mahkûmları, yeniden yargılama kapsamında bir düzenleme sonucu tahliye olmaları durumunda TSK’ye dönmek niyetinde değiller. “Kimsenin kimseye güveni kalmadı” diyen Balyozcular, bu durumun tek bir istinası bulunduğunu belirtirken “Ancak bize ihtiyaç duyulursa, bizden özür dilenirse devletimiz, milletimiz için görev yapmaya devam ederiz” diyorlar. Mamak’ta yatan subayların “üniformalarını yeniden giyme” konusuna bakışları şöyle:

Parlamento özür dilemeli

Tümamiral Ahmet Sinan Ertuğrul: Bize yapılan operasyon uluslararası bir proje. Türkiye’nin stratejik olarak önünün kapanması istendi. Asla emeklilik talebinde bulunmayacağım. Bizi ordudan atsınlar. Parlamento bizden halk adına özür dilemedikçe asla o üniformayı giymeyeceğim. Özür dilemeleri lazım. Hainlerle de çalışmak gibi bir niyetim yok. Zaten şu anda sisteme yeniden girsek bile bizi pasifize etmeyecekler mi?

Tuğgeneral Mehmet Eldem: Tutuklandığımda general olalı 9 ay olmuştu. Yakında generalliğin 4’üncü yılını cezaevinde dolduracağım. Bizi ihraç etsinler. Kesinlikle emekli olmayacağız. Ama şu gün çıksak bile TSK’ye geri dönüşümüz zor. Çünkü biz sistemden çıkmışız bir kere. Sistem bundan sonra bizden rahatsız olur. TSK’nin temeli disiplindir. Mutlak itaat lazım.

YAŞ ‘maşa’ gibi kullanıldı

Tuğamiral Şafak Yürekli: Balyoz darbe iddialarının gündeme gelmesinden kısa bir süre sonra Ağustos 2010 YAŞ toplantısında tuğamiralliğe terfi ettirdiler beni. Biz tasfiye edilmek istiyoruz, kesinlikle istifa etmiyoruz. Balyoz’da muvazzaf 13 general amiraliz. Atılmayı yeğledik. Diğer tüm arkadaşlarımızı maşa gibi TSK’yi kullanarak YAŞ üzerinden emekli ettiler. Biz ise emekliliğimizi istemeyeceğiz. Hükümet bizi ihraç etsin. Üçlü kararname ile atandığımız için ancak üçlü kararname ile ihraç edebiliyor. Bizi çıkarsalar bile TSK’ye dönmeyi düşünmüyorum.

‘Kimsenin kimseye güveni kalmadı’

Albay Nuri Alacalı: Bu saatten sonra ne benim artık Deniz Kuvvetleri’ne bir faydam olur ne de kuvvetin bana. Kimle çalışacak kime güveneceksiniz? Kimsenin kimseye güveni kalmadı. Astın üste, üstün asta güveni kalmadı. Sırtını silah arkadaşına dönemeyeceksem kiminle operasyon yapacağım ben? Araya bir kez güvensizlik girerse onun önü alınamaz. Bizim tek isteğimiz bir an evvel özgürlüğümüze kavuşmak. Kendimizi savunma meselesi sonraki aşama. İçeredeyken ne sesimizi duyurabiliyoruz ne hakkımızı savunabiliyoruz.

Yarbay Kürşad Güven Ertaş: Bize kurulan bu tezgâhı adaletsiz buluyoruz. Adil yargılanmadık. Eğer ihtiyaç olursa devletimiz milletimiz için görev yapmaya devam ederim. Ama yoksa arazi bulup tarım yaparız, ekmeğimizi oradan çıkarırız.

Yüzde 70 tesadüf mü?

Mamak mahkûmları, astlarına karşı “rol model” özelliği bulunan Atatürkçü düşünce yapısındaki kişiler oldukları için hedef tahtasına konduklarını düşünüyorlar. Tuğamiral Şafak Yürekli Balyoz davasından yargılananlar ile ilgili dikkat çeken bir de anket yapmış. Yürekli, Balyoz’da yargılananların yüzde 70’inin subay - astsubay çocuğu olduğuna dikkat çekiyor:

Tanzimat’ın intikamı bu

Tümamiral Ahmet Sinan Ertuğrul: Türkiye’nin uluslararası arenada görev yapan ne kadar denizci komutanı ve kurmay başkanı varsa hepsini tutukladılar, mahkûm ettiler. Ben Hint Okyanusu’ndan görevimi bırakıp geldim, tutuklandım. Gemi komutanlarım, komodorlarım, kurmay başkanlarım hepsi tutuklandı. “Darbeci” olmayan bir tane bile yok muydu koca filoda? Bunların hepsi aslında 1919-20’de de oldu. Batılılaşma ve özgürleşme karşıtı hilafetçi zihniyet. Neden 2023? Hiç düşündünüz mü? Cumhuriyet’in 100. yılını kutlamak için değil herhalde. Tanzimat’ın intikamıdır bu. Cumhuriyet anlayışı ile hesaplaşmadır.

Denizcileri imha operasyonu

Tuğamiral Şafak Yürekli: Atatürkçüleri düzmece deliller ile TSK’den koparmak istiyorlar. Balyoz’a çağrıldım. Savcı Hüseyin Ayar daha dosyayı açmadan “Amiralim gelecekte sizin Deniz Kuvvetleri Komutanı olacağınız söyleniyor” dedi. İşte bu nedenle bu davaya “Büyük Tasfiye” deniyor. Ceza alanların yüzde 64’ü denizci. Tamamen Deniz Kuvvetleri’ni imha operasyonu. Yargılanan personel ile ilgili bir anket yaptım. Tutuklu bulunanların yüzde 70’i subay - astsubay çocuğu.

‘Orduda zafiyet doğdu’

Subaylar TSK’ye dönük yargılamalar nedeniyle Türk ordusunun “zafiyet” içine düştüğünü de ileri sürüyor:

Tuğgeneral Mehmet Eldem: Deniz ve Hava Kuvvetleri dünyanın sayılı kuvvetleri arasındadır. Bunları nasıl yıkarsınız? İşte böyle bizi içeri tıkarak. Bakın nasıl düzeni bozdular. Hava Kuvvetleri komutanı olacak tüm isimler içeride. Ziya Güler, İsmail Taş ve ben eğitim sisteminin kilit isimleri olduğumuz için buradayız. 3-4 bin subay astsubay emrimizdeydi. Öğrencilerin idolleri bizlerdik. Bizi içeri atarak bir travma yaşattılar o öğrencilere de. Biz içeride olunca ne oldu? Orduda büyük zafiyet doğdu. Uludere oldu. Suriye’de uçağımızı düşürdüler. Filolar uçamaz duruma geldi. Bir filoda 20 uçak 30 pilot bulunur. Geçen yıl 214 pilot istifa etti. Bu uçakları kim uçuracak?

TSK harp edemez durumda

Tuğamiral Şafak Yürekli: Kendini değersiz hisseden bir orduda moral motivasyon da kalmaz tabii. İnisiyatif diye bir şey de kalmadı. Türkiye harp edemez durumda bize göre. Helikopter pilotları geliyor bizi ziyarete. Biliyorsunuz ikili uçuyor onlar. “Yanımızdaki cemaatçi mi diye şüphe içinde biniyoruz helikoptere” diyorlar. Bizim için burası “heaven”. Yani cennet. Burada paralel yapı olma ihtimali yok!

Albay Nihat Altunbulak: Deniz Kuvvetleri’ne büyük darbe vurarak, sıkıntıya düşürdüler. Buradaki insanlar hep sınıflarından birinci çıkan kuvvetin en fazla yatırım yaptığı insanlar. Yurtdışında NATO’da çalışmış insanlar. TSK’den bu sinerjiyi kazıdılar. Neden denizciler? Denizciler hem Genelkurmay hem de Dışişleri Bakanlığı politikalarına en çok etki eden insanlar olduğu için hedef seçildi. Biz olsaydık yaptıkları ve yapmakta oldukları ihanetleri bu kadar rahat yapamazlardı. Bakın şurasını sık sık söylemek lazım. Seminere katılan 160 kişi var. Bunlardan 37 kişi ceza aldı. Aralarında tek bir denizci yok. Ama öte yandan 134 denizci mahkûm edildi.

Yarbay Hüseyin Topuz: CHP ile cemaatin el ele yürümesinden rahatsız oluyoruz. TSK içinde de paralel bir yapı var. Aleviler ordu içinden tasfiye edildi.

Albay Muharrem Nuri Alacalı: Öyle bir liste hazırlanmış ki Atatürkçü, Cumhuriyeti seven tüm subayları tasfiye ettiler. Liyakate kimsenin baktığı yok. Bize darbeci diyorlar. Biz darbe karşıtıyız. Darbeye karşı darbeciyiz. “Türkiye’de demokrasi, Atatürk ilkeleri işlesin” dediğimiz için içerideyiz biz.

Eşlerin mücadelesi

‘İsyan etmemek mümkün değil’

Subaylar Mamak’ta üçüncü yıllarını doldururken, aileler de dışarıda başka zorluklarla mücadele ediyor. Eşler, bir yandan içerideki kocalarına destek verirken diğer yandan da çocukların etkilenmemesi için olağanüstü çaba harcıyorlar:

Nesrin Kılıç (Albay Engin Kılıç’ın eşi): Biz 17 Ağustos Marmara depremini en acı biçimde yaşayan bir aileyiz. Annemi ve babamı kaybettik. O zaman dahi isyan etmemiştim, “kader” demiştim. Şimdi ise yolsuzluk soruşturmasından tutuklananlar bir bir içeriden çıkarken, göz göre göre bu insanlar yıllardır içeride tutuluyorlar. İşte bu yaşadıklarımıza isyan etmemek mümkün değil. Acılarla olgunlaşıyor, direnmeyi öğreniyoruz. Dik durduk, durmaya da devam ediyoruz. Özellikle çocuklarımızın etkilenmemesi için çok çalışıyoruz. Her gün başka bir sıkıntı çıksa da üstesinden gelmeye çalışıyoruz. Babası hakkında ilk karar açıklandığında kızımız bir kutu ilaç içti, hastaneye zor yetiştirdik. TOKİ’de girdiğimiz bir ev vardı. Satışını yapmak istedik. Engin’in vekâleti geçerli sayılmadı. Malımız var satıp parasını alamıyoruz. Üstüne de tapu müdürü, “Yeniden yargılayıp çıkaracağız merak etmeyin” demez mi! Biz bunları hak edecek ne yaptık? Devlete üstün başarıyla hizmetin karşılığı mı verilen bu cezalar? Neden hâlâ onları taş duvarların arkasından alamıyoruz? Biz bu kâbustan ne zaman uyanacağız?

Hamiyet Rehber (Devrim Rehber’in eşi): Suçsuz olmanıza ve haksızlığa uğramışlığınıza rağmen sesinizi duyuramamanın acısını her gün yaşıyorsunuz. İçerdekilerin mağduriyetini biliyorsunuz, o zaman hiç olmazsa dışardan onu üzecek şeyleri söylemeyeyim diyorsunuz. Yalnızız. Çocuklarımız (ikizler) 14 yaşındaydı. Babaları hayattayken ondan uzak 2 yıl geçirdiler. Hayatlarına önce İstanbul Hasdal sonra da Ankara Mamak Cezaevi girdi. Büyüdüler. Ağlamamayı, üstleri aranırken saygıyla sıra beklemeyi öğrendiler. Babaları yanımızdayken alabildikleri ve yapabildikleri bazı şeyleri alamayacaklarını ve yapamayacaklarını öğrendiler. Tek öğrenemedikleri babalarının niçin cezaevinde olduğuydu. Bu çekilenlerin karşılığı, hiçbir zaman çocuklarımıza ödenemeyecek. İnancım, her karanlığın ardının aydınlık olduğu...


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler