‘Müzik yaşamsal bir ihtiyaç’

Caner Öner, 1999 yılından bu yana aktif müzik yapıyor. 2010 yılında kurduğu Mekanik isimli trash metal projesiyle kendi türünde saygı duyulan işler yaptı. Birkaç senedir ise solo projeleri için Mekanik’e ara verdi ve yayımladığı şarkılarla beğeni topladı. Modern ile geleneksel melodileri ve enstrümanları bir araya getiren Öner, 2019’da “Duyamadım” ve “Zorlama” parçalarını 2020’de “Büyü Bozuldu”, “Sözüm Geçmedi”, “Karnaval” ve “Buraların Yabancısıyım” şarkılarını tüm dijital platformlarda dinleyicisiyle buluşturdu. Pandemi dönemi öncesi Kadıköy’de verdiği konserin bilet gelirlerini de Huysuz İhtiyar Hayvan ve Çevre Aktivistleri Derneği’ne sokak hayvanları için bağışladı.

Konuştuğumuz sanatçı, “Verdiğim konserlerden sonra elimden geldiğince her konuda yardımcı olacağım yerler var kabul ederlerse. Sokak hayvanları, evsiz barksız yaşamak zorunda olan insanlar, ekmek yiyebildiği için mutlu olan insanlar, şiddet görüp hayatları alt üst olan kadınlar, aslında her insanın dert etmesi gereken ve sorumluluk alması gereken konular. Yardımcı olmak istiyorum çünkü ben iyi bir insanım. Kimseye zararım dokunmaz ama faydam da olsun istiyorum” diyor.

21 yıldır müzik yapan Öner, “Müzik benim için, çok kritik seviyelerde yaşamsal bir ihtiyaç. Bestelerimin yaratım süreci ve gün içinde dinlediğim müzik, nefes kadar önemli. Bunları yapmazsam anksiyeteden panik ataklara hepsini yaşıyorum. İnsanoğlunun kendi için icat ettiği en güzel şey bence müzik” diye konuşuyor.

ÇOK SERT BİR TAVIRLA YAPTIM

Anaakımın dışına kendini konumlayan bir müzisyen olarak baskılar ve problemler yaşadığını söylüyor ve ekliyor: “En başlarda müziği, ailemden gelen kültürle kendi dertlerimi başkalarına anlatmak ve insanları bir şeylerle yüzleştirme amacıyla yaptım ve bunu çok sert bir tavırla yaptım.

Müziğin sözleri ve müzikal yapısı, geçim sıkıntısını, siyaseti, savaşları, çevreyi, hayvanları, aslında insanın hassas olması gereken bütün konuları işledim ama bunlar insanlara doğru ulaşsın derken kendimi baya bir unuttum. Bir geçim aracı olarak görmediğim müzik, ülkenin şartlarında yaşayıp büyüdükçe bir problem ve baskı haline geldi. Ama asla uzaklaşamadım hatta iyice hırslandım. Herkesin saçını sakalını kes, üstünü başını giy, gerçek bir mesleğin olsun diye fikir verdiği ülkemde, kimse nasılsın diye bile sormadı haliyle. Çünkü popüler değildik. Buna sektörü yönetenlerin çoğu da dahil.

Oralar zaten çok karışık. Girmek bile istemiyorum ama tek diyeceğim şu ki, bu sektörden geçinebilen popüler insanların gerçekten hassas davranması gerektiğini hep anlatmaya çalıştım.

Binlerce sahne arkasında çalışan emekçi dostumuz, şarkılarını duyurmaya çalışan binlerce müzisyen ve hiçbir destek almadan sadece küçük işler yapabilen organizatörler var. Eşitliği, özgürlüğü sosyal medyadan sürekli savunup binlerce beğeni alan popüler sanatçıların bu konularda çok daha hassas ve gerçekçi davranması en büyük hedefim ve istediğimdir.

Sanatın yıkılmaya çalışıldığı bi coğrafyada en büyük desteği birbirimize verip, kimsenin ekmeğine yağ sürmeden bu ülkede sanatı yeniden ve gerçek anlamda canlandırmalıyız. Çünkü sanatın her dalı yıllardır sadece varmış gibi davranılıyor.”

MEKANİK, EN İYİ TRASH METAL İŞLERİNDENDİ

Mekanik grubundan da bahseden Öner, “Mekanik bu ülkede yapılmış en iyi thrash metal işlerinden biriydi. “Kitlesel Depresyon” ve “Diktatör” adında iki thrash metal albümü ve “s.o.n.” adında daha soft bir albüm çıkardık. Bu albümlerin içeriğinde az önce söylediğim konuları işledik. 80'lerde hep okuyup izlediğimiz içimize işleyen kültürü 2000'lerde yakalayıp çok doğru işler yaptık. Bu birliktelik bozulduğu an biraz daha sürdürmeye çalıştım fakat özel hayatımda yaşadığım bazı değişimler, insanlara anlatmak istediğim konuları haliyle sözlerimi değiştirdi. Sözlerimde bu yaşadığım şeyleri anlatmak isteyince tarzım da değişti. Bir daha Mekanik'in eski birlikteliğini yakalayamayacağımı bildiğim için içimden o müziği yapmak hiç gelmiyor. Çok büyük rol olur ve bu durum beni mutlu etmez. Beni, şu anki projem çok mutlu ediyor çünkü yeni tanıştığımız binlerce insan var beni anlayan. Her sözün bir anısı var ve daha anlatacağım çok konu var. Bu tarzda şarkılarımı yayınlamaya devam edeceğim” ifadelerini kullanıyor.

Öner, müzik piyası hakkında da şunları şunları söylüyor: “Popüler müzik yapmayan insanların bu düzende hiç bir şekilde yükselmenin mümkün olmadığını düşünüyorum az önce dediğim sistem gerçekleşmezse. Çünkü ne dijital platformlar onları bizim karşımıza çıkarıyor ne de insanlara ulaştırılmayan bu müziği organizasyonlar ciddiye alıyor, çünkü bileti sattırıp insanları eğlenirdireceği kesin isimler hazır ve dediğim gibi onlar sahnelerini asla paylaşmıyor bir iki güçlü isim dışında.

İŞLERİ ÇOK ZOR

Popüler müziği tercih etmeyen insanların, yükselme dendiğinde ilk akla gelen ünlülük kavramı gibi bir derdi hiç olmadı aslında, o insanlar sahne istiyor, o insanlar emeklerinin karşılığını biraz olsun görmek ve bu ülkeye hala yabancı ama çok kitlesi varmış gibi yapılan bazı müzik tarzlarını insanlara ulaştırmaya çalışıyor. İşleri çok zor ama umuyorum ki başaracaklar. Ben en büyük destekçileriyim, her konsere gidip her albümü satın alıp insanlara ulaştırmaya çalışıyorum. Çünkü bu işlerin en dibinden geliyorum ve her sıkıntısını yaşadım.”

Son olarak salgın sürecinde müzisyenlerin çektiği sıkıntılara değinen Öner, “Bu salgın sürecinde eşitliğine çok güvendiğimiz belediyelerin ve bazı iyi niyetine inandığımız organizatörlerin elini taşın altına koyup, milyonların yıllardır dinlediği isimlerle birlikte veya onlara harcanan bütçelerin yarısının yarısı bir masrafla, aylardır ne yapacağını bilmeyen ve geleceği belirsiz müzisyenlere, ressamlara, tiyatroculara yani sanatın her dalında insanlara ulaşmayı bekleyen sanatçılara performans şansı vermesi gerek. Evet son dönemde gerçekleşen konserlerde sahne alan isimleri 80 milyon tanıyor belki onları talep ediyor ama inansınlar ki çok çok büyük bir kitle de gerçekten üreten bu popüler olmayan sanatçılara fırsat verilmesini istiyor” ifadelerini kullanıyor.