'Polis, Cumhuriyet'e atmam için bana el bombası verdi'

Birinci Ergenekon davasında Cumhuriyet'e motolof koktelyl atılması dosyası sanığı Bedirhan Şinal, bugüne kadar verdiği "Organize suç örgütü ele başı olduğu iddia edilen Sedat Peker'in adamı Boğaç Kağan Murathan'ın kendisini azmettirdiğine" ilişkin ifadelerini reddetti.

Yayınlanma: 04.08.2011 - 08:24
Abone Ol google-news

Terörle Mücadele Şubesi’de görevli polislerin Cumhuriyet Gazetesi’ne atması için verdikleri bombayı atmadığını, molotof kokteyli attığını anlatan Bedirhan Şinal, cezaevine para gönderildiğini öne sürdü. Silivri 1 No’lu Cezaevi Müdürü’ne kendisine yaptığı baskılar nedeniyle yumruk attığını söyleyen Şinal, bileklerini keserek intihar girişiminde bulunduğunu anlattı.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Ağır Ceza Mahkemesi bitişiğindeki duruşma salonunda görülen davanın dün 191. duruşması gerçekleştirildi. Duruşmada İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2 yıl görüldükten sonra Ergenekon davasıyla birleştirilen 30 Mart 2008 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi’ne molotofkokteyli atılmasına ilişkin dosya sanıklarının savunmalarının alınmasına geçildi. Uzun süredir duruşmalara katılmayan, organize suç örgütü elebaşılığı suçlamasıyla başka bir davadan tutuklu ancak Ergenekon’dan tutuksuz yargılanan Sedat Peker de duruşmada hazır bulundu.

Başkan Hasan Hüseyin Özese’nin sanık kürsüsüne çağırdığı tutuklu sanık Bedirhan Şinal, Bayrampaşa Cezaevi'’de aralarında Boğaç Kağan Murathan’ın da bulunduğu sanıklar tarafından Cumhuriyet Gazetesi’ni bombalamaya ve geçen yıl kaybettiğimiz İlhan Selçuk’u öldürmeye azmettirildiği şeklindeki önceki ifadelerini reddetti. Şinal “Ben hayatımda İlhan Selçuk’u hiç görmedim ki suikast yapayım. İlhan Selçuk’a tehdit mektubunu bana yazdıranlar bu komployu bana kurduranlardır. Davanın sanıklarının burada olması, Türkiye Cumhuriyeti Emniyeti içinde örgütlenmiş çetenin üretimidir” diye konuştu.

 

'İddia edilen planlamaları da yapmadık'

2007’den beri polisin üzerinde baskı kurduğunu öne süren Şinal, şunları anlattı: “2007 yılında bana Organize Şube’den bir polis tarafından silah verildi. Haydarpaşa’da silahla yakalandığımda 16 yaşındaydım. 1992 doğumlu olduğum halde 1988 yazdırdılar. Yaşımı büyüttükten sonra cezaevine girmem gerekiyordu. Bayrampaşa Cezaevi’nde B Blok’ta 15 gün kaldıktan sonra C Blok C-27 koğuşuna geçtim. Üç ay boyunca Boğaç Kağan Murathan diye birinin bu koğuşta kaldığını görmedim. Burada sanık olan Seyhun Zaim, Bora Ballı ve Bayram Demir vardı. Bunlar Eyüp Ülkü Ocakları'’dan tanıdığım kişilerdi. Bu koğuşa bilerek verildim. Murathan kalmamıştır. İddia edilen planlamaları da yapmadık. Her şey polisler tarafından planlanmıştı. Bir oyuncu gerekiyordu. Büyük baskı ve tehdit altında bırakılarak kurban oldum.”

Tahliye olduktan sonra polisin, kendisinden Bayrampaşa’da bir internet kafenin bombalanması eylemini üstlenmesini istediğini öne süren Şinal “Savcıya bombalama olayını bana polisin öğrettiği gibi anlattım. Ama yeri gösteremeyince savcı anladı ve beni bıraktı” diye konuştu. Şinal iddialarını şöyle sürdürdü:  “Gaziosmanpaşa’da Hakan adlı bir işadamının teksil atölyesinde Terörle Mücadele Şubesi’nden polisler bana Cumhuriyet Gazetesi’ne atmam için bir el bombası ve silah verdi. Ben Cumhuriyet’e bomba atılması konusunda tereddüte düştüm. Cerrahpaşa’daki arkadaşlarıma verdim. Cerrahpaşa’da bir olaydan sonra o bombayı atmışlar. Yani Cerrahpaşa’da patlayan bomba, polislerin bana Cumhuriyet’e atmam için verdiği bombadır. Arkadaşlarımla Cumhuriyet’e molotof bombası mı ses bombası mı atacağımızı tartıştık. Ses bombası yapacak malzeme de vardı.”

Cumhuriyet’e atılan molotof kokteylini Taşocakları mevkiinde 15 yaşlarındaki O.A ve U.E ile birlikte hazırladığını anlatan Bedirhan Şinal “Kola şişelerine benzin doldurup 3-4 tane molotof kokteyli hazırladık. Sonra kola şişelerinin kalın olduğunu düşünüp 3 şişedeki benzini başka bir şişeye doldurduk. Ben 3-4 gün önce Cumhuriyet Gazetesi’nin yerini tespit etmek için Şişli’ye gitmiştim. Bir gün önce de gözetlemek amacıyla Cumhuriyet’e gittim. Nasıl girilir, nasıl çıkılır baktım” diye konuştu.

 

'İsimlerini burada söylemek istemiyorum'

30 Mart 2008 tarihinde O.A ve U.E ile birlikte Cumhuriyet Gazetesi’nin önünden 4-5 kez geçtiğini anlatan Şimal “Köşede ekip otosunda polisler vardı. Uyuyorlardı. Cumhuriyet’in güvenlikleri otomatik silahlı oldukları için silahı U.E’ye verdim. Ben molotofu atarken ateş açarlarsa ateş etsinler diye silahı çocuklara verdim. O sırada muhabirler habere gitmek için çıkıyorlarmış. Molotofu attım, U.E yakalandı. Ben ve O.A Taşocağına geldik. 5 saat sonra beni evden alıp götürdüler” diye konuştu.

Başkan Hasan Hüseyin Özese’nin “Sana bomba veren, silah veren polisler kim, kim baskı yapıyor. İstersen kapalı oturum yapabiliriz” soruları üzerine Şimal şöyle konuştu: “Şimdi söyleyemem. Daha sonra yazılı olarak vereceğim. Dosya kapsamında benimle ilgili polisler bellidir. Terörle Mücadele Şube Müdürüdür, ifademi alan polislerdir. İsimlerini burada söylemek istemiyorum. Gizli oturuma gerek yok.”

Şinal gözaltına alındıktan sonra TEM Şube’de baskı altına alındığını belirterek şöyle devam etti: “3 gün boyunca beni yediler bitirdiler. Kendisine ‘komutan’ denilmesinden zevk alan uzun saçlı bir grup amiri vardı. Bana aklınıza gelmeyecek şeyler yapıldıktan sonra kabul etmek zorunda kaldım. Ben yetimim, tek suçum yetim olmak. Anneannem ölünce hesabında 150 milyar çıktı. Beş kuruşu olmayan kadının hesabında bu kadar para nasıl çıktı. Bana son 15 gün öncesine kadar cezaevine hiç tanımadığım insanlar anneanemin ismiyle her ay 1-2 milyar para gönderdiler. 4 yılda toplam 15-16 bin lira para yatırmışlardır. Hesaplarım incelensin.”

Silivri 1 No’lu Cezaevi’nde büyük baskı altında olduğunu ileri süren Şinal “Bunları anlattıktan sonra yarına çıkamayabilirim. Beni öldürebilirler. Siz cezaevini devletin kurumu sanıyorsunuz ama orası dingonun ahırıdır. TEM’den polisler cezaevine istedikleri gibi girip çıkabilirler. Benimle de gelip görüşme yaptılar” diye konuştu.

 

Bu dava siyasi

Şinal, Ergenekon davasıyla birleştirilmeden önce İstanbul Özel Görevli 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada gizli oturum yapılması için dilekçe vermesini polisin istediğini öne sürerek “Gizli oturumda saldırıyı yapmamdaki amacı sordular. Ben de bu davanın amacının siyasi olduğunu söyledim. Çünkü Ergenekon’la  bağlanması gerekiyordu. İlk başta Cumhuriyet Gazetesi’nin seçilme nedeni Ergenekon’dur. Ben de onların amaçlarına hizmet ettiğim için suçluyum” dedi.

 

Karagümrük çetesi

Şinal, organize suç örgütü elebaşılığından hükümlü Nuri Ergin’e davada tutuklu yargılanan emekli Tuğgeneral Veli Küçük aleyhine ifade vermesi için büyük paralar ödendiğini öne sürdü. Şinal, iddialarını söyle sürdürdü: “Ben hayatımda ne tanırım Veli Küçük’ü. Ama adam bana geliyor ‘Veli Küçük hakkında şöyle demen’ lazım diyor. Bunlar İstanbul Emniyet Müdürlüğü içinde örgütlenmiş çetenin ürünüdür. Bu insanların burada olmasının sebebi de budur."

Şinal, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in de Silivri Cezaevi’ne bir yazı yazdığını öne sürerek “Sadullah Ergin benim hiçbir şekilde Boğaç Kaan Murathan ile yan yana getirilmemem için bir yazı yazmış. Sadullah Ergin beni ne tanır, ben onu ne tanırım” ifadesinde bulundu. Şinal, duruşma salonundaki sanıkları göstererek “Bana buradan kimse talimat vermedi. Eylem talimatı veren polislerdir” dedi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler