Sadece Seçimle Demokrasi Olur mu?
Son günlerde gerçekleşen olaylar ve Taksim’deki büyük direnişin ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan insanlara yine sandıktan bahsetmeye başladı. Bu durum, demokrasinin ne olduğu konusunda tekrar ve daha derinden düşünmemize bir vesile olmalıdır.
Hukuk fakültelerinin daha birinci sınıfında, anayasa hukuku derslerinde öğretilen temel bir bilgi şudur ki, demokrasi çoğunluğa değil çoğulculuğa dayanan bir yönetim biçimidir. Bunun anlamı çok açıktır. Bir ülkede iktidar olanlar yüzde kaç oyla iktidar olurlarsa olsunlar kendilerine oy vermeyen kesimlerin de çıkarlarını da gözetmek, onların da sesini dinlemek zorundadırlar.
Türkiye’deki Kürt, Ermeni, Rum ve diğer azınlıklar, Aleviler ve diğer her mezhepten insanlar, CHP’li, MHP’li, İP’li, TKP’li ve diğer tüm partilerin seçmenleri de bir partinin sandıktan tek başına iktidar olarak çıkmasıyla kendileri ve ülkeleriyle ilgili konularda fikir beyan etmek ve taleplerde bulunmak haklarını kaybetmiş değildirler. Bu anlamda, Taksim olaylarında tepki koyan insanlar son derece demokratik bir eyleme girişmiş ama bu sese kulaklarını tıkayan ve polis eliyle şiddet uygulayan iktidar, kendisinin daha önceleri sıkça kullandığı ve demokrasinin temel ilkelerinden biri olan hoşgörü kavramından sınıfta kalmıştır.
Yıllarca kendilerini “öteki” olarak gören ve kendilerine “ayırımcı bir muamele” uygulandığı iddiasıyla “zenci Türkler” söylemlerini dile getirenler, neden şimdi farklı düşünen kesimlere “hoşgörü” ile yaklaşamamakta ve hatta “zor kullanmakta”dır? Son olaylarda, demokrasinin temel ilkelerinden ikisi olan “çoğulculuk” ve “hoşgörü” ilkelerini iktidarın ancak kendi çıkarları söz konusu olduğunda kullandığı ama kendisine karşı olunca derhal terk ettikleri iki kavram olarak karşımıza çıkmaktadırlar.
Demokrasi kavramı
Bu şartlar altında, demokrat bir iktidarın, “Oyların yüzde şu kadarını aldım, ben ne dersem o olur” demesi konumuz olan “demokrasi” kavramı açısından kabul edilemez. Kaldı ki bu yüzde elli konusunda herkesin unuttuğunu gözlemlediğim bir şey var: Sayın Başbakan’ın yüzde 50’si karşısındaki kesimin de yüzde 50 olduğu…
O halde kimin yüzde 50’si daha değerlidir?! AKP’nin yüzde ellisi kalanların yüzde ellisinden daha büyük bir rakam mıdır? Ben mi yanılıyorum yoksa 50=50 mi?!Toplumun yarısının kendisine karşı olduğu bir toplumda iktidarın sadece kendi yüzde ellisini görmesi büyük bir problem! Aslında demokrasinin yüzde 1 oyu olanların bile sesini duymak anlamına gelmesi karşısında bu tartışma bile abestir. Diyelim ki sokağa çıkanlar toplumun yüzde ellisini değil de yüzde onunu oluştursa bu, iktidarın “yüzde elli bende, ne istersem yaparım, onlar azınlık” demesini haklı mı kılacaktır? Demokrasinin çoğulculuk ve hoşgörü kavramları çerçevesinde bu konular tekrar düşünülmelidir.
Yine hukuk fakültelerinin daha birinci sınıfında öğretilen bir diğer şey de demokrasinin nimetlerinin demokrasiyi yok edecek şekilde kullanılamayacağıdır.
Bu bağlamda, şeriat devleti, faşist devlet ve demokrasinin kendisini ortadan kaldırmaya yönelik her türlü totaliter rejimlerde de demokrasiden bahsetmek mümkün değildir.
Bunu çok net olarak şöyle ifade edebilirim: Bir parti yüzde 95 oyla iktidara gelse bile eğer ülke teokrasi veya faşizmle yönetiliyorsa o ülkede demokrasiden söz etmek mümkün değildir. “Biz demokratik haklarımızı kullanarak demokrasiyi kaldırmaya karar verdik” anlamına gelecek icraatlar yapılamaz.
Hangi akademik çalışmaya bakarsanız bakın, demokrasinin birçok ilkesi olduğunu ve olayın sadece sandığa indirgenemeyeceğini görürürüz. Demokrasiden bahsedebilmek için birçok unsurun yan yana gelmesi gerekir. “Milli egemenlik” yani “yönetme yetkisinin millete ait olması” bu ilkelerin yine en önemlilerindendir. Millet kavramını iktidar olan partiye oy verenler ve diğerleri diye ayıramayız. İktidar partileri milletin tümünün yönetime etki edeceği mekanizmaları kurmakla yükümlüdür. Seçme ve seçilme hakkı, katılım, özgürlük, eşitlik, hukuk devleti olmak ve kuvvetler ayrılığının etkin bir şekilde kullanılıyor olması da diğer ilkelerdir. Hukuk devletinin polis devletine dönüştüğü yerlerde demokrasi adına büyük bir sorun olduğu kabul edilmelidir.
Bu noktada ülkemizde uygulanan Siyasi Partiler Yasası da ele alınmalı ve yüzde 10 barajını aşamayan ama yine de kendilerine verilmiş oylar bulunan partilerin oylarının en çok oy alan partiye geçmesi, buna bağlı olarak birinci partinin koltuk sayısının haksızca artmasının önüne geçilmelidir.
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Apple'dan 'şifre' talebine yanıt!
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- ‘Hepinize test yapalım, bakalım kim ne kadar geçiyor!’
- Erdoğan'ı protesto eden gençlere işkence iddiasına yanıt